bugün

buğday tarlası

Gözlerimi kapadığımda bir ses alıp götürüyor ruhumu çok uzaklara.Bilinmedik bir diyarın bekçileri kollamış sanki adımlarımı.Esintilerin hapsinde bir ten var ve gölgem gibi yakın.Eteklerimden dökülen bir yalnızlık sarmış o sararmışlığı..
Bir gün batımı var gözümü her kapadığımda.Güneşin yok olduğunu hissettiriyor sanki.. Bir koyu siyahlık katıyor buğday tarlalarıma.Anlatmaya kalkışsan sanki yağmur yağacak ve bırakacak göz kapaklarına toz duman ne varsa..
Acı bir ateş var gözlerimi açamadığım bir manzaranın uğultusunda.Nice susuzluklar barındırmış sanki.Kana kana içesi var suyu.Zerremin her köşesi umulmadık bir kovalamacada.
Hep bir keman sesi var buğdaylarımın esintilerinin yolculuğunda.. Ne yöne çevirse başını güneş batıyor sanki avuçlarında.. Beyaz elbiseli küçük bir kız o mecranın tam ortasında.Altın sarısı bir taç takmış başına.Sanki kırık ama birleştirilmiş zoru zoruna..
Her taç taktığımda içimi acıtan bir altın sarısı kırılmışlık var tarlamda.Uçsuz bucaksız bir kızıllık sarmış sanki gözlerimi.Kin sanar rüzgar esip gözlerime dalınca.. Oysa kaybolan bir sararmışlığın acımasıydı o yansıma..
Her yansımanın karşısında bakmak istemediğim bir ayna doğuyor duvarlarıma.. Aynalar hep bir buğday tarlasının tam ortasında.. Bir diken gibi battığı oluyor bazen, kimi zaman kuş tüyü yastık misali başucumda..
Şu buğday tarlaları bir yolculuk gibi gözlerimden akıp gidiyor aynalarımda..

Fatma özer.