bugün

ilkokul öğretmeni

aileden ilk ayrıldığımızda elimizden tutan, kimimizin ilk aşkı,haftanın beş günü bizimle uğraşan, sümüğümüzü silip donumuzu çeken,her derdimizi,üzüntümüzü paylaşmaya çalışan, gerektiğinde ailemizden çok ilgilenen, iki gözü yetmeyip arkasında da gözleri olması gereken, "örtmeniimmm.." sesini duyduğunda, tek bir şey öğrettiğinde bundan mutluluk duyan, bir nevi zorluktan zevk almasını bilen kişilerdir.
öğretmenlik branşları arasında belki de en zorudur. elinize verilen bir hamura şekil vermek gibidir. gerisi üstüne yumurta sürüp fırına verir ki şekil olmadan vermişsin neye yarar. okumak, yazmaktan çok hayatı öğretmeye çalışır. her ne kadar bazen küçümsense de, 6-7 yaşlarında -yerine göre- yirmiyi aşkın çocuğa birden, en basitinden a'yı öğretmek hafifsenmemelidir. ayrıca kişinin okul hayatı boyunca gelmiş geçmiş tüm öğretmenlerinin yanı sıra daima hatırlanır, asla unutulmazlar.işin en kötü tarafı ise; ilkokul sonrası kademelerde daima küfür yiyenlerdir. "heyy ben seni okutan ilkokul öğretmeninin... " diye başlayan cümleler uzar gider*