bugün
- küresel ıkınmanın yahudi olması gerçeği14
- cinlerin musallat olma sebepleri10
- islam10
- islamcıların saç ile alıp veremediği nedir8
- kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur11
- en ilginç bilgiler15
- meral akşener15
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak10
- bir insanın sizi sevmediğini nasıl anlarsınız12
- ctrlx ile adana sokaklarında gece vakti gezmek9
- anın görüntüsü17
- üstteki yazar hakkında fikrini söyle13
- allah'ın bizi yobazlarla imtihan ettiği gerçeği16
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı9
- saraca silsüpüroğlu14
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi36
- mustafa kemal atatürk8
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak11
- herkesle iyi geçinmek12
- savaştaki ülkelerden daha fazla enflasyon olması15
- haysenin1211
- jose mourinho18
- amerikan film klişeleri9
- gideon reid morgan jj25
- namaz kılmayan türk değildir17
- esma bint mervan15
- fenerbahçe12
- atatürk'ün yabancılarla evliliği desteklememesi11
- aziz yıldırım ve ali koç'un canlı yayına çıkması43
- dursun özbek'in aziz yıldırım'a verdiği ayar9
- erkek sünnetine 18 yaş sınırı getirilmesi16
- maca sekiz8
- erkek erkeği siker mi15
- yazarların bira içme rekorları13
- bik bik'in gece kapısına gidip serenat yapmak14
- tezgahtarlık yapan doktora mezunu26
- aziz yıldırım12
- bir hafızın ateiste karşı müthiş açıklamaları9
- 9 haziran 2024 fenerbahçe başkan seçimi11
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması16
- irem derici'nin erkek sevdası12
- akp nin iktidardan düştüğü gün13
- sözlükten hatun kaldırmak8
- ankarayı sel aldı11
- iskilipli atıf hoca8
- ali koç ve aziz yıldırım başkanlık seçimi8
- giden gider9
- kemalist rejimin astığı hocalar8
- vallahi de kemal'in düşmanıyım10
- kıza iğne batıran türbanlı14
görsel
Sabbah, sürekli bir yakalanma ve taciz edilme korkusuyla toplanacakları gizli bir sığınak yerine Selçuklu imparatoruna karşı mücadelesini korunaklı bir şekilde yürütebileceği, uzak ve erişimi imkansız, müstahkem bir üs kurmanın peşindeydi.
Nihayet bu üs için, Elburz (Elbruz) Dağlarının kalbinde, yaklaşık elli kilometre uzunlukta ve en geniş yeri beş kilometre kadar olan, etrafı çevrili ve bayındır bir vadiye egemen konumdaki heybetli bir kaya üzerine inşa edilmiş Alamut Kalesi’nde karar kılmıştır.
Deniz seviyesinden iki bin metre kadar yüksekteki kale, kayanın tabanının yüzlerce metre üzerinde, yalnızca sarp ve dolambaçlı bir patikadan çıkılabilen bir yerde bulunmaktaydı.
Kayalığaysa ancak sarp ve kimi yerde üst üste binmiş tepeler arasında akan Alamut Nehri’nin dar boğazından geçerek ulaşılabiliyordu
Rivayete göre kale, Deylem krallarından biri tarafından inşa ettirilmişti. Ava çıktığı bir gün kral kartallarından birini salıvermiş, kartal da bu kayaya konmuştu.
Bunun üzerine kral, kayalığın stratejik öneminin farkına vararak derhal buraya bir kale inşa ettirmişti. “Ve bu kaleye Deylem dilinde ‘kartalın öğretisi’ anlamına gelen Aluh Amut ismini vermişti.”
Kale, 860 senesinde bir Alevi hükümdarı tarafından yeniden inşa ettirilmişti ve Hasan’ın buraya vardığı sırada onu Selçuklu sultanından almış olan Mehdi adlı bir diğer Alevi hükümdarının elindeydi.
Böylelikle yandaşlarını kaleye konuşlandırmış olan Hasan, Kazvin’den ayrılarak bir süre gizleneceği Alamut yakınlarına gitmiştir. Ardından, 4 Eylül 1090 günü gizlice kalenin içine getirilmiş, bir müddet kalede tebdili kıyafet dolaşmışsa da zamanla kimliğini açık etmiştir. Kalenin önceki sahibi olan bitenin farkına varmışsa da gidişatı değiştirebilmek için elinden hiçbir şey gelmemiştir.
Bu sayede Hasan Sabbah, Alamut’un efendisi ilan edilmiştir. Kaleye girişinden ölümüne dek geçen otuz beş yıllık süre zarfında bir kez bile kayalıktan aşağıya inmemiş, ikamet ettiği evin dışındaysa yalnızca iki kez bulunmuş ve her iki seferde de çatıya çıkmıştır. Reşidüddin bu durumu şöyle anlatıyor:
“Ölümüne dek geçen zamanın tamamında, oturduğu evin içerisinde kitap okumakla, ‘davet’in’ kelamını yazıya dökmekle ve hükümranlığının meselelerini idare etmekle meşgul olmuş; dünyevi zevklerden uzak, kanaatkar ve dindar bir yaşam sürmüştü.”
Sabbah, sürekli bir yakalanma ve taciz edilme korkusuyla toplanacakları gizli bir sığınak yerine Selçuklu imparatoruna karşı mücadelesini korunaklı bir şekilde yürütebileceği, uzak ve erişimi imkansız, müstahkem bir üs kurmanın peşindeydi.
Nihayet bu üs için, Elburz (Elbruz) Dağlarının kalbinde, yaklaşık elli kilometre uzunlukta ve en geniş yeri beş kilometre kadar olan, etrafı çevrili ve bayındır bir vadiye egemen konumdaki heybetli bir kaya üzerine inşa edilmiş Alamut Kalesi’nde karar kılmıştır.
Deniz seviyesinden iki bin metre kadar yüksekteki kale, kayanın tabanının yüzlerce metre üzerinde, yalnızca sarp ve dolambaçlı bir patikadan çıkılabilen bir yerde bulunmaktaydı.
Kayalığaysa ancak sarp ve kimi yerde üst üste binmiş tepeler arasında akan Alamut Nehri’nin dar boğazından geçerek ulaşılabiliyordu
Rivayete göre kale, Deylem krallarından biri tarafından inşa ettirilmişti. Ava çıktığı bir gün kral kartallarından birini salıvermiş, kartal da bu kayaya konmuştu.
Bunun üzerine kral, kayalığın stratejik öneminin farkına vararak derhal buraya bir kale inşa ettirmişti. “Ve bu kaleye Deylem dilinde ‘kartalın öğretisi’ anlamına gelen Aluh Amut ismini vermişti.”
Kale, 860 senesinde bir Alevi hükümdarı tarafından yeniden inşa ettirilmişti ve Hasan’ın buraya vardığı sırada onu Selçuklu sultanından almış olan Mehdi adlı bir diğer Alevi hükümdarının elindeydi.
Böylelikle yandaşlarını kaleye konuşlandırmış olan Hasan, Kazvin’den ayrılarak bir süre gizleneceği Alamut yakınlarına gitmiştir. Ardından, 4 Eylül 1090 günü gizlice kalenin içine getirilmiş, bir müddet kalede tebdili kıyafet dolaşmışsa da zamanla kimliğini açık etmiştir. Kalenin önceki sahibi olan bitenin farkına varmışsa da gidişatı değiştirebilmek için elinden hiçbir şey gelmemiştir.
Bu sayede Hasan Sabbah, Alamut’un efendisi ilan edilmiştir. Kaleye girişinden ölümüne dek geçen otuz beş yıllık süre zarfında bir kez bile kayalıktan aşağıya inmemiş, ikamet ettiği evin dışındaysa yalnızca iki kez bulunmuş ve her iki seferde de çatıya çıkmıştır. Reşidüddin bu durumu şöyle anlatıyor:
“Ölümüne dek geçen zamanın tamamında, oturduğu evin içerisinde kitap okumakla, ‘davet’in’ kelamını yazıya dökmekle ve hükümranlığının meselelerini idare etmekle meşgul olmuş; dünyevi zevklerden uzak, kanaatkar ve dindar bir yaşam sürmüştü.”
güncel Önemli Başlıklar