bugün

the sound and the fury

the sound and the fury, temel olarak dört bölümden oluşur; bu dört bölümün ardından, ek: william faulkner, isimli bir epilog yer alır.
kitabı, faulkner 1929'da yayımlamıştır, türkçesi ise, 1965 yılında rasih güran tarafından çevrilmiştir. kitap, gün itibarıyla yky tarafından basılmaktadır.
romanda, compson ailesinin dağılış öyküsü anlatılmaktadır. ensest ilişki, kölelik, hırsızlık, yalan ve hastalıklar, romanın öyküsünü bütünlüyor, zaten romanın edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olmasının nedeni, konusunun özgünlüğü değil, anlatım biçimi.
the sound and the fury, edebiyat tarihi içinde zor okunan romanlar kategorisinde yer alıyor.
kitabın zorluğu, faulkner'in tercih ettiği anlatım biçiminden kaynaklanıyor.
kitabın ilk bölümü, "7 nisan 1928" adını taşır. bu başlık, tarih taşıyan diğer üç başlıkta da olacağı gibi, kronolojik bir anlatım beklentisi yaratır. ancak, son iki bölüm dışında bu beklentimiz boşa çıkar.
ilk bölüm, compson ailesinin zeka özürlü oğulları, benjy'nin bakış açısıyla ve bilinçakışı tekniğiyle anlatılmaktadır. bu bölüm, faulkner tarafından, o zamana kadarki roman sanatına atılmış bir tokat gibidir.
bölümde, benjy'nin tüm algılayış biçimlerini okuruz. zaman kaymaları, geçmişte ve o günde gerçekleşen olayların birbirine karışması, kişilere ait öznel algılayışlar bu bölümün tam anlamıyla anlaşılmasını olanaksız kılmaktadır.
önerim, bu bölümü fazla kasmadan atlatmaktır. verilen ipuçları, roman kişilerine dair verilen bilgi kırıntıları sonraki bölümlerde toparlanıyor çünkü.
ikinci bölüm, harvard üniversitesinde okuyan quentin'in anlatısından oluşuyor. bölüm adı: 2 haziran 1910; tahmin edileceği gibi bu bölümün anlatısı da kronolojik bir çizgide ilerlemiyor. bölümde, harvard'da okuyabilmesi için ailesi tarafından büyükçe bir arazi satışının olduğunu, quentin ile ablası caddy arasındaki ilişkiyi ve daha yüzlerce ayrıntıyı öğreniriz.
bu bölüm de (ilk bölüm kadar olmasa da) romanın zorlu bölümlerinden birini oluşturur.
sonraki bölüm, "6 nisan 1928" adını taşır.
kendini bu bölüme atmış bir okur, artık rahatlayabilir. çünkü, artık, anlatı, klasik bir anlatı biçimine döner.
romanın, üçüncü bölümünün anlatıcısı jason'dır. jason, ailenin, mantıklı ve hırslı tarafını temsil eder. anlatı da bu nedenle olsa gerek, düz bir çizgiye çekilir. ancak, jason'ın yaşamında pek çok karanlık nıkta vardır ve bu bölüm, bu karanlık noktalara dair önemli ipuçlarını bize verir.
romanın, tarih taşıyan son bölümünün adı, 8 nisan 1928'dir. anlatı artık, düz bir çizgiye oturur ve birinci tekil şahıstan seslenen "ben" yerini, "tanrı bakışı" anlatı biçimine bırakır.
bu bölüm artık tüm düğümlerin çözüldüğü ve romanın sonlandığı bölümdür.
ancak, klasik roman okuyucusuna, burada, geleneksel anlamda bir son bulunmadığını hatırlatmak isterim.

faulkner'in yazdığı ek'e geçmeden, romanın tüm kişilerini birbirine bağlayan bir figürden bahsetmekte yarar var. bu kişi, kız kardeş, (candace)caddy'dir. romandaki tüm kişilerin yolları, artık evi terk etmiş olsa da bir şekilde bu kardeşle kesişir.
caddy'nin kızı quentin ve anne aile tablosunu tamamlarlar.
burada, emektar hizmetçiler (köleler), dilsey ve luster'da önemli figürlerdir.
romanın son bölümü olan ek'de faulkner, compson ailesinin soy ağacı, romanda anlatılan üyeleri ve diğerleri hakkında tamamlayıcı notlar sunar.