bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

(bkz: Denize Atılması Gereken Mektuplar)

Arasıra yazarım, çizerim, asarım, keserim. Okunma, beğenilme kaygımda yok. Umrumda bile değil aslında. Ben yazarım içimden geçenleri okuyan okur. Kimileri okur mesaj atar devam et çok güzel vs vs. Kimileri kızar yazma diye her neyse.

Bende ki bu yazma isteği hiç geçmedi bugüne kadar. Nedeni senin bir zamanlar içinde taşıdığın ama zamanla yok olan yaşama, okuma, yazma, yazdıkça abartma sevincini bana bulaştırman. Ara sıra korkmuyor değilim. Aynı şeyleri ben de yaşar mıyım acaba diye? Sen kaleminden koptuktan sonra bir daha barışmadın ama ben hala barış halindeyim. Sürekli yazdırıyor kendini. Birşeyleri durmadan yazabilirim. Seni mesela, gözlerini, saçlarını, gülüşlerini, aşkımı, öfkemi, nefretimi ve daha bir sürü şey. Yazdıkları herkes okur, defalarca okur, bıkmadan okur ama sen okuyamazsın. Üstelik eskisi gibi yırtıp denize de atmıyorum artık. Sen kendi kendini bitirdin ama bende derinlerde bir yerlerde hala varsın.