bugün

ulu roman

Uzunca bir aradan sonra eski hayatına dönen albırt, arkadaşları, ailesi ve mahallesinde bulunan insanları görmek için can atıyordu.
Canıtınla birlikte ağaçlara daldığı bahçeleri, firenk'le beraber basketbol oynadığı potayı, annesiyle birlikte evin bahçesinde yazın sıcağında halı yıkamayı özlemişti albırt..

Ama eskisi gibi değildi uludağ mahallesi, herkes evlerinde karakutu denilen şeyle haşır neşir olmaya başlamıştı. Sokaklar sessiz ve kimsesizdi. Meyve ağaçlarına kimse dokunmamış, potanın fileleri yok ve çemberi yamulmuş, evlerinin bahçesi bile beton olmuş hiç yeşillik kalmamış.
Uzun yoldan geldiği için evine doğru yol alan albırt kapısının önüne geldiğinde annesini başka bir adam ve çocukla görünce şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez. Babası, annesini içip içip öldüresiye dövdüğü zaman annesi için babasını öldürerek ukrayna'ya kaçtığı zaman dönebileceğini düşünmemişti ancak dönse bile bu tabloyla karşılaşacağını düşünmemişti albırt.

Annesi bi süre ona baktıktan sonra albırt'ı tanıdı ve koşarak oğluna özlemle sarıldı. sarılırken çok özlediğini farkeden albırt hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamamasına rağmen gözlerinden yaşlar akıtmaya başlamıştı.

-Albırt oğlum yıllardır senden haber alamayınca öldün sandım. Polisler seni aramıyor artık, şüpheli de değilsin suçlu da değilsin.
+peki bu nasıl oldu anne?
-babanın düşmanlarından birini ihbar ettim seni de kaçırdıklarını söyledim. Sabıka kayıtlarından ötürü cinayetten ve adam kaçırmaktan idam cezası aldı. Yıllar önce dönebilirdin ama sana ulaşamadım.

Bunu duyan ve büyük hayal kırıklığı yaşayan albırt, yıllar önce dönemediği mahallesine hasretle bir kez daha baktı ve annesine dönüp;
+canıtın burada mı hâlâ haberin var mı?
-canıtın izmir ege üniversitesinde tıp fakültesini kazandı şimdi orada doktorluk yapıyor
+peki firenk?
-o da canıtınla birlikte izmir makine mühendisliğini kazandı ama şu anda aydın'da yaşıyor ve çalışıyor, evlenmiş 2 çocuğu varmış.

Bunları duyan albırt hayatının nasıl boş ve nasıl yavan geçtiğini farkedince daha büyük acıyla yavaş yavaş yürümeye başlamış. Annesi arkasından ne kadar bağırsa da duymadan yoluna devam eden albırt, annesi için babasını öldürmeseydi nasıl bir hayat yaşayacağını düşünmeye başladı. Çocukluk arkadaşları canıtın ve firenk'in hayatlarını kıskandı. Bi anda annesine ve öldürdüğü babasına delicesine sövmeye başladı. Çünkü giderken bıraktıkları döndüğünde yerinde ve eskisi gibi değildi.

Kimse onun mahalleye geldiğini görmemişti, görse bile tanıyan yoktu. Eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı kafasında evdekilere ne yapacağını kurmaya başlamıştı. ilk önce kocası olan o şerefsizi öldürürüm sonra çocuğu odaya kitler annemi, babamla birlikte bana yaşattıkları için öldürürüm, en son odaya girer çocuğu öldürürüm dedi içinden. Adımları iyice hızlanmıştı.
Eve girdi mutfağa doğru yöneldi tezgahta bulunan ekmek bıçağını aldı. Döndüğünde arkasında annesinin kocası vardı. O meşhur albırt sensin demek dedi gülümseyerek. Albırt gördün ama tanıyamayacaksın diyerek kalbine bıçağı defalarca sapladı. Sesleri duyan annesi ve üvey kardeşi koşarak mutdağa geldi annesi şok geçirdi ama çocuk korkarak uzaklaşmaya çalışırken ensesinden yakalayıp odaya kitledi.
Dönüp annesine yönelen albırt +hayatımın en güzel yıllarını sizin yüzünüzden yaşayamadım ama herkes hayatını ve düzenini kurmuş mutlu mesut yaşıyor.
-lanet olsun sana albırt neden öldürdün onu o çok iyi bi insandı!
+hiç umrumda değil sıra senin!

Diz üstü duran annesine doğru yaklaşan albırt gözlerinden yaşlar aka aka annesinin boynunu hızlı bir şekilde kesti ve diz üstü çökerek kan kaybından ölmesini izledi.
Yaptığına pişman olacağını biliyordu ancak hayatını karartan insanların mutlu mesut bir şekilde yaşamasını hiç istemiyordu.
Odada kilitlediği üvey kardeşine doğru yöneldi albırt. Kapının kilidini açtı ve çocukla göz göze geldi. ikisinin de gözlerinden yaşlar akıyordu.

+adın ne senin?
-(sessiz ve ağlamaklı bi şekilde) albırt.

Bunu duyan albırt beyninden vurulmuşa döndü.
+kim koydu adını?
-annem.

Yaptığı şeye pişman olacağını bilen albırt bu kadar hızlı olabileceğini düşünmemişti. insanların hayatlarını kurtarıp düzgün yaşamaları, albırt'a yanlış şeyleri düşündürtüp hızlı eylemde bulunmasına sebep olmuştu.

+eğer ağlamayı bırakırsan ve beni sessizce dinlersen seninle bi şey konuşacağım ve bu konuşmaya göre olacakları belirleyeceğim.
+tamam ama sen kimsin ve annemle babamı neden öldürdün?
-Hepsini anlatacağım...

Tüm hayat hikayesini üvey kardeşine anlatan albırt küçük albırt'tan olumlu tepkiler aldı ama yeterli olup olmadığına karar vermesi için bi soru sorması gerekiyordu.

+artık burada duramam uzaklara gitmem lazım ya benimle geleceksin ya da...
-seninle geleceğim ama bir şartla.
+nedir?
-bana da öldürmeyi öğreteceksin!

Kendisi gibi birini yaratacağını düşünen albırt kendinden tiksinmesine rağmen kabul etti küçük albırtın şartını.
Çanta hazırladı kardeşine kanlı elbiselerini çıkartıp duş aldı kıyafetlerini bir poşete koyup yakmak üzere yanına aldı.
Firenk kolay bulunamazdı o yüzden izmir'e gidip hastane hastane canıtın'ı arayamayı düşündü. Küçük albırtla yapacağı yolculuğun ve maceranın nasıl olacağını hayal etmeye başlamıştı bile. Otogar'a gidip izmir'e giden ilk otobüs için 2 tane bilet aldı. kardeşiyle birlikte başına gelecek olan mükemmel maceranın adımını o iki biletle attığının henüz farkında değildi. iki albırt ne yaşayacaklarını bilmeden Saat 3 otobüsüne binip izmir'e doğru yol almaya başladı...