bugün

ne olacak bu memleketin hali

ülkenin içinde bulunduğu durumdan ve gidişatından hoşnut olmayan bünyenin az merak katılmış endişe içerikli sorusudur.

Bana göre son dönem türk insanının ruhunda tezahür etmiş multi bencilliğin had safhada ortaya çıkışıdır bu soru cümlesi.

Her türk hayatınd enaz bir kez bu soruyu kendisine ya da etrafındakilere sormuştur.

Şahit olunan bir dialog... Yer herhangi bir kahvehane... gazetedeki haber başlıklarına göz atan bünye yanında iddia kuponu dolduran hemcinsine sorar :

+ mahmut lan nolcak bu memleketin hali?
- nolmuş lan memlekete?
+ baksana olum, haber seyretmiyon mu sen?
- lan biz kendimiz haber olmuşuz, neyini seyredim, hep aynı şeyler mına goyim...
+ abicim boka dooru gidiyoz halimiz kötü be.
- Len hiç gelip de benim halimi soran var mı be? sokayım memlekete...
+ neyse, bilmemne maçına ne yazdın lan?

Aşağı yukarı böyleydi. Sanırım ülkenin her kahvehanesinde benzer diyaloglar yaşanıyordur. Belki biraz daha vizyonu geniş olanlar, ciddi ciddi memleketi kurtarma formüllerini halka arzediyor da olabilirler, ama hepsi bu kadar.

Bencillik bunun neresinde diye soruyorsunuz kendinize. Cümleyi tekrar dikkatli okuyun, cümle sabittir, asla değişmez :

-ne olacak bu memleketin hali?

Bu, cevabı daima bir başkasından beklenen bir sorudur. Bünye asla kendisi cevap vermez. Başkasından bekler...

Birilerinin çıkıp "aha kardeşim çözüm budur" demesini beklemektir aslında bu. Ama kimse çıkmaz, çünkü herkes başkasından beklemektedir. Birileri çıkacaktır, asacaktır, kesecektir, sorunları çözecektir, yurdum insanı da üstüne konacaktır, rahat edecektir.

Yıllar yılı hep böyle olmamış mıdır zaten?

Bu, cehaletten farklı birşeydir. Çok farklı. Bu bariz bencillik olsa da, altında çok farklı unsurlar yatmaktadır.

Kime sorsanız, atatürk'ün geri gelmesini isteyecektir. Ama hiçkimse, ulan içimizden bir atatürk daha çıkar mı diye sormamaktadır. Bir keramet beklenmektedir, bir mucize beklenmektedir. Kimse kendisinin aslında bu keramete sahip olduğunu kabullenmez.

Haberleri pürdikkat okuyan birine söylenen "sen mi kurtaracan lan memleketi" cümlesi de aslında gizli kalmış gerçeğin ta kendisi olup öyle kabak gibi gözümüzün önünde durmaktadır.

Çoğunluğunun hayatı iş-ev-kahve üçgeninde geçen bir toplumun vizyonunun da bu üçgenin dışına taşması asla beklenemez. Kitap okumanın ibnelik alameti sayıldığı bir toplum da asla bu üçgenin dışına çıkmak istemeyecektir.

Birbirimizi kandırmayalım, bu tembellik, bencillik, kurnazlık ve aymazlıkla daha çoook vikvikler dururuz.