bugün

attila ilhan

Şiirin önce acemiliği geçilir, sonra ustalığına varılır sanılırsa da, bu doğru değildir.Ozan boyuna acemileşir; ustalaşmanın karşıtı değildir acemilik, özüdür. Ozanın olgunluğu, acemiliğin bilincidir olsa olsa. Bu bilinç acıdır, yaşlı ozanı kemirir; böylece şiirin yanına eleştiri yerleşmiş olur ve yaşlı ozan ben olmaktan çıkar. Fenafillah mertebesidir bu, ozanın yaşını yok eder diye söylemiş bir büyük üstad Melih Cevdet Anday..

Bunu başarabilmiş yani fenafillah olabilmiş , gönüllerin en tepesinde yer etmiş bir insandı Attila ilhan..O bir fikir adamıydı ,araştırmacıydı ,Cumhuriyet e sadık adam gibi bir adamdı. Ama en önemlisi bir şair di,hem de ne şair..Her dizesi ile insanı başka alemlere sürükleyen , insanın tatmadığı ,bilmediği ,belki de sahip olup da farkına varamadığı duyguları açığa çıkaran bir ustaydı.

Yıllar ilerledikçe belki fikirleri unutulacak , sesi hatırlanmayacak ama şiirleri her zaman içimizi ısıtacak Şair kimliği ile hatırlanacak.Kendisi, mütefekkir Attila ilhan, şair Attila ilhan ı beğenmez ; dese de biz onu o her daim tadılası şiirleriyle şair olarak hatırlayıp, şair olarak bağrımıza basacağız.

Aydın diye tasvir edilen bir çok kişinin halkını hor gördüğünü, onların halkı hor gördükleri için halkın da onları hor görüp onlara güvenmediğini düşünen Attila ilhan bir söyleşisinde şöyle diyordu :
Türk şiiri modernleşeyim, çağdaşlaşayım, post-modernleşeyim derken ofsayta düştü.Yani halk şiiri terketti. Yeni şairlerin kullandıkları Türkçe onları bu ülkede yabancı haline getirdi.Gelip bana komik bir soru yöneltir bu yeniler: Abi neden şiir kitapları satmıyor? diye. Onlara, şiir kitapları satıyor,sizinkiler satmıyor? diyorum. Çünkü halk Yahya Kemal'i, Necip Fazıl'ı, Nazım Hikmet'i okuyor halen. Senelerden beri hiçbir zaman bu kadar çok satılmadı okunmadı benim kitaplarım. Son kitabım 13. baskıyı yaptı. Yapar, çünkü ben batı hayranı, enayisi değilim ve klasik Türk şiirinden geliyorum.Benim şiirimde serbest vezinle yazılmış gazeller vardır. Attila ilhan halka inebilen, halkla bütünleşebilen bir şairdi.Yalnız onunla ilgili şu gerçeklik göz ardı edilmemelidir ki, o yaşadıklarını, yaşadığı çevreyi ve ortamı anlatıyor, şehirli yaşam üzerine yazıyordu .Bir köy hayatını anlattığı dizesi yok gibidir.

Dili yalın, halkın anlayacağı şekilde olsa bile divan edebiyatına ilgi duymuştur.Hatta gençlerin bir zaman sonra kendi edebiyat geçmişimizden uzak kalıp , ne olup bittiğini anlayamayacak duruma gelmesinden endişe edip okullarda Osmanlı dilinin zorunlu ders haline getirilmesini istemiştir.Divan edebiyatı için; Yaşlandıkça o dilin daha çok künhüne vardım.Şaka söylermiş gibi söyleyip ne derin şeyler söylediklerini öğreniyorum.Geçen gün bir gazeteden aradılar en sevdiğiniz şiir dediler. Aklıma bir divan mısrası geldi: Bir ah ile bu alemi viran ederim ben! Bir bu çapı düşünün, bir de rakı şişesinde balık olsam ı düşünün. Ben Orhan'ı çok severim; fakat Divan Edebiyatı'nı bilmesine rağmen göz ardı etmesini affedemiyorum.demiştir.

Dünyanın gerçeklerini kavrayabilmiş ,olaylara dar bir pencereden değil evrensel bir pencereden bakabilmeyi başarmış, düşüncelerini de şiirlerinde va yazılarında bu yönde ortaya koyabilmişti.Hayatı tüm çıplaklığı ile yaşandığı gibi aktarabilmişti.Bir söyleşide ; Dünyada başka hakikat yoktur: ölürsün! Batı hâlen ölümden nasıl kurtulacağım diye uğraşıyor. Kurtulamaz! şeklindeki düşüncelerini açıklayan büyük usta şiirinde ise,

görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür..

bir başka şiirinde ise,

Korkacak bir şey yok hesap tamam
Sıram geldi mi hatta güleceğim
Kendimi hazırladım biliyorum
Önce turgut arkasından ömer haybo
Daha sonra varujan sonra nureddin
Sonra ben değilsem demokrat toni
Sonra o değilse mutlaka benim
Kendimi hazırladım biliyorum

Aysel'in gölgesine saklandım
Hep susamışım su içiyorum

şeklinde bu gerçekliğin altını çizmiş, düşüncelerini şiirlerine aktarabildiğini en açık şekilde göstermişti bize.

Onun hayatının içindeki başka bir gerçek ise aşktı..O karşı konulmaz ,yakıcı, kavurucu gerçeklik onun şiirlerinde başka bir boyuta uzanmıştı.Aşkı anlatan sözcükler onun dizelerinde bir senfoni olmuş insanı adeta büyülemişti.Ve buna hep devam edecekti. Zira her aşığın kafasında , yüreğinde mutlaka birkaç tane Attila ilhan şiiri vardır,yürekli aşklar hayat bulmaya devam ettikçe de hep var olacaktır.

Büyük şair ,

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum

diyerek hislerimizi en çıplak şekilde ifade etmemize yardımcı oluyor bizi de kendisine bir kat daha yaklaştırıyordu.Bir sohbette ise kadın erkek ilişkileri hakkında Cinsel diyalektiğin gerek insanlar arası, gerekse insan içi çelişme ve gelişmelerini, romana olduğu kadar şiire de geçirmek, bana ilginç görünmüştür diyor ve şairliğinin ilk yıllarında bu konuya yaklaşımını şöyle açıklıyordu :
o aralar erotik şiirler de yazdım, yazdım... Sonra, yırtıp attım. Yine yazdım, yine attım. O günkü hayat biçimim içinde bunlar değersizdi. Ayıptı...Bireysel diyalektik hiç kuşkusuz cinselliği de kapsıyordu, ikisi birden doğasal diyalektiğin kapsamına giriyorlardı.

"Aşk bir tür suç ortaklığıdır" diyen Attila ilhan aslında tüm aşkların da suçuna ortaktı. Bazen bilmediğimiz , kaybolduğumuz bir alemde bize rehberlik eder , tercüman olurdu..Aşkın ne olduğunu anlatırdı...

kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum

dizeleriyle aradığımız , hayallerimizde yaşattığımız sevgiliyi dillendiriyor , Üçüncü Şahsın Şiiri ile ise bize acıyı, kıskançlığı, çaresizliği ,tutkuyu kısacası aşk ı en derinden yaşatıyordu..

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım

Attila ilhan ın şiiri halka yakın bir duruş sergiledi. Onun için bu kadar sevildi bu kadar yanımıza sokuldu.Bizden olanı bize hatırlattı..Bu büyük üstadı yorumlamak bizim haddimize değildi ama hatırladıklarımız söyleyeceklerimiz bunlardı.An geldi Attila ilhan öldü..Şair Attila ilhan öldü..Ama bıraktığı eserler daima başucunda ya da gönüllerde yer bulacak..

an gelir
attilâ ilhan ölür..
elde var hüzün..!!