bugün

bilkentlilerin bakanımıza yaptığı terbiyesizlik

çok yönlü bakılması gereken bir olay, alın size doğrudan içeriden bilgiler;
birincisi benim bildiğim kadarıyla protesto bir terbiyesizlik değildir. her ne kadar son yıllarda, siyasetçilere halife gözüyle bakılsa, isimlerinin kısaltılmasını bile hakaret kabul eden adamlar bunu değiştirmeye çalışsa da, yine genel akp seçmeninin ve geri kalan insanların bunu terbiyesizlik olarak görmediğini düşünüyorum.
ikincisi, her yerin bir usulu vardır. bu doğru veya yanlış olabilir. ama sen bir akp bakanı olarak, çok az olsa bilkent'in hükümetine karşı olan tavrını biliyorsun. amacından saptırılmadan evvel, ilk cumhuriyet mitinglerinden biri bilkentte yapılmıştır. hadi tarihi geçtim sadece sabahki törene bak, öğrenci başkanının, devrimlerin durdurulması, geriletilmesi veya tersine işletilmesine hiç bir bilkent öğrecisi müsade etmeyecektir sözü, hukuk fakültesinin atatürk şovu.
tüm bunlar var iken, daha abdullah gül krizi bu kadar taze iken (ki burada mevzu kızın türbanla diplama alması değildir, diğer türbanlılar alamazken, sadece gül'ün kızı diye tek bir kişiye müsade edilmek zorunda kalınmasıdır, yoksa biz de isteriz herkes birlikte alsa), sen bir akp bakanı olarak çıkıp konuşma yapmaya kalkmamalıydın. ben olsam aynı konumda, bilkent öğrencileri akp hükümetine karşı çok tavırlı ben en iyisi susayım oturayım derdim. ama adam gaz çıktı.
neyse protesto başladı, burada adam ya, adam gibi konuşacak, söylemek istediğini aktaracak ve inecek, ya da susup oturacaktı. ama yapamadı, tuttu çocuk gibi laf dalaşına girdi. bu noktadan sonra meselenin siyasi bir yanı kalmadı. ortada tek başına dikilmiş önündeki binlerce kişiye laf eden bir adam ve o binlerce kişinin rekabeti kaldı.

peki ne oldu sonunda, sen, hükümetine karşı olan tavrını bildiğin binlerce kişiye, sempatik gözükmek yerine, tavrınızda çok haklısınız, mesajı verdin. hani bir köprü olayım, bakın biz kötü niyetli değiliz mesajı vereyim yerine, kavga edeyim amacı güttün.