bugün

sübyancı

bir sübyancının hikayesini anlatmakla başlamak istiyorum tanımlamalara. kendi ağzımdan:

izin istemeden attım kendimi sokağa. önce yürümek istedim düşünmeden, sonra yakın bir arkadaşı çaldırdım annesinin telefonundan. pencereden dışarı uzattı sarı kafasını. elimi salladım. "gel!" diye belli belirsiz söylendim. beş dakika geçmeden yanımdaydı. "ne çabuk hazırlandın." dedim. beraber yürümeye karar verdik. "ilerdeki bakkaldan çekirdek alalım." "tamam." dedi. sesinde garip bir huzursuzluk vardı. espirilerime beklediğim kadar gülmedi. "aa! herhalde bugün tersinden kalktın!" diye savurdum cümlemi önüne. "dur!" dedi, "üstüme gelme!" bir yere oturttum. ağlamaya başladı:
-bak sarı. * kaç gündür görüşmüyoruz. ve sen şimdi nedensizce ağlıyorsun. neyin var?
-çok kötüyüm salçalı...
-neyin var dedim sana? *
-ahmet amca var ya...
-evet?!
-o işte...

gene ağlamaya başladı. sinirlendim. cümleleri bitirmeden ağlayanlara sinir olurdum. kendimi filmde gibi hissettim. tam o ağlarken araya soundtrack girmiş gibi. bir an toparlandı. anlatır gibi oldu. fazla zorlamama lüzum görmedim bende.
"geçen bizim çocuklarla dışarı çıktım. oyun oynamaya. üzerimde hani şu senin sevdiğin pembe elbisem var ya, o vardı işte. birden ahmet amca yı gördüm arkamda. eteğimin altından beni ellemeye çalışıyordu. herkes şok içerisinde beni uyarmaya çalıştı o an. telaşlandım. birden ahmet amca ya doğru dönüp çığlık attım. adam korktu. çok korktu. ahmet amca öldü salçalı..."

sonu gelmeyecek gibi ağlamaya devam etti. bende üçüncü sayfa haberi okumuş gibi anlam veremedim anlattığına:
-nasıl yani sarı? nasıl öldü? şaka mı bu?
-kalp krizi...
-iyi de ahmet amca yı ben bugün gördüm...
-...!!!

"hayır o öldü!" diye bağırarak uzaklaştı benden... "ben öldürdüm!"

olayın aslı şöyle sayın seyirciler,

ahmet amca sabi sübyancısı kızımızı cidden ellemeye çalışmış. kız çığlık atınca da düşüp bayılmış. ama kız o kadar korkmuş ki, onun öldüğünü sanıp herkese öldüğünü söylemiş. eve gidip annesine olanları anlatmakta zorlanmış. ama çocukluğunun saflığıyla ahmet amca yı kendisinin öldürdüğünü düşündüğü için, annesine olayı anlatmak zorunda kalmış. içinde suçluluk duygusu taşıyarak. fakat ertesi gün annesi ahmet amca yı canlı görünce, kızın taciz olayını uydurduğunu düşünüp eve kapatma cezası vermiş.

amcanın yaş 54, kızın yaş 12...

ve kimse o heriften hesap sormadı. nasıl kendini temiz çıkardıysa. bilemiyorum. ama kızı hala tanıyorum ve gerçekten o günden sonra asla normal biri olarak kalmadı. en vericilerden oldu. en açılımcılardan... zavallı sarı. asla atlatamadı. ve hep ahmet amcanın öldüğüne inandı. bir kaç hafta sonra da oradan taşındılar... yıllar sonra konuştum telefonda, dalga geçeyim az şununla dedim. "ahmet amca yaşıyormuş." dedim. çok bozuldu. "hayır!" dedi. oha dedim içimden hala mı öldüğünü düşünüyordu? "hayır öldü o salçalı. 31 çekerken ölmüş."
-ciddi misin sarı? şaka mı bu? (burada yazar dejavu yaşar)
-hayır bu sefer ciddiyim.
güldü sonra. keyiflendi. cidden ölmüş ahmet abi. hemde hak ettiği şekilde. "kesin seni düşünüyordu sarı."
-kesin...
-adamı gene sen öldürdün sarı. hep sen. sen...