bugün

kız kulesi

Ulaşılmaz olduğun için anlatılan nice hikaye ve kavuşamayan aşklara ithaf olunan nice hikaye ve kaç sevgiyi yeşerttiği, kaç sevgiyi yeşerteceği bilinmez olan, her biri adıyla anılacak nice hikâye.

Hero ile Leandrosa yasaklanan aşkı mı yaşatır ruhunu, yoksa Cleopatra ile aynı kadere namzet tazenin on sekizini göremeden ölümü bekleyişi mi? Atı alan Üsküdarı geçmiş midir, yoksa sevgine müptela olanlar güzelliğine mi gelmiştir? Üzerine yazılan bunca efsane midir seni mutlu kılan, yoksa doğan bu hikâye midir fark edilesi olan?

Bir gece vakti yine, gece siyah yine. Her aşkın noktasında ölüm. Çöller birini sayıklıyor, dağlar aynı isimle uyanıyor, peçeler aynı harfler için açılıyor. Bir tutam hüzün serp üzerimize, bir kafiye tuttur yalnız kelimelerle, aşk kat ismimize, hasret ek aradaki tüm mesafelere. Dedik ya vakit gece ve gece siyah yine. Parçalanmış istanbul, kendinden geçmiş rıhtım, bulutlarda bir nem, ay dolunay yine. Diz çökmüş de deniz "sevgili" ile cümleler kuruyor yine..

Sevgili! Gönlümü yakan, adımı unutturan, dilimi bağlayan sevgili! Bıraktım senden gayrı ne varsa, vazgeçtim her şeyden ve fakat geçemedim ölümü özleten sevginden. Sev diyemem, bak diyemem, hisset diyemem! Senin için benden geçtim, benim için kendinden geçme! Bir bakışın için ruhumu verdim, boynumda idamım, yok de! Sevgine muhtacım, ya bırak sineni yaslan, ya al hançeri sapla yüreğime..

Açılıyor perde ve iniyor gece, beraberinde dönüyor bir vücut kendine yüklemsiz cümleler kuran meçhule. Söz onda, o ise çıkmaz sevdalarda.

Dalgalan sevdası kendine yeten deniz ve sus ve pus ve saklan yelkenini rüzgara çevirmeyen nazlı dehliz. Başını sevdasına eğmiş, başını sevdadan çevirmiş...

ana üç kala, ilk nüktenin son noktasıyla..

Sevgilimin güzelliğini gittikçe artır
Bela geldikçe derdine daha beter müptela et beni

Vücudumu onun ayrılığında öyle hafif kıl ki
Hafif esen sabah rüzgârı bile ulaştırabilsin ona beni..