bugün

seiko

ilk saatimin markası. tabi ki bir zamanların efsanesi seiko 5 olanından bahsediyorum. rahmetli ananem, ben Anadolu lisesini kazanınca almıştı bir tane. bebe şebe bilmez, o zamanlar Anadolu lisesine ilkokuldan sonra gidiyordun ve kayseri gibi bir ilde yalnızca iki adet vardı. öyle her yer Anadolu lisesi kaynamıyordu kuzucuklarım. nese sadete gelelim. üniversite 3. sınıfa kadar eşşeğe biner gibi kullandım bunu. sonra bozuldu tabi. ikinci seiko saatimi işe ilk başladığımda aldım. o biraz daha afili bişeydi; seiko daytona racer chronograph. kadranı damalıydı. harike havali bişeydi. halen takıyorum ama camı çatladı vs. vs... şimdi bi adet seiko Barcelona alarm chrono alacaktım ki, casio'nun edifice modellerini keşfettim. bir fiyat/fayda analizi yaptıktan sonrda bu saate vereceğim bin küsür tl yerine bu edifice'lerin en kralından iki tane alabiliyorum. casio yetkili mağazasına giderek saatleri dokunarak, hissederek, yerinde gözlemleyerek etüd ettim. kalite yönünden hiç de eksik değildi ve japon saatlerindeki bozulmazlık özelliğinin bu saatlerde de varlığını zaten biliyordum. hemen seiko'dan vazgeçip iki adet casio edifice aldım. biri siyah kadran, siyah kayış; diğeri beyaz kadran, kahve kayış. fıttık gibi oldu. kıyafete göre birini takıyorum, çıkıyorum. şık falan da oldu yani. du bakalım birkaç yıl bunlarla idare edeyim, sonra zaten mali durumları düzeltiyoruz. o zaman kesin alırım bir seiko.

haaa, bi de saatlere normal bir insandan farklı bir ilgi duyuyorsanız citizen'in eco drive aviator modellerine bir bakın derim. neredeyse aklımı çalıyordu zalımlar.