bugün

cocukken yeni alinan seylerle uyumak

küçüktüm, küçücüktüm. mahalleden çocuklarla toplanmış top oynayacağız. ahmet benim takımımda olsun, mehmet senin takımda olsun pazarlıkları yapıyoruz evin yanındaki tarlada. futbolcu borsası kızışmış durumda. ortamda bir gerginlik var ama topun sahibi ben olduğum için kimseyi s.klemiyorum, tikim daşağıma denk bekliyorum takımların son durum listesini.

o sırada alt komşunun kızı sibel geldi ve

- bende oynamak istiyorum

dedi. sibel'e olan yakın ilgim ve kalbimim pır pır atışı hemen alevlenmişti bu sözlerle. topun sahibi olmanın vermiş olduğu öz güvenin bu duygularla birleşmesiyle herkesten önce öne atılarak sibel'e ilk cevabı ben verdim.

- gitsene be! kızlarla top oynamıyoruz biz.

hayatımda kurduğum ilk romantik cümle buydu sanırsam. duyguların dışa vurumu, askın kelimelere dökülmesi ancak bu denli güzel olabilirdi. ben bir kazanova, bir don juan'dım artık. ama nedense sibel alınmıştı bu sözlerime. suratını astı. gözlerinden bir kaç damla yaş süzüldü. yavaşça arkasını döndü ve sahadan uzaklaşmaya başladı.

birşeyler yapmalıydım. hemen sibel'in arkasından koştum, tabi topumda koltuğumun altındaydı. yanına vardığımda

- sibel, istersen beraber evcilik oynayabiliriz

dedim. yaptığım büyük bir cesaretti. çünkü bu kız bana daha yeni alınan bir kızdı. az önceki kaba sözlerime çok alınmıştı ve bu her halinden belliydi. ama gülümsedi. teklifimi sessizce kabul etti. ben, sibel ve topum beraber bize gittik. önce kek yedik, sonra çizgi film izleyip uyuduk. tabi ayrı yataklarda uyuduk. zaten ben topuma sarılıp uyudum. mahalledeki ibnelerde meşe palamutlarıyla maç yapsınlar, banane. canım futbol topum benim..

bana yeni alınan birşeyle ilk uyuyuşum bu oldu.