bugün

sevan nişanyan

yeni gençliğe hitabesini okurken ilk olarak, safça yaklaştım.
insanlıktan, dürüstlükten ve dayanışmadan bahsediyor,
insanların pisliğinin su yüzünde dolaştığı, sokaklarda insanlığın kalmadığı zamanlarda ilk paragrafları kulağa hoş gelir gibiydi.

okumaya devam ettikçe şu bölüm içime oturdu.

"...Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.) Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin. Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) Sonuç alamasan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın..."

Yani, our boys, takkeciler, dinciler bütün kaleleri ele geçirdi, sen sesini çıkarma, çok istiyorsan bunlara katıl, kahramanlık yapma, bu vatanı kurtarmak sana mı düştü diyor utanmadan. bizim vatanımızı, topraklarımızı, elimizden hümanizmle almaya çalışıyorlar. tersane uğruna düşman olmaya değer mi, biz butersaneyi milli piyangodan kazandık zaten. *

sonra bunların insanlık anlayışından, demokrasi anlayışından nefret ettim, bir an dahi olsa bunlara mı inandım diye kendime kızdım.

sadece iyi bir şeyler düşündüğünü umduğum için sevinç yaratır gibi oluyor fakat, hiç birşey, hiç bir düşünce mustafa kemal atatürkün düşünceleriyle değiştirilmez.
bu atatürkü, beton kemal yapmaz, ancak görüyoruz ki, onun üstüne daha doğru birşey başaranı, başarmayı da geçin, güzel bir dünya için tohum ekmeyi düşüneni ve düşündüreni görmediğimiz için bu ve bunlar gibi aydın geçinen insanların samimiyetine güven duyulmuyor.