bugün

greta thunberg

çok büyük gaflette ve bir hatada olduğunu düşünüyorum. dünyanın geleceğini ve iklimi korumaya çalışıyor. kaynak tüketimini azaltmaya çalışıyor bazı olaylara tepki gösteriyor. tamam. basit düşününce anlaşılabilir duruyor.

fakat benim mantığıma ve nacizane projeksiyonlarıma göre insanlığın birbiriyle uğraşmayı kesip insanca yaşaması için, ayrışmaları en aza indirgeyip dayanışmalara yol açmak için bu dünyanın mahvolması, coğrafyasının çok zor hayatta kalınabilir bir yer haline gelmesi gerekiyor. yani önce bu dünyayı mahvetmeliyiz ki değerlerimizi iyileştirebilelim. önce coğrafyanın zorluklarını düşman belleyebilmeliyiz ki aramızdaki farklılıkları görmezden gelelim.

rahat ve refah içerisinde sınırsız kaynak varlığını düşünürek yaşarken kitleleri devlet ve ideoloji gibi mekanizmalarla kontrol etmek kolaydır. fakat nasıl ki doğal afetler gibi olağanüstü haller bize çekişmelerimizi unutturup bizi birleştiren bir macun görevi görüyorsa, küresel boyutta bir facianın eşiğine gelmemiz -hatta görüyor ve arttırıyorum- mutlak o faciayı yaşıyor olmamız aynı küresel birleşmeyi sağlayacak ve hala menfi çıkarları için ağlayıp sızlayan devlet mekanizmalarını, kapital güçleri, emperyal projeksiyonları, çeşitli zümreleri yok edebilmemiz için bize onların keyfi amaçlarından öte bir nihai motivasyonu sağlayacaktır.

işte bunun önüne geçebilmek için bu kızın bu kadar şişirildiğini, pohpohlandığını hatta en alt tabakadan kitlesel uyanışı engellemek adına belkide rastlantısal olarak attığı adıma karşı nobele layık görüldüğünü düşünüyorum.

sözün özü dünya iyi ve yaşanabilir bir yer halindeyken gelir adaletsizliği, savaşlar, eşitsizlikler, radikalizm sürecek. ve bundan sadece çok küçük gruplar faydalanırken insanlığın geneli köle,mülteci,aç,eğitimsiz,cahil kalmaya devam edecek. ne zaman ki dünyanın ve doğanın dengelerinin amına koyacağız o noktada insanlığın genelinin farklı bir dayanışmasını görmek çok daha olası olacak.

en nihayetinde, kaçınılmazı engelleyemezsin. sadece erteleyebilirsin.

not:şu yazdığımı anlayabilecek bi kaç kafa eminim vardır buralarda. bahsettiğim doğanın egemenliği. kropotkinin darvin teorisine karşı verdiği sibiryada hayat örneğinden yola çıkılarak düşünülmüş bir şey. tabi doğal olarak içerisinde anarşizmin geleneklerini barındırıyor. fakat insanın fırtınada doğadan korkması ile aynı şeyi söylüyor.