bugün

cumhuriyet in ısmarlama edebiyatı

--spoiler--
Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunu takip eden ilk yıllar, art arda gelen Kürt isyanlarına sahne oldu.
Bu ayaklanmaların nedenini kırsal kesimin güç yaşam koşullarında arayan tek parti (Cumhuriyet Halk Partisi) yönetimi, köylülerin ekonomik durumunu düzeltmeyi amaçlayan bir dizi yasa çıkardı.

Halkçılığın fikir babası olan Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı kitabında, medeniyet götürmek için Türkçü öğretmen gençlerin halka yönelmesi gerektiğini yazar. Tek parti yönetiminin örnek aldığı diğer totaliter ülkelerde de benzer uygulamalar vardı. Sovyetler Birliği nde narodnik (halkçı) denen görevliler köylüleri bilinçlendirmek amacıyla ülkenin dört bir tarafına dağılmışlardı. Cumhuriyet Halk Partisi de, "halk hatipleri" adında benzer bir teşkilat kurdu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Recep Peker, 1935 yılında italya ve Almanya ya giderek Faşizm ve Nazizmi inceledi. Bu iki ırkçı rejimin Türk edebiyatındaki en hararetli destekçisi, Falih Rıfkı Ataydı. Atay, 1939 yılında Hitlerin 50. yaş günü kutlamalarına katılacaktı. Yunus Nadinin sahibi olduğu Cumhuriyet Gazetesi de Nazizmin iktidarı sırasında sürekli olarak Türk-Alman dostluğunun önemini vurgulayan yazılar yayımladı. Attila ilhan, O Karanlıkta Biz adlı kitabında tek parti döneminde yönetime yakın çevrelerin Reichmark tahsisatı ile Türkiye de Nazi propagandası yapmalarını anlatır.

Bu manzara içinde, Türkiyede halk kitlelerini biçimlendirme amacıyla ısmarlama bir edebiyat furyası başladı. Söz konusu edebiyatın ilk örneği, Atatürk ün gericiliğe karşı bir roman yazması doğrultusundaki talimatı ile Reşat Nuri Güntekin tarafından kaleme alınan Yeşil Gece oldu. Eser, öğretmen okulundan mezun olduktan sonra, istanbul a tayini çıktığı halde köyüne gitmeyi tercih eden Şahin Bey in öyküsüdür. Şükufe Nihal de aynı yıllarda Yalnız Dönüyorum adlı romanıyla Cumhuriyet kadınının benzer bir portresini çizdi.

Dönemin bir başka ısmarlama romanı, Cumhuriyetin 10. yılı dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Etem izzet e yazdırılan On Yılın Romanıdır.

Tek-parti iktidarının ısmarlama ürünleri edebiyat ile sınırlı değil: "Cumhuriyet in ilk on yılı, sanatın her alanında bu propaganda amaçlı çalışmaların ilk örneklerine sahne olmuştur. Edebiyatçılar yazdıkları eserlerle Anadoluya ve Anadolu insanına yönelişin örneklerini verirken, ressamlar da, Cumhuriyet in kuruluşundan bu yana geçen on yılı sanat yönünden tablolarına taşımaya çağrılmışlardı. Bu vesileyle gerçekleştirilen etkinliklerin başında, ilki Ekim 1933 te Ankara da düzenlenen inkılâp Sergileri gelmektedir."

"Eserleri devletçe satın alınan sanatçıların CHPnin altı oku, fabrika bacaları, Ankara Kalesi gibi simgelere sığınmakla suçlandığı bu sergiler, ısmarlayıcı anlayışın Cumhuriyet dönemindeki örneklerine sahne olmakla eleştirilmişlerdir."

1938 yılında Cumhuriyet Halk Partisi, "Yurt Gezileri" adıyla bilinen kararı aldı. Bu karar doğrultusunda masrafları karşılanan bir grup ressam, resmini yapmak üzere köylere dağıldı. 1945 yılına kadar süren bu gezilerde parti, satın aldığı resimlerle ressamları ödüllendiriyordu.

Nasıl ki partinin istekleri doğrultusunda resim yapmak ödüllendirildiyse, yapmamak da cezalandırılıyordu. Örneğin Hulusi Mercan, Tuncelinin köylerindeki yoksulluğu resmettiği için soruşturma geçirmişti. Fikret Muallanın bir Atatürk resmini beğenmediği için tutuklanması da tek parti döneminde sanat üzerindeki baskıyı özetler niteliktedir.

Ismarlama romanlardan sonra edebiyata, resimde olduğu gibi, ödüllendirme yoluyla terbiye yöntemi uygulandı. Türkiyede ilk şiir ve roman ödülleri, 1942-1946 arasında Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verildi. 1946 yılında çıkarılan bir kanunla bu ödüller inönü Armağanları adı altında verilmeye devam etti.

Parti kimi zaman da Sadri Ertem gibi istihbarat görevlilerini edebiyat ortamına soktu. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olan Sadri Ertemin günümüz eleştirmenleri tarafından bile ilk Marksist roman yazarı sayılması, bu yöntemin ne kadar etkili olduğunun kanıtıdır.

Günümüzde edebiyatın toptan bir biçimde etki altına alınması mümkün görünmüyor; ama edebiyat yoluyla kamuoyu oluşturmak, hâlâ başvurulan bir yöntem. Turgut Özakman ın Şu Çılgın Türkler adlı romanı bunun iyi bir örneği.

Bilindiği üzere Turgut Özakman, 12 Eylül 1980 cuntası sırasında üç albayla birlikte Halit Refiğ in Yorgun Savaşçı adlı filminin yakılması kararına imza atan komisyon üyelerindendir. Bu geçmiş, bize yazarın bazı konularda bir çevreye olan sadakatini gösteriyor.

Özakman, Şu Çılgın Türkler adlı romanında Kurtuluş Savaşı nı konu almış, savaşın ardından tasfiye edilen tüm tarihî kişiliklere kitapta hain olarak yer vermişti.

Şu Çılgın Türkler, Cumhuriyet Halk Partisi nin elinde bulunan belediyeler tarafından nikâhlarda evlenen çiftlere zorunlu olarak satılmıştı. Ayşe Hür, romanla ilgili olarak şu notu düşüyor: "Piyasaya çıktığından beri 38 baskı yapan, kim bilir kaç kez de korsan basılan kitap Cumhurbaşkanımız dan CHP Genel Başkanına, Devlet Bahçeliden Server Tanilliye, toplumun belli katmanlarında büyük bir coşku meydana getirdi. Çankaya Belediyesi kesenin ağzını açtı, kitabı Lozanın 82. yıldönümünde halka ücretsiz dağıttı. (O dönem hakkında yazılmış en kapsamlı eser olan Sina Akşinin "istanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele kitabını bilmediğinden olsa gerek.)"

Edebiyatın ve sanatın yönlendirilmesi ve bunlar aracılığıyla kamuoyu oluşturulması, Türkiyede tek parti yönetimi zamanından kalma bir alışkanlık. Yaklaşık 60 yıldır ülkemiz demokrasi ile yönetildiği halde, bu alışkanlıktan vazgeçilmediği görülüyor.
--spoiler--

Kaynak: Mostar Dergisi, Alper Çeker.