bugün

yanlış otobüse binmek

Uyandığımda saat 11 boyutlarındaydı. Saçlarım kamuran gibiydi. Banyoya turbo koştum. Derimi yüzercesine deterjanlarla yıkandım. Aynaya bi daha poz kestiğimde level atlamıştım. Güzel bi elementle buluşmam var da... Face aleminde fakesi bile var, o derece konuşuyorum. Onun evde, kalmalı eğlence yapıcaz kısmetse. Mevzular böyle… Son olarak levellenmiş saçlarıma kimyasalımı sürüp, eve “by” çektim.

***

Kuşlar gökyüzünde yürüyodu. Bulutlar üst üste yığılmıştı. Hava durumu mevsim normallerinin anormal derecesinde süperdi. Durağa kadar güneşle yürüdüm. Derken benim sanat eseri ablanızdan telefonumun sinyallerini coşurtan mesaj geldi: “Ya ben heyecanlanma yaptım ve evden erken çıktım. Rica atıcam sen de biraz yardırabilir misin?” Öhöm. “Vitesi ışık hızına atacağıma emin ol” yazıp önce Türk Sat uydumuza, ordan da sanat eseri ablanıza ilettim. Nah atıcam ışık hızına. Daha durak sisler içinde görünüyo burdan. Mega düşündüm. Tabi bu esnada durağa coşum hızıyla koşuyorum. Altın madalya için bile biraz zor yükseleceğim bi hıza yükseldim. Daha durağa gelmeden durakta adres soracağım TC insanlarını gözlerimle aramaya başlamıştım uzaktan. Durağa indiğimde belirlediğim mihricanın tekine sordum. “Florya’ya en acil nası gidebilirim? Zamanla yarışıyorum da” yaptım. “Burdan diil, karşı durağa geçin. Ordan ekspresin allahı geçiyo” dedi. Biraz durup saatini izledikten sonra “Hatta şimdi geçicek. Siz ilk gelen araca binin” yaptı. Dediğini yaptım. iki adet leylek adımıyla karşıdaydım. Söylediği gibi ilk gelen otobüse en arka kapıdan dahil oldum. Ama otobüs aşırı yeni ve bomboş. Her yeri yeni kokuyo, koltukların jelatinleri daha soyunmamış. Daha fabrika ayarlarında. Hadi o neyse. Baya bi gittik. Duraklarda duruyoruz ama kimse binmiyo? Ulan dedim bu işte bir caz var! Sanat eseri ablanıza teknolojik mektubumu geçtim:
“Kızım ben bi otobüse bindim, hayvan yeni ve temiz bişey ama kimse binmiyo? N’oluyo sence?”
“Florya’da otobüse binen yoktur. Öhöm, zengin muhit olduğu için de en temiz araçları buraya veriyo belediye” diye diplomatik bi dilde açıkladı. Mantıklı. En arkamda oturmaya devam ettim. 5 dakka sonra da telefonumu şarj yetmezliğinden kaybettim.
***
Duraklar sonrası, dayanamadım, ne kadar kaldı diye şoföre yüriyim dedim. Adama tam yaklaşcam, öndeki levhada koskocaman “Lütfen şoförle konuşmayınız” anekdotu yer alıyo. Ben de durum acil olduğu için çok ses yapmadan yanağına yaklaştım, hatta ses çıkmasın diye kalp atışlarımı bile durdurdum. Fısıldayarak “Meraba” dedim ama bitiremedim. Birden irkildi at eti! Uyuyo muydu n’apıyo anlamadım! Frene asıldı! Otobüs kıvırtır gibi bi sağa bi de sola döne döne durdu. “Abi Florya’ya ne kadarımız kaldı diycektim sadece n’aptın” dedim. Şoför, canavar gibi güldü. Dalga geçtiğini anladım ama hangi konuyla ilgili olduğunu çözemedim? Heykelleştim. Gözlerimi patlatarak “Pardon?” dedim. “Komik misin? Bu araç kullanılmıyo daha” dedi.
Tam bir reyhanlık! Meğer allah kahretmeye ki test aracına binmişim! Ben kafamı nerelere vuram! Bi baktım otobüsün alnında hayvani boyutlarda “TEST ARACI BiNMEYiNiZ” yazıyo. Bi öl yaaaa… Töbe görmemişim. Ah ulan köpek kadın! Zaten dalgın ve unutuk bi insanım. Unutuğum. ilk araca bin dedi, al sana ilk araç! “Ben de uykuluyum zaten, altıma doldurucak kadar korktum. Yemin ediyorum giriyoduk biyerlere! Olum sen ne ara bindin buna” dedi şoför.
Geçmeli anlatıcam…
Talihsiz şoför, süpriz derecede salak olduğum için bana bi iyilik yapmak istedi. Altımızdaki “2013” ile beni Florya’ya kadar bırakacağını söledi. Üstelik “Şu test aracı yazısını söndürelim de yengemize rezil olmayalım” diye bi babalık daha yaptı. “Adamsın” dedim. Florya’ya gömdürdük. Yol boyunca otobüsün durumundan konuştuk. “Nası abi testte bi sorun çıktı mı” dedim. “No problem. Canavar… Bi sen çıktın işte” dedi. “Zaaaaaaa” diye güldük.

“Özel otobüsüm”le iki dakkada buluşmama yetişmiştim. inerken, özel şoförüme dönüp “Kimseye söleme” dedim. “Asıl sen kimseye söleme” dedi. Canavar gibi güldük. 2013 model otobüs, ön kaldırarak testine devam etmek üzre yoluna sürdü.
güncel Önemli Başlıklar