bugün

nefes alma sebepleri

tek sebebi istem dışı bir eylem olması değildir. daha önce yayınlanmış bir hikaye ile besleyelim tezimizi;

Seni sevdim, Akşam olmak üzere, güneş bir mesai gününü tamamlıyor yani şehrimizde, akşamları güzel kılan şey miydi seni düşünmek, hani yatağımda yatıp öylece. Kalbimin sıkıştığını hissetmek mesela, sonuna kadar zorlamak, daha anlamlı olsun diye nefesimi tutmaya çalışmak bir yandan. Seni ne kadar çok seviyorum. Bunu kendime anlatmalı mıyım önce, başkaları bunu bilsin diye ne yapmalıyım

Seni sevdim, ellerimi üst üste yüz kere vurabilirim yüzüme, yüzüm kızarsın, isterse kanasın burnum, -yüzümün ne çoğu burnum- , kaşım açılsın, alnım açık, seni sevdim, evet dökülüyor saçlarım, seni sevdim, kel olmayı göze aldım, fodul ne garip bir kelime.

Seni sevdim, seni kavgamın her anı için sevgilim... diyemeyeceğim, ben hiç bir zaman kavga içinde olmadım çünkü, hep eyleme uzak soldu çiçeklerim, seni sevdim , memur babanın tırsak oğluydum çünkü, okulu hemen bitirmesi gereken, şair yazar tayfasına kabul edilmedim, siyah fotr şapkalarım yoktu ve hep gülmek zorunda hissettim kendimi, seni sevdim çünkü.

Seni sevdim, şiir yazmayı da. Seni şiir gibi, şiiri sensin diye. Yolda durup kendi kitabını satmaya çalışan ofset şair amcaların inadına sevdim şiiri. Seni başkaları gibi değil, ne olmuş yani, çok güzelsen ne olmuş, ellerin beyaz gemi, benim nasır ellerim, -hayır öylesi değil- ne olmuş yani, sen yürüyünce duruyorsa dünya.

Sesim buğulu değil mi benim, seni sevdim, şairlerin şairi Gülten ablanın iki katınca, on katınca, ben rakıya su katınca, gelin kesilirsin gözümde birden, kırmızı kuşak takmayı saçma bulursun ya, ama sanki hatırım için, annenler üzülmesin diye yine de takacakmışsın gibi gelir, seni sevdim.

Seni sevdim, ben siyahlar içinde olacaktım hani, damat dediklerine hüzün biçilmiş gibi durur ya, ardından binlerce dua dilimde, dilimde adın.

Nefesimi tuttum, gözlerimi kapattım ki, gelsin otursun yüzün gözlerime, gözümdeki bebeği al koynuna, emzir, kokuna bürüneyim, nefesimi tuttum, seni sevdim kalbim bin, başım uyuşuyor sanki.

Ama sen gittin, öylesine bindiğin bir arabayla sonsuza, ne kadar kalabalıktı cenaze, caminin önü, şimdi ben de mi aynı camide, hani muslukları dayayıp başımıza, sonsuz sıcak bir yaz günü, aldırmadan yaşlı amcaların arkamızdan “cık cık”larına..

Seni sevdim, seni sevdim, seni sevdim... se..ni.. sev..d..i..m. seni..çok.

*küvette bulmuşlar amir bey , burnuna mandal takmış, gözleri kapalıymış bulduklarında. Yüzünde bir gülümseme.