bugün

seni seviyorum demenin alternatif yolları

bir süredir annemle babamın arası bozuktu. yoğun ısrarlarımın sonucunda dün bir araya geldik ve yemek yedik. annem yanıma oturdu, babam da karşıma. suratlar beş karıştı pek tabii. onların bu halini görünce içten içe bu görüşmenin bir boka yaramayacağını hissettim. haliyle benim de suratım asıldı.
neyse, bok gibi bir gece geçiriyorduk. aradan 2 saat geçti ve meyve söyledik. o ana kadar çok bir şey konuşmamıştık. verim alamadığımız bir geceydi velhasıl.

benim annem çıtı pıtı bir kadındır. babam da 130 kiloluk şişko bir adam. yaprak sarma gibi parmakları, kocaman elleri vardır. 59 yaşında olmasına rağmen halen daha beni çok rahat bir şekilde bilek güreşinde yener. şimdi bu adam, servis edilen meyvelere bir süre baktıktan sonra, dilimlenmiş yeşil elmalardan birkaç tanesini aldı ve kabuklarını soymaya başladı. bunu yaparken de oldukça ciddi bir yüz ifadesi vardı. annem de ne yapsın, babamın elma soyuşuyla ilgilenmiyormuş gibi yapıyor ama yandan da onu izliyordu. ben de annem rahatsız oluyor diye köşeye doğru kıvrılıp sigara tellendiriyordum fakat çaktırmadan da ikisini izliyordum. bir ara annem, babamın ellerinin içinde kaybolan elmanın halini görünce tebessüm etti ama hemen kendini toplayıp, yine ciddileşti. bu esnada babam elma soymaya devam ediyordu. alt dudağını hafif şekilde öne doğru çıkartmış, kaşlar çatık bir şekilde elmaları soyuyordu işte. komik bir ifadesi vardı.

sonra, bu 130 kiloluk adam elma soyma eylemini neticelendirdi. annem de kollarını göğsünde birleştirmiş, yere doğru bakıyordu. ben de tellendirdiğim sigarayı küllüğe bastıktan sonra hesabı istemek için hamle yapacaktım ki babam anneme doğru bakıp, ses etti:

- sana elma soydum.

bu seslenişten sonra hemen anneme döndüm ve tepkisi ne olacak diye merak ettim. bebek gibi suratını büzüştüren annem, babamın dolma parmaklarının arasından elmasını aldı ve yemeye başladı. ikisi de dokunsam ağlayacak kıvama gelmişlerdi. hiç ses etmedim. onlarla ilgilenmiyormuş gibi yaptım ve bir sigara daha yaktım. aradan bir süre geçtikten sonra tatlı söyledik. ayıptır söylemesi, dondurmalı irmikti söylediğimiz tatlı. ortaya söylediğimiz için herkes kaşıklayacaktı haliyle. yine birbirleriyle konuşmayan annem ve babama aldırmaksızın kaşığı tatlının böğrüne daldırdım. babam yine ses etti ama bu sefer bana:

- dondurmayı yeme! annen dondurmasını seviyor.

emir, kesindi. dondurmayı kaşıklayacak olsaydım şayet giyotinle kellem alınabilirdi. babamın kararlığını fark edince "ben zaten irmiğini yiyecektim" dedim. bir şey söylemedi. annem de ne yapsın: "ye oğlum ye" dedi. babama baktım, tip tip beni kesiyordu. sonuç olarak dondurmasını yiyemedim.

bu iki jest karşısında annem yumuşamaya başladı. kollarını göğsünden çekip, ellerini üst üste bir vaziyette masada buluşturdu. "ufuk" dedi:

- bu elmanın hepsini ben yiyemem. sen de yesene?

sulu gözlü şişko bu teklifi geri çevirmedi ve iki dilim elma alıp, yedi.
ya işte, bir elma nelere kadir. ve bir dondurma bir babayı evlat katili yapabilirmiş, bunu görmüş oldum.
bir de ayrıca, bana niye elma vermediniz amk?