bugün

anneden nefret etme sebepleri

terkedip gitmesi sebep olamazdı onu sevmememe. yeni bir hayat kurmasını ileriki yaşlarda idrak edebilirdim nasılsa. çok merak etsem de sormazdım belki de vazgeçtiklerini hiç özleyip özlemediğini. anlatmasını da beklemezdim belki. konuşmanın her vakit anlaşmayı sağlamadığını idrak edebildiğim yaşlarda.

nefreti henüz bilmediğim zamanlarda, onu sevdiğimi itiraf etmezdim de beni mutsuz edenleri sıralardım kendime. işaret parmağım olurdu acılar ama gene de tetikleyemezdi tabancamı. sağa sola kurşun yağdırma isteğim elbet öfkemden alırdı cesaretini, hedefin bilinmediği yıllarda elbet.

sevmemek ve nefret etmek arasındaki farklılığın, benzer yanlarından fazla olduğunu idrak ettiğim zamanlarda dayandım kapısına sonra. kapısına vuracağım yumruğu havada salladım bir kaç kez. duymuştur diye umarak bekledim de kapıda dakikalarca. sonra ürkerek vurdum kapıya. az önceki yumruk çözülmüştü, parmak ucumla tıklattım kapısını.

açtı sonra. oydu. tanıttığımda kendimi fırsat vermedi bana. o kustu nefretini. kabullenmemesi beni, sevmememe neden olamazdı onu. tiksinir gibi baktığını çok kez farkettim. yüzüme sıçrayan tükürüklerini silmedim ama başımı öne hiç eğmedim. dinledim. anladım demek güç. insanları anlamanın bir işe yaramadığını öğrenmiştim önceleri. anlamaya da çalışmadım.

anlık öfkelerden bahsetmeyeceğim. kızgınlıklar neticesinde söylenen sözleri unutma becerisine sahibim çünkü. nefretin bazı durumlarda nasıl sindiğini hep gözlemledim. öfkenin bir anda nasıl ortalığı toz duman edip, sıvışıp kaybolduğunu gördüm. o kapıyı kapattığında aklından geçenleri hiç merak etmedim. beni terkedip gittiğini unuttum. özlemediklerini sormasam dahi öğrendim.

onu affetmedim ama kendimden nefret ettim ya da ondan nefret ettim ama kendimi affetmedim.

benim sebebim bir bakıştı. tükürükler ise hep yüzümde kaldı.