bugün

sıdıka

görsel

-Ne kız o surat ööle, dolabın dibinde yedi hafta unutulmuş dolmalık biber gibi.. Karadeniz'de nükleer deneme yaparken gemilerini mi batırdılar? Gül acık uğursuz karı, iki laf et anneyle..
-Doğduğum gün ebe haklarımı okumuştu, hatırladığım kadarıyla konuşmama hakkına sahibim.. Hem galiba problem ebemde zaten, doğum sırasında malzememden çalmış.. En küçük bir duygusal sarsıntıda kamu binası gibi çöküveriyorum.. Üf.. içim sıkılıyo.. Canım hiç istemiyo..
-Kartel'in şarkısına "kareoke" yapalım mı açılırsın..
-Git işine anne yaa! Git bişii filan ör, kupon mupon kes, beni rahat bırak..
-Dalga geçme annenin gündelik hayatıyla.. Ağzının ortalık yerine Safiye ölçeğine göre 7 şiddetinde bi korsam görürsün gününü.. Şimdi düzgün cevap ver bakiim anneye; niye bozuldun da surat asıyosun bakiim, nooldu?
-Kedi oğlan doordu, ismini Sıdıka koydu! Elinin körü! Kız anne, sen başka bir gezegende yaşıyosun da buraya taş örneği almaya mı geldin? Etrafta olup bitenleri görmüyo musun? Depremler, felaketler, üç saniyede enkaz haline gelmiş üçkağıtçılık ve rüşvet anıtları, yollara dökülmüş dar gelirli insanlar.. Kâğıt, şeker, karaborsa, hükümet yok, meclis başkanı yok, hepsi dandikten birbirlerine küsüyo, olan insanlara oluyo..
-Sus kız! Eve "negatif elektrik" faturası gelicek.. Acık olumlu düşün, pozitif ol.. Habis ruhlu şey, gri kan.. Lan gençsin, güzelsin, sıhhatlisin.. sana ne? Elin derdi, seni mi Haluk Gerger'di?
-"Sıhhat" dediğin nedir ki? Bi tek başkalarının başına gelir sanıyosun di mi. Uzaklarda bi yerde deprem olur, birilerinin otobüsü devrilir, başkaları kör kurşunlara kurban gider, sadece elalemin çocukları zindanlarda kaybolur.. Tüm bunları kendi başına gelmiş gibi düşünmezsen, susarsan, sıra sana da gelir hanım..
-Bu konuşan sen diilsin kız! Şer güçler, dış mihraklar kareoke yapıyo sana..

(ATiLLA ATALAY, "Menekşe istasyonu", iletişim Yayınları 1998).