bugün

erwin rommel

nam-ı diğer; çöl tilkisi. o, alman ordusu'nun en popüler simalarından birisiydi. imzalı resimler dağıtan bir generaldi. propaganda açısından büyük değeri vardı. imajı, almanlar'ın cephede yenilmez olduğu efsanesini yaygınlaştırmak için kullanılmıştı.
rommel'in ününün doğum yeri, libya çölü'ydü. hem dostlarının hem de düşmanlarının benimsediği "çöl tilkisi" titrini de burada aldı.

libya, ingilizler'in tehdidi altında olan bir italyan sömürgesiydi. hitler'in zor durumdaki müttefikini takviye etmesi gerekmişti. erwin rommel ve küçük bir tank bölüğü, 1941'in şubat ayı'nda, trablus'a inmişti. savunma amaçlı olarak yani italyanlar'a destek amaçlı gitmişti. hitler için italyan ordusu'nun kuzey afrika'da ağır bir bozguna uğraması demek, en önemli müttefiklerinden birinin kaybına zemin hazırlanması demekti. o dönemde düşük rütbeli bir general olan rommel'i görevlendirdi. hem politik, hem de askeri bir atama kararıydı.

esasen rommel, bundan tam bir yıl önce, fransa'da kendini ispatlamış bir askerdi. fransa'da görev aldığı dönemde rommel, "7. tank bölüğü" adında bir birliği komuta etti. bu birlik, kısa bir süre sonra "hayalet birlik" adını aldı. rommel komutasındaki bu birlik, o kadar hızlı hareket ediyordu ki, hayalet gibi nerede olduğunu kimse bilmiyor ve de kestiremiyordu. 7. tank bölüğü'nde görev alan alman tankları, fransız muadillerinden daha kötü ve daha zayıf silahlı olsa da, rommel, hız, saldırganlık ve sürpriz gibi etkenleri kullandı ve başarılı oldu.

rommel'in afrika'daki güçleri de tıpkı fransa'da olduğu gibi nispeten zayıftı. bunu ittifak devletleri'nin radyo sinyallerini çözen ingilizler de biliyordu. işte bu yüzden, rommel'in hızını ve agresifliğini küçümsemişlerdi. ingilizler, büyük bir değişiklik olmadığına inanıyordu. fakat rommel, cepheye bambaşka taktik zihniyeti getirmişti. ingilizler, elinin altında ne olduğunu bilse bile, rommel, birliklerini onların hiç tahmin etmediği şekillerde kullanıyordu.
taktiklerinden birisi de, şu idi; kurnaz çöl tilkisi, sürücülerine birliklerini olduğundan kalabalık gösteren büyük toz bulutları yaratmalarını söylemişti. ingilizler, destek bekleyeceğine inanıyordu, ama rommel, topyekun saldırıya geçerek, ingilizler'i şaşırttı ve de bozguna uğrattı.
rommel'in bir artısı da, şu idi; birliklerini, cepheden yönetiyordu. böylece emri altındaki afrika birlikleri'ne kendini daha fazla sevdirmişti. rommel'in sürücüsü hellmut von leipzig, o'nu şöyle anlatıyor;

"özellikle işler ciddiye bindiğinde, o'nun da havaya girdiğini düşünüyordum. yani, bizi tank ve top ateşine tuttuklarında. böyle şeyleri arayan bir savaş tanrısı olduğunu düşünüyordum."

fakat, savaş tanrısının bir asker olarak gençliğinden itibaren süre gelen tereddütleri de vardı. rommel'i 1910 yılı'nda, alman imparatorluğu ordusu'na katılması için cesaretlendiren kişi, babasıydı. rommel, yedek subay olarak hizmete başladı ve teğmenliğe terfi etti. bir süre sonra, askeri hizmeti bırakmak istediğini söyledi. ailesi, buna hiddetle karşı çıktı ve ordu'da kariyer yapmasını söyledi. ayrıca zor zamanlardan geçtiklerini ve almanya'da bir yere gelmesi için ordu'dan başka bir alternatifinin olmadığını da söylediler. ve eklediler; "ordudan ayrılma, 'o' senin hayatın!"

dinamik liderlik ile ilgili yetenekleri, birinci dünya savaşı'nın ölüm tarlalarında ortaya çıkmıştı. birinci dünya savaşı'nda peydah olan, yeni bir savaşçı türünü temsil etti; "taarruz askerleri ve taarruz liderleri". bunlar, inisiyatif alan, kendi zihinlerini tanıyan, savaşmaktan, ölmekten ve öldürmekten çekinmeyen insanlardı. rommel, çok iyi bir taarruz askerine dönüşmüştü. bir simge olmuştu.

rommel'in ilk büyük zaferi, italyan alpleri'nde gerçekleşti. italyan askerleri, stratejik tepeyi tutuyordu. birlikleri sayıca az olmasına rağmen rommel, mevkisini koruması üzerine gelen emirlere itibar etmedi ve tepeye saldırarak, savunma yapan düşman askerlerini teslim olmaya zorladı. itibarı tam da bu taarruz ile başladı. bundan sonrasında son derece dinamik, çok cesur, saldırgan ve hızlı düşünüp hızlı hareket eden general imajına evrildi.
italyan alpleri'ndeki bu cüretkâr zaferi, bir zamanlar tereddütleri olan bu yedek subaya *, alman ordusu'nda birincü dünya savaşı döneminde verilen en büyük askeri onur olan "Pour le Mérite"i yani "mavi maks"ı kazandırdı. rommel'i rommel yapan sertliği, cesareti ve dayanıklılığı, işte bu gençlik yıllarından itibaren oluştu.

aynı dayanma gücü, sertlik ve cesaret, 25 yıl sonra, tüm olumsuz şartlara rağmen, rommel'in ünlü bir zafer daha kazanmasına yol açtı. libya çölü'nün geniş kum ve kayalık arazileri, bu tür geleneksel olmayan anlık taktikler için mükemmel imkanlar sağladı. tıpkı en büyük taktik insanlarından, hatta belki de en büyüğü olan mustafa kemal atatürk gibi *, savaş alanını okuyabiliyordu ve var olan zaafları görebiliyordu. binaenaleyh pek çok yerde de, kumar oynadı ve başardı. "iç güdüsel general" dediklerimizdendi. oynadığı bu kumarlar neticesinde, ingiliz birlikleri'ni sadece birkaç hafta içerisinde 1000 kilometre kadar geriye çekilmeye zorladı.
fakat, her insan gibi o da hata yaptı.

1941 yılı'nın nisan ayı'nda, tobruk'a yaklaştı. hızla ilerleyen rommel, bu liman şehrinin savunma mevzileriyle dolu kaleye dönüştürüldüğünü fark etmemişti. tobruk'u her yandan kuşattı. diğer tarafta deniz vardı. birlikleri bu vakitten sonra büyük bir şok geçirmek üzereydi. zira bir kaleye saldırmak, rommel için yeni bir şeydi. birliklerine savunma mevzilerine saldırmalarını emretti. akabinde de birliklerinin büyük bir bölümü yok edildi. yeterli istihbarat çalışması yapmadan, aceleci bir taarruzu tercih etmişti. kayıplarına ve alman yüksek komutanlığı'nın aksi yöndeki tavsiyelerine rağmen, yekdiğeri saldırı emirleri verdi. tobruk'a düzenlenen bu başarısız saldırılarda 1000'den fazla asker ve 53 subay hayatını kaybetti. kayıplar, subaylar arasında büyük bir öfkeye yol açtı ve isyana müsebbip oldu. hatta bir subayına tekrar ve tekrar verdiği saldırı emirlerinin ardından, bahse subay itiraz etti ve "başka bir saldırı için cesedimi çiğnemeniz gerek!" şeklinde, bir çıkış yaptı.
liderlik krizi çıkmıştı. askerleri rommel'e hayrandı ama subaylar kendisini eleştirmeye başlamıştı. yıllar sonra savaşın sonlarına doğru, ingilizler'in elinde tutsak olan subaylar, çöl tilkisi hakkındaki gerçek fikirlerini açıkladılar.

"rommel, tam anlamıyla harika bir insan. fakat, kesinlikle stratejist değil. taktisyen bile değil! liderlikten nasibini almamış biri.."

her ne kadar başarılı bir kumandan olsa da, subayları gıyabında bunları söylemiştir. esasen bunun bir sebebi de, rommel'in, son zamanlarda bölüğünden ve birliklerinden önde tutacak şekilde aldığı kararlar neticesinde oluşan kişisel zaferlerinin peşinde olmasındandır. sonuç olarak, pek çok düşman edindi. bu düşmanlardan biri, çöl tilkisi'nin düşüşünde önemli rol oynadı.

(bkz: Heinrich Kirchheim)

kirchheim, korkaklık suçlamalarını unutmadı ve affetmedi. zira rommel o'nu korkaklıkla suçlamıştı. o'nu küçük düşürdü. bir alman generalinin başka bir alman generalini korkaklıkla suçlaması, yapılabilecek en büyük hatalardan biriydi. zira nazi generalleri için bu, kabul edilemez bir suçlamaydı. kirchheim ve diğerleri, hakkında aleyhtar propaganda yaptılar. bu propagandaların neticesinde nam-ı diğer çöl tilkisi'nin itibarı zedelendi ve o'na olan güven azaldı.
esasen rommel, halkla ilişkiler kartını iyi oynayan bir askerdi. öncelikle iyi görünüyordu. klasik uzun çeneli bir alman subayıydı. üniformasını iyi taşıyordu ve tankların önüne geçip estetik pozlar vererek, halkın güvenini kazanıyordu. göğsü de madalyalarla doluydu. hülasa, ziyadesi ile karizmatik bir insandı. milli kahraman olarak addediliyordu. hasımlısı ingilizler bile o'nu taktiksel deha olarak görmeye başlamışlardı. buna rağmen kirchheim, başarılı oldu ve bu imajı yok etti.

savaşın sonlarına doğru rommel, çok sevdiği führer'ini artık sevmiyordu. 1944 yılı'nın eylül ayı'nda, ingiliz istihbarat teşkilatı, alman generalleri arasındaki iletişimin ele geçirilen kopyalarını inceledi. bu kopyalar arasında rommel'in bir beyanı da bulunuyordu. führer'in öldürülmesi gerektiğini ve başka çarelerinin olmadığını söylüyordu. ingilizler gördüklerine inanamadı. zira hitler'in en sevdiği generali efsanevi çöl tilkisi, uğruna büyük bir fedakarlıkla savaştığı führer'inin aleyhine dönmüştü. fakat, bu beyandan sadece bir ay sonra öldü ve büyük saha mareşali olarak kaldı.

rommel'in cenazesi, drittes reich'ın klasik şatafatına sahipti. özünde bir tiyatro sergilenmişti. rommel, hizmeti esnasında svastika gibi politik simgeleri taşımamak konusunda ısrarcı bir askerdi. peki naziler ne yaptı? tabutunun üstü de dahil olmak üzere her yere svastika yerleştirdiler. nazilerin yapmaya çalıştığı, rommel'in sonuna kadar rejime sadık kaldığını göstermekti. fakat bu bir yalandı. eşi ve çocuğunun da * bu yalana ortak olmaktan başka bir çaresi yoktu. alman halkı'na, rommel'in bir araba kazası esnasında aldığı yaralar sonucu öldüğü söylenmişti. gerçek ölüm sebebinin üstü örtüldü. büyük general kendisini zehirlemeye zorlanmıştı. sadece yurttaşlarının değil, winston churchill ve Bernard Montgomery gibi isimlerin de saygısını kazanmıştı. bütün zamanların en büyük liderlerinden biri olarak kabul edilen bir insan için, üzücü bir son oldu.