bugün

efrasiyab ın hikayeleri

ölüm dünya tarihi hikayesini anlatıp bitirir ve ondan sonra ihtiyarla yaptıkları sohbeti okumak müthiş zevkli.
sayfa 138:
"dinleyenin anlamasından çok, anlatmanın zevki için anlatılmış görünüyor."
sayfa 139:
"alışık olduğun tarzı, üslubu ve kelimeleri kullanıp seni etkilemek için anlatsaydım, bundan en başta ben zevk almazdım. dolayısı ile bu, fahişelik gibi birşey olurdu."
anlatanın fahişe olması durumu daha iyi ifade edilemezdi.
(uludağ sözlük yazarlarının bazılarına duyrulur.) * *
sayfa 139:
"benim dünyada tattığım en büyük lezzet, hayat değil, insanlık! her zaman olduğu gibi şimdi de, yaşıyor olmanın değil, insan olmanın zevkini çıkarıyorum."
bu cümle kafamda çığır açtı diyebilirim. insan olmanın ne olduğunu daha doğrusu insan olduğumuzu neden unutuyoruz?
ölmemek için hikaye anlatmak zorunda olan ihtiyar şu cümleyi kurar:
sayfa 139:
"ben bu süreyi yaşamak yerine, hikaye anlatmak için kullanıyorum."
ihsan oktay anar'ın kahramanına kurdurttuğu bu cümleyi bir çeşit manifesto olarak görüyorum.
sayfa 139:
"fakat birçok kişi için, insan olmanın zevkini ve keyfini çıkarmak değil, hayatı sürdürmek ve korumak daha önemli görünüyor."
yukardaki alıntının biraz tekrarı gibi ama açıklayıcı olması hasebiyle (vurguyu artırmak açısından) önemli bir cümle.
ve sonunda en vurucu cümleler geliyor.
sayfa 140:
"ne pahasına olursa olsun yaşamaya çalışmakla, doğrusu çok büyük bir mutluluğu kaçırıyorlar. acı ve ölüm korkuları onları yönetiyor. işin kötüsü, bu korkuyla değil, bir insanın gözleriyle görselerdi, tanrıyı görmüş olurlardı."
mümkün olsaydı da altını çizebilseydim yukardaki cümlelerin.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar