bugün

kemalizm

Her ne kadar birileri-özellikle kemalist ya da kendilerine atatürkçü diyenler- kabul etmese de kemalizm diye bir ideoloji vardır. CHP'nin 1935 yılındaki kurultay raporunda partinin prensipleri "kemalizm" olarak adlandırılmıştır. Yani M.k.atatürk'ün yaşadığı dönemde kemalizm diye kavram vardı ve dolaylı da olsa m.kemal tarafından kullanılan bir kavramdır. Yine aynı kurultay raporunda kemalizmin kökeni olarak 1923 yılında uygulamaya konulan "9 umde" gösterilmektedir. Yani kemalizm kimilerinin iddia ettiği gibi m.kemal öldükten sonra uydurulmuş bir ideoloji değildir.

Kemalizmi incelerken, türkiye cumhuriyetinin kuruluş dönemini de incelemek zorundayız. 1. dünya savaşı sonrasında işgal altında olan osmanlı hükümetinin anadolu'da etkinliğinin zayıflıyor olması, batılı anlamda bir devlet kurmak isteyen asker-sivil küçük burjuva zümreler için bulunmaz nimetti. Bu zümrenin başını çeken m.kemal bu boşluğu değerlendirerek sıfırdan bir halk hareketi kurmuş ve sadece bununla yetinmeyip bu hareketin merkezi idaresini istanbul hükümetine alternatif olarak inşa etmiştir. Kısacası bizim bugün türkiye cumhuriyeti dediğimiz devletin temelleri atılmıştır.

gelişmiş kapitalist ülkeler ulus devletleşme sürecini tamamlamış, tekelci kapitalizmden emperyalizme doğru bir dönüşüm geçiştirmiştir. 1. dünya savaşının temel nedenini oluşturan bu gelişmelere karşın osmanlı hem fikri hem de yapısal anlamda döneminin oldukça gerisindeydi. bu sebeple anadolu'da bir ulus devleti ve milli burjuvazi fikri hem aydın sivillerde hem de aydın asker kesimlerde oldukça yaygındı. O dönemde atatürk bu kesiminin yani sivil-asker küçük burjuvazinin en öne çıkmış ismiydi. Yani atatürk hiçbir şeyi tek başına yapmamıştır. Döneminin aydın kesiminde zaten böyle bir anlayış vardır. Atatürk bu kesimin eksiği olan, önderlik vasfını yerine getirmiştir.

Bugün her ne kadar k.mısıroğlu gibi gerici zihniyetler atatürk'ün "bir devlet kurmadığını", "rejim değiştirdiğini" iddia etse de hem burjuva devlet kuramcıları hem de marksist devlet kuramcılarına göre bu bir devlet kurmaktır, rejim değişikliği değildir. Bu konuda uzun uzun yazmayacağım, merak edenler devlet kuramlarını araştırabilir. Zaten k. mısıroğlu gibi zevatlara kalsa sovyetlerde yeni bir devlet değildir, çarlık rusya'sının rejim değiştirmiş halidir diyecek kadar saçmalarlar.

Yeni kurulan türkiye cumhuriyetinin rejimi olan kemalizmin merkezinde uluslaşma fikri yer almaktadır. Bu sebeple ulusal bağımsızlık, ulusal sermaye, ulusçuluk gibi yaklaşımlar devletin anlayışıydı. Dolayısıyla devletin aygıtları-althusser bunlara devletin ideolojik aygıtları der-devletin ideolojisiyle doğru orantılı olarak, ideolojiyi yeniden ve yeniden üretecek biçimde dizayn edildi. Kemalizmin inşa sürecindeki en büyük görev ise eğitim aygıtına düşmüştü. Osmanlıcılık ideolojisi, osmanlı'nın son zamanlarında din aygıtı üzerinden üretilirken, kemalizmin eğitim üzerinden üretiminin pozitivist bilimler ve milliyetçilik inşası osmanlı'nın tümden reddiyesi anlamına gelmektedir.

Atatürk'ün vefatı ve tek parti döneminin sonlanmasıyla birlikte kemalizm daha fazla tartışılır bir duruma gelmiştir. devletin ideolojisi olan kemalizm ve ona uygun olarak şekillenen devlet aygıtları, her zaman iktidar olan parti ile çelişki içine girmiştir. Yani iktidar ile devlet aynı şey değildir. eğer aynı şey olursa o iktidar devletleşmiş olur. Devletleşmiş kemalizm iktidara gelen tüm partileri sürekli kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Artık kemalizmin en büyük ideolojik aygıtı eğitim değil, ordudur. Kemalizmi devlete içkin olarak tanımlayan ordu, muhafazakar iktidar partilerinin kemalist karşıtı söylem ve eylemlerini devlete karşı gelmek olarak tanımlayıp gerek darbelerle gerekse askeri baskılarla kemalizmin koruculuğunu yapmıştır.

2. dünya savaşından sonra soğuk savaş ile birlikte doğu ve batı bloğunda hegamonya çatışması başlamıştır. Türkiye kore savaşıyla birlikte batı bloğunun hegamonyasına girerken, aynı zamanda batının sovyetlere karşı doğudaki ileri karakolluğu görevini de üstlenmiştir. Türkiye'de emperyalizmle uyumlu bir ekonomik modelin inşası gerekmekteydi. Ancak kemalizmin karma ekonomik modeli tam olarak emperyalizme uygun bir model değildir. Her ne kadar kemalist generaller abd ile birlikte kore'de birlikte hareket etmiş olsalar da emperyalizme tam anlamıyla biat ediyor değillerdir. Çünkü emperyalizm hegamonyasını kurduğu yerlerde sadece iktisadi değil politik ve kültürel alanlarda da yayılmacı bir anlayış sergiler. Kemalizm bu sebeple emperyalizmin türkiye'de istediği bir anlayış değildir. Kemalizmin tam olarak anti-emperyalist olmasa da emperyalizme mesafeli tavrından dolayı hakim ülkeler türkiye'de bir rejim değişikliğini fikrini tasarlamaya başlamıştır. Ayrıca komünizm tehditiyle birlikte türkiye'de hem yeni rejimin kurucusu olacak, hem emperyalizmle uyumlu olacak hem de anti-komünist olacak kesim muhafazakar kesimdir. işte MTTB ve komünizmle mücadele derneği gibi kurumlar bu arayışa denk gelmektedir. MTTB için (bkz: mehmet şevket eygi) (bkz: ismail kahraman), komünizmle mücadele derneği için (bkz: fetullah gülen)

Hem emperyalizme uygun bir Türkiye için hem de komünizmle mücadele için kurulan bu gerici derneklerin içinden daha sonra fazilet partisi, ülkücüler, gülen cemaati... gibi türkiye'nin sonraki yıllarına damga vuracak yapılar çıktı. Ancak tabi ki bu yapılar arasında da anti-amerikancılık olabiliyordu. Milli görüş tamda bu anlayışa denk gelmektedir. Muhafazakar olmasına karşı milli bir ekonomik modelden bahseden refah partisi emperyalizmin tam olarak istediği bir model değildi. soğuk savaş sırasında türkiye'de az önce adını saydığım yapılarla başlayan ancak afganistan, pakistan gibi ülkelerde ise bugünkü el-kaide ve sonrasında ışid-i doğuracak (bkz: yeşil-kuşak projesi) abd tarafından uygulanmaktaydı. Bu projenin türkiye'deki tam karşılığı ise gülen hareketidir.

12 eylül darbesi ile kemalizmin hala devlet içindeki yerini korumaya devam ederken aynı zamanda onu yok edecek uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Neo-liberalizm, imam hatipler, cemaatin devlet içine sızmasıyla kemalizmin devlet içindeki miadına yavaş yavaş yaklaşılmaya başlanmıştı.

akp milli görüş içerisindeki bir grubun "biz milli görüş kimliğini çıkardık, yeni bir siyaset tarzı yapacağız" demesiyle kurulmuştur. işte bu yeni siyaset tarzı emperyalizmle uyumlu, neoliberal, gülen cemaatiyle birlikte hareket etmeyi kabul eden siyaset tarzıdır. AKP ile cemaatin devlet için güçlenmesi hızlanmıştır ancak akp'nin kendinden önceki muhafazakar partilerden yaptığı en büyük adım kemalizmi devletten tasfiye girişimidir. Ergenekon ve balyoz davaları ile kemalizmin kalesi olan ordu cemaate açılmıştır. Polis, yargı gibi kurumlarda yine bu dönemde cemaatin kontrolüne geçmiştir. Eğitimde ise kemalist ideoloji yavaş yavaş yok sayılırken onun yerine yeni-osmanlıcılık ideolojisi getirilmiştir.

akp'nin gülen cemaati ile ortaklık yapmasının temel sebebi şudur. Gülen cemaati abd destekli bir kitle yapılanmasıdır, akp ise abd destekli bir kadro hareketidir. Birbirlerinin kadro ve kitle açığını kapatan akp ve cemaat ta ki 2012 yılına kadar sorunsuz bir şekilde çalışmış ve yeni türkiye'nin temellerini atmıştır.

Bu yeni türkiye ile sermayenin denetimsizleştiği, muhafazakarlığın hem devlet hem de toplum içerisinde yayıldığı, sosyal ve kamusal hakların gerilediği, işçi haklarının gerilediği, muhalefetin sindirildiği bir düzen kurmuştur.

Artık devlet içerisinden tamamen tasfiye olan kemalizm chp veya add gibi kurumlara mevzilenmiştir. Her ne kadar toplumda bu dönemde cumhuriyet mitingleri, çydd destek eylemleri olmuş olsa da chp ve diğer kemalist kanaat önderliğinin beceriksiliği ile bu toplumsal tepkiler doğru kanalize edilememiştir.

Artık kemalist devlet gitmiş yerine akp devleti gelmiştir. O sebeple akp sadece bir iktidar değildir, aynı zamanda devletleşmiş bir anlayıştır. Bu anlayışın ideolojik altyapısını yeni-osmanlıcık denilen mezhepçi-milliyetçilik oluşturmaktadır. devletin aygıtları bu ideolojiyi yeniden ve yeniden üretecek biçimde dizayn edilmektedir.

Bugün bazı kemalistlerin temel yanılgısı da burada yatmaktadır. AKP'nin seçimi kaybedince gideceğini düşünen kemalistlerin, devlet kuramları ve ideolojik okuması oldukça zayıftır. Nasıl ki 60 yıldır muhafazakar liberaller ülkeyi yönetmesine rağmen kemalizmi devletten tasfiye edemediyse, bugün akp yerine başka bir iktidar geldiğinde akp'yi devletten tasfiyesi çok zorlu olacaktır. Bu sebepledir ki erdoğan "ben gidersem kaos" gelir demektedir. AKP kendince bir ikililiği aşmıştır, bunu da devleti akp'lileştirerek yapmıştır. Ancak yarın başka bir iktidar geldiğinde yine aynı sorun ortaya çıkacaktır. Kısacası türkiye'nin önünde daha uzunca yıllardır devlet ve iktidar çelişkisi devam edecektir.

Kemalistler bugün aldığı konum 21. yy.'ın gerekliliklerine uygun değildir. Hala 20 yy'ın başlarındaki kemalizmi model alan kemalistler, atatürk'ün döneminde gösterdiği ilericiliği, 21 yy'a uyarlayamamıştır. Örneğin andımız tartışmalarında kemalistlerin aldığı milliyetçi ve ulusçu tavır kemalizmin hala eski alışkanlıklarından kopamadığını göstermektedir. Andımız pedagojik olaran-bir eğitim bilimci olarak söylemekteyim bunu- oldukça sorunludur. AKP andımızı tabi ki bu açıdan değrlendirmemektedir. AKP'ye göre andımız kemalizmin mevzilerindendir, o sebeple karşı çıkmaktadır. Ancak kemalistlerin bu konuya özgürlükçü ve bilimsel yaklaşmıyor oluşu oldukça üzücüdür. Ben bir kemalist değilim ancak türkiye'nin demokratikleşmesinin kemalistler olmadan mümkün olmayacağını da biliyorum. Fakat kemalistlerin, kemalizmi 21 yy'a uygun bir forma sokamaması sadece kemalistleri değil benim gibi uygar, demokratik bir türkiye hayali kuranların hayallerinin ertelenmesine neden olmaktadır.

son olarak akp devleti kemalist ideolojisinin tasfiyesinin ürünü olsa da, kemalist devlet yönetim biçimini miras almıştır. Özellikle kürt sorunundaki güvenlikçi anlayış tarzı bunun en güzel örneğidir.

not: hızlı yazdığım için karmakarışık olmuş olabilir.