eskisi kadar keyif vermeyen şeyler

kitap okumak, dizi-film izlemek, yeni insanlar tanımak, gezmek... Sanırım artık hiçbir şey eskisi gibi tat vermiyor.

Çocukken doğup büyüdüğümüz evden dışarıya bakar, gördüklerimizin ışıltılı güzelliğine kapılır bir an önce koşuşturmacaya dahil olmak isteriz. sonra büyürüz. dünyaya dahil oluruz. okul, iş, hayat telaşı derken yoruluruz. kaç kere hayal kırıklığına uğrar, kaç kere düşer yarım yamalak kalkar, kaç kere yamalı yamalı devam ederiz, sayamayız artık. hiçbir şeyin baktığımız ve gördüğümüzü sandığımız gibi olmadığını anlayınca da yeniden o eve, o her şeyin tılsımlı göründüğü küçük, güvenli sığınağımıza saklanmak isteriz; ama işler değişmiştir bir kere. ne biz eski bizizdir ne o ev eski evdir ne de dünya olmasını hayal ettiğimiz dünyadır.

hiç ama hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimizi, hiçbir şeyin ve hiç kimsenin de aslında zaten iyi ve güzel olmak gibi bir derdi olmadığını anladığımızda da bitkinliğimize teslim olur, kabuğumuza çekiliriz. eskisi kadar keyif vermeyen şeylerin eskisi kadar keyif vermemesinin sebebi budur işte. filmin sonunu fazlasıyla bilmek. geçmiş olsun.