bugün

ah müjgan ah

sevgimizin bir tanesiydin müjgan. saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür, elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti. ve de her ne hikmetse, o da bana gönüllüydü. öyle bir sevdim ki müjgan'ı, dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim, evleniriz gibi geldi bana. evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar, fakir soframız kurulur gibi geldi. sahil bahçesinde gazoz içerekten gizli gizli mal-ü hülya kurardık. sonra da çarşılara giderdik. eşya beğenirdik elden düşme; aynalı konsolumuz, topuzlu karyolamız bile olacaktı. müjgan'ın her an her bi daim yanında olacaktım ama olmadı gitti.

nereye mi? paraya gitti abicim paraya!!!

"nasıl da sevmiştim yıllarca ben seni
her akşamüstü bekledim yollarını
elbet bir gün biz yuva kurarız derken
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle

zengin olsaydım, sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı, aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın"

nikah resimlerimizi de çektirdik. sonra karpuzcu raşit ağabeyinin kayınbiraderine borç ederekten nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık. ama müjgan takmadı bunu takamadı uçuverdi elimden. meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine. müjgan'ın gelinliğini hususi diktirmişler, benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar. öyle sevindim ki! mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim. müjgan gibi ben de birbirimize verdiğimiz sözleri ettiğimiz yeminleri unuttum. bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi. bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler. senede birkaç ay zaten avrupa'daymış dediler. zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler, unuttum ben de. hiç aklıma gelmedi. hatırlamıyorum bile müjgan'ı.

hatırlamıyorum...

"öptüğünü düşünüyorum dudak yerine parayı
para için açar mı sevişenler arayı
madem para mühimdi al koluna parayı
çantana da koy aldığın o kocayı

zengin olsaydım, sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı, aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın"