bugün

ankara rüzgarı

en olmadık yerlerde karşıma çıkışların şaşırtmasa da beni, sulandırıyor kıyısından köşesinden aşka yelken açmaya çalışan buğulu gözlerimi...
geçen gün kendimden başka kimse yokken senin kokun iştirak etti yalnızlık soframa. mor hırkam vardı üzerimde, en son iki yıl önce giydiğim, uzun sarılışının ardından kokunu yadigâr bıraktığın... burnuma gelen kokun ankara rüzgârını estirdi bir anda sakin odamda. saçımı başımı karıştırmakla kalmadı, dağıttı toparlanmış halet-i ruhiyemi, beni eski sevdalı günlere saldı.
direnemedim güzelliğine solmuş günlerin...
aklıma beni öptüğün o kısacık zaman dilimi geldi. sen öperken yanağımı en masumundan, içim titriyordu, ellerim, bedenim...
izi kaldı o öpüşün, dülemiyor artık yüzümün o kısmı, felçli gibi... başka dudakları hep reddedecek, hep!...
hiç biri sen değil ki...
hiç biri sen olamaz ki...
ve tuttuğum yas şerefine bir damla yaş süzüldü yanağımdan dudaklarıma, süzülürken öptü beni senin gibi...
son bir kez daha esti ankara rüzgârı ve sonra o pencere açılmamak üzere kapandı, bir başka hikâyenin bir başka silik adamı tarafından...
güncel Önemli Başlıklar