bugün

bilinmeyen bir kadının mektubu

stefan zweig tarafından aşık bir kadının ağzından yazılmış bir mektup. mektup, "sana, beni asla tanımamış sana" cümlesiyle başlıyor ve daha bu noktada insanın içine hüzünlü bir sis bulutu yerleşiyor. bir kadının kendinden yaşça büyük ve ondan asla haberi olmayan bir adama olan saplantılı aşkını ve sonunda hazin son olan intiharını yine bu kadının ağzından anlatıyor. bu his o kadar ilmek ilmek, o kadar tane tane ve o kadar duyguyla işlenmiş ki mektuba, okurken ağladığımı bilirim. kadının çokça kez adamla karşı karşıya gelişi, adamın bunu asla fark etmemesi ve her seferinde kadını farklı biri olarak görmesi, her doğum gününde kadının adam için gönderdiği özel bir hediye. o kadar dokunaklı ki... kadın o kadar sevmiş ki adamı, ikisinin olan çocuğunu bile, sırf kuşkusu olmasın diye söylememeyi tercih etmiş. adamın hayatını etkileyecek ya da sırf çocuk yüzünden isteksiz bir şekilde kadının yanında kalmaması için, ki bu inanılmaz onur kırıcı ve üzücü bir şey gerçekten seven bir kadın için, adamın, o delicesine aşık olduğu adamın, kafasını karıştıracak bir şey yapmamak için kendini hiçe sayma fedakarlığında bulunmuş, bir adamın kaleminden böylesine bir mektup, ki bu bir kadının ağzından yazılmış, inanılmaz etkileyici.

bittikten sonra kadına ve aşkına o kadar saygı duydum ki, aşkından ölecek olsa bile, ki bunun için intiharı bile göze almış, kendine saklamayı ve bir şekilde kalbinin parçalanışını sindirebilmiş zor da olsa.

keşke kitabın sonunda kendisine mektup yazılan bu adamın, mektubu okuduktan sonraki o anlık duygu halini, belki pişmanlığını, belki hüznünü de okuyabilseydik.

"bu korkunç saatlerde seninle konuşmayıp kiminle konuşabilirim, benim için her şey olmuş ve şimdi de her şey olan seninle! belki de çok açık konuşamıyorumdur, belki de beni anlamıyorsundur. fakat bütün gücümü toplamak istiyorum, bir defa, sadece bu defa seninle konuşabilmek için, seninle sevgilim, sen ki, beni asla tanımadın."