bugün

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

Protest bir tutum sergilemek ya da sitem etmek niyetinde değilim, lakin yalnızlık denince akla, mutsuzluğun ve kederin gelmesinden hoşlanmıyorum.

Gün içerisinde bir parça yalnızlık namına “dilenen” biri olarak; yalnızlığın içinde barındırdıklarını, getirilerini ve şahsıma kattıklarını “sessizlik” içerisinde ya da zihnimi tamamıyla meşgul eden olaylardan uzaklaştığım vakit fark ediyorum. Nitekim bu getiriler olumlu yöndedir.

En basit anlamıyla yalnızlık, “insanlardan uzaklık”* gerektiren bir olay. Bahsetmiş olduğum sessizlikten kasıt ise, insanlara paralel değerdedir. insan/kişi; varlığını belli edecek olan her türlü davranıştan uzak durduğu sürece bana yalnızlığı sunabilir ve bunun haricinde insanların yokluğundan ziyade, yalnızlık daha meşakkatli bir hal alabilir. Kişi yalnızlığı yaratmak maksadıyla kendi içinde gereksinimler duyabilir, örnek olarak; bulunduğu alandan uzaklaşmak, günlük rutininde bulunmamasına rağmen uzun yürüyüşlere çıkıp gözden kaybolmak ve bazen telefonunu kapatıp kimsenin kendisine ulaşamamasını sağlamak geçerli ve basit örneklerdir. yalnızlık ile samimi olan kişiler için ise; karanlık odanın açık penceresinden esen rüzgar eşliğinde ay ışığı ile yüzleşmek*, zihinle baş başa kalmak ve onu yönlendirebilmek adına mükemmel bir “yalnızlıktır.”

Sürekli olarak yalnızlığı kötüleyen ve bundan yakınan kişilere anlam veremiyor olmakla birlikte, eğer isterlerse bu kıymetli anı bir çırpıda heba edebilecek olduklarını görmezden gelmelerine de epey sinirleniyorum. insanlarla iyi iletişim kurabilmek, kendi iç dünyasını gözden geçirebilmek, fikir ve kararlarda denetim sağlayabilmek adına “sağlıklı düşünmeye”, dolayısıyla temiz bir yalnızlığa ihtiyaç vardır. Kendi öz fikir ve görüşlerinin sağlamasını yapmayan kişilerden “mantık” kavramının hakkını vermesini ümit etmek ise pek geçerli bir davranış olmayacaktır.

(img:#1608008)