bugün

ilhan arsel

dini eleştirebilme cesaretini gösterebilen ender insanlardan biriydi. laikliği savunmayı; dincilere de hoş görünmeye çalışarak yani bir anlamda sulandırarak yapmadı. müslüman toplumların ve elbette en başta ülkemizin bugün ve özellikle son 300 yıldır batıya karşı ezik, zavallı, içte medeniyetsiz, insan ve kadın hakları açısından ziyadesiyle çağdışı kalmalarının nedeninin dinin yanlış anlaşılması ve uygulanmasından dolayı değil tam tersine dinden kaynaklanan nedenlerden ileri geldiğini savundu.

batının bugün ulaştığı kültür seviyesinin, dini toplum yaşamından çıkarmaya başladıkları andan itibaren gelişmeye başladığını düşünürdü. dolayısıyla ilhan arsel; yalnızca kuran'ı değil, incil ve tevrat'ın da eleştirebilen insandı.

arsel düşmanlarının anlayamadığı hususların en başında geleni, arsel'in hiçbir yayınında, makalesinde ve sohbetinde tanrının varlığını-yokluğunu sorgulamadığı, ölümden sonra bir hayat olup-olmadığı gibi konulara girmediğidir. arsel direkt olarak dinde, insan aklına ve vicdanına ters düşen, tanrının adaleti ve eşitliği fikrine uymayan olguları sorgulayan bir aydındı. fakat dinci entellektüel bir seviye barındıran bu tür tartışmalara giremeyeceği için kolay olanı seçti ve arsel ve onun gibi düşünenleri tanrı düşmanı, ateist diye yaftaladı. turan dursun'da, ilhan arsel'de en gündemde oldukları dönemde yaptıkları eleştirilere entellektüel yanıtlar alamamışlardır.

arsel'in savunduğu milliyetçilik anlayışınında ırkçı olmayan bir türkçülük olduğunu da söyleyebiliriz. arap milliyetçiliği ve türkler kitabı her türk aydınının okuması gereken 20. yy. kültürel tarihimizin bence en önemli eserlerinden biridir. bu kitabında arsel, din kardeşi olarak gördüğümüz arapların tarihsel türk düşmanlığını belgeleriyle ispatlamış, bizzat muhammed'in hadislerinden türk ırkının kıyamet zamanı ortaya çıkacağına inanılan yecüc-mecüc kavmi olduğuna inanıldığını açıklamıştı.

denilebilir ki arsel toplumsal geriliklerimizin nedenlerini dinde gören ve dini eleştirmeden ilerleyemeyeceğimizi, dinin insanlığa savaş ve felaket getirdiğini, türk toplumu açısından milli hisleri gevşettiğini, bilinç dünyamızı sulandırdığını ve bizi kaderci-teslimiyetçi bir halk haline getirdiğini açıkça söyleyen ve yazan son insandı. 80'lerin sonları ve 90'ların başlarında aynı amaç uğrunda mücadele ettiği arkadaşlarından bazılarının katledilmesi, bazılarının ise dönüşüme uğraması sonucu artık bu tarz bir daha görülmemek üzere tarihin karanlığına saplandı. ancak elbette ki arsel ve onun fikirleri kitaplarında yaşamaya, alacakaranlığa bir kibrit gücünde dahi olsa ışık tutmaya devam edecektir.