bugün
- bütün sokak köpeklerini tehlikeli sanmak8
- neden evlenmiyorsunuz23
- trt de memesi gözüken kadın22
- dünyanın patlama ile oluştuğuna inanmak19
- bulunduğunuz yerin hava durumu11
- sözlükte belindeki kemer olunacak kızlar10
- albay kemal sözlükten atılsın kampanyası13
- taksim'e ekran dikip kuran yayınlamak10
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı25
- ismet gurbuz 202414
- mfö'nün en güzel şarkısı11
- jose mourinho66
- nihavend longa27
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği14
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması12
- albay kemal14
- sözlükçülerin albay kemal'e bok atma sendromu8
- anın görüntüsü10
- okan buruk12
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız18
- aleyna tilki10
- fenerbahçe13
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur16
- sözlükteki islamcılara alınması gereken önlem12
- 90 lı yıllara dair akılda kalanlar9
- gratis indirim günü kavgaları18
- yaşlılık belirtileri9
- true nickli yazar10
- üstteki yazar tarzında entry gir13
- kova burcu erkeği9
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız22
- sözlüğün en iyi 10 yazarı22
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi9
- zalbert'in karşısında dans etmek8
- sözlük erkeklerinin şımarık laubali tipler olması17
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba15
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür11
- türkiye de intihar vakalarının artması11
- ismail kartal duruşu8
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- şimdiye kadar duyulan en güzel iltifat10
- eşcinsellik kendi kendini hadım etmektir10
- neden sevgilim yok10
- insanı zengin hissettiren şeyler19
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır14
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri8
- geldi yine deli11
- türkiye cidden almanyadan daha iyi9
- içine şeytan girse ne yaparsın13
- ümmetçilerin azerbaycan düşmanlığı10
saçma sapan bir türk işi parlamentarizme sebep olmaktadır. bizim gibi demokrasiyi götünden anlayan ülkelerin insanlarında tuhaf bir coşku yaratması normaldir. ancak cumhurbaşkanının parlamenter sistemdeki rolü ve görevi ele alındığında, bunun ne kadar saçma bir fikir olduğunu daha rahat anlayabilirsiniz.
peki bu saçmalık ötesi sistem sadece türkiyede mi uygulanmaktadır? elbette hayır. ancak cumhurbaşkanının seçimle iş başına geldiği fransada yarı başkanlık sistemi gereği cumhurbaşkanı çok daha aktif bir roldedir. bizdeki gibi seremonik cumhurbaşkanının seçildiği ülkelerde ise bizdeki gibi bir aşırı kamplaşmış bir siyaset yapısı yok. hele hele anayasayı delip, ülkeyi bakkal yönetir gibi yönetmeye kalkacak psikopatları iş başına getirecek kadar kafasız bir toplum hiç yok.
cumhurbaşkanı dediğiniz kişi, parlamenter sistemde devletin başıdır. ama başkana kıyasla çok daha seremonik bir görev ihtiva eder. devleti temsil eder. dış ülkelere ziyaretlerde bulunur mesela. en önemli görevi, duruşuyla ve ortaya koyduğu vizyonla toplumun bütünlüğünü sağlamaktır. meydan meydan dolaşıp, 400 vekil istemek, hele bir de riyakarlıkta sınır tanımayarak "ben elbette halkın tarafındayım" diye milletle taşak geçmek değildir.
peki şimdi ne olacak? akp 330 üstü vekili çıkaramayacak. davutoğlu çok zor iki seçim arasında kalacak. birincisi, seçilmiş bir başbakan olarak ve hükümetin başı olarak tam bir kukla olarak yoluna devam etmek. bu durumda hükümetin tüm icraatlarından birinci derecede sorumlu olan bir şahıs olarak hiç bir siyasi sorumluluğu olmayan ve hükümet programını şekillendiriyor olmaması gereken bir cumhurbaşkanından emir alacak.
ikinci ihtimalde ise gerekirse erdoğana rest çekme pahasına siyasi ağırlığını(!) koyup, ülkeyi de ciddi bir siyasi krize sokacak ve ağır bir kumar oynayacaktır. bu senaryoda hem akp, hem de türkiye ciddi yara alır.
şu anda cumhurbaşkanlığına güven bir hayli azaldı. hatta akpye destek neyse, o kadar. yüzde kırkların bile altında neredeyse. e ama bizim cumhurreisimiz yüzde 50 küsür oy aldı? aldı almasına da seçmenlerin yüzde 74ünün katıldığı seçimden aldı bu oyu. bugün referandum yapsanız, cumhurbaşkanı olarak erdoğanın göreve devamını istiyor musunuz diye. bakın bakalım yüzde kaç evet çıkıyor?
akplilerin ne düşündüğü umurumda değil. bir cumhurbaşkanı düşünün ki kendi yetkisini aldığı anayasaya aykırı davranıyor. verdiği şeref sözünü göz göre göre çiğniyor. böyle bir cumhurbaşkanına hangi aklı başında ve ahlaklı insan güvenir bu saatten sonra?
cumhurbaşkanının seçilmesi veya seçilmemesi değil önemli olan. sisteme uygun hareket etmek önemli. bizim sistem tam bir ucube. türk işi başkanlık sistemi getirilirse eğer, buraya yazıyorum, türkiye en az yirmi-otuz yıl ardı arkası kesilmeyen siyasi krizlere girer. başkanlık sistemini oturabilecek bir altyapı bizde hiç bir zaman var olmadı. başkanlık sistemine liderlerin bu kadar ilgi göstermesinin de tek sebebi var: kişiye dayalı bir politik sistemi oluşturabilmek.
bakın mesela ingiltereye. bizden daha mı az demokratik? bizden daha mı geri bir ülke? ama parlamentarizmin kralıyla yönetiliyorlar. devletin başı olarak kral, kraliçe bulunuyor. onun hemen hemen hiç bir siyasi görevi yok. işin garibi, onun yetkilerini net bir şekilde sınırlayan bir anayasa da yok. ama öyle güçlü bir siyasi gelenek var ki, kraliçe şunu biliyor: eğer biraz olsun siyasete fazla bulaşırsa, kraliyetin ortadan kaldırılması gibi bir risk var. öte yandan başbakan da biliyor ki, bu ülkenin koskoca kraliçeyi bile saraya hapsedecek bir siyasi geleneği var. yani hiç kimse kafasına göre at koşturamaz. öte yandan halk da biliyor ki, hangi partili olursa olsun kendisini temsil eden koskoca bir kraliçe var. en derin politik kavgaları bile "god save the queen!" diyerek bitirebiliyorsun. mis gibi sistem. senelerdir de tıkır tıkır işliyor. tabi birisi soracaktır: ya koalisyonlar? e kardeşim, koalisyon sorununu tam olarak çözebilmiş kim var dünyada? başkanlık sistemi olunca böyle bir sorun olmayacak mı sanıyorsunuz? açın biraz yakın amerika tarihine bakın.
özet: yeşili sev, doğayı koru.
peki bu saçmalık ötesi sistem sadece türkiyede mi uygulanmaktadır? elbette hayır. ancak cumhurbaşkanının seçimle iş başına geldiği fransada yarı başkanlık sistemi gereği cumhurbaşkanı çok daha aktif bir roldedir. bizdeki gibi seremonik cumhurbaşkanının seçildiği ülkelerde ise bizdeki gibi bir aşırı kamplaşmış bir siyaset yapısı yok. hele hele anayasayı delip, ülkeyi bakkal yönetir gibi yönetmeye kalkacak psikopatları iş başına getirecek kadar kafasız bir toplum hiç yok.
cumhurbaşkanı dediğiniz kişi, parlamenter sistemde devletin başıdır. ama başkana kıyasla çok daha seremonik bir görev ihtiva eder. devleti temsil eder. dış ülkelere ziyaretlerde bulunur mesela. en önemli görevi, duruşuyla ve ortaya koyduğu vizyonla toplumun bütünlüğünü sağlamaktır. meydan meydan dolaşıp, 400 vekil istemek, hele bir de riyakarlıkta sınır tanımayarak "ben elbette halkın tarafındayım" diye milletle taşak geçmek değildir.
peki şimdi ne olacak? akp 330 üstü vekili çıkaramayacak. davutoğlu çok zor iki seçim arasında kalacak. birincisi, seçilmiş bir başbakan olarak ve hükümetin başı olarak tam bir kukla olarak yoluna devam etmek. bu durumda hükümetin tüm icraatlarından birinci derecede sorumlu olan bir şahıs olarak hiç bir siyasi sorumluluğu olmayan ve hükümet programını şekillendiriyor olmaması gereken bir cumhurbaşkanından emir alacak.
ikinci ihtimalde ise gerekirse erdoğana rest çekme pahasına siyasi ağırlığını(!) koyup, ülkeyi de ciddi bir siyasi krize sokacak ve ağır bir kumar oynayacaktır. bu senaryoda hem akp, hem de türkiye ciddi yara alır.
şu anda cumhurbaşkanlığına güven bir hayli azaldı. hatta akpye destek neyse, o kadar. yüzde kırkların bile altında neredeyse. e ama bizim cumhurreisimiz yüzde 50 küsür oy aldı? aldı almasına da seçmenlerin yüzde 74ünün katıldığı seçimden aldı bu oyu. bugün referandum yapsanız, cumhurbaşkanı olarak erdoğanın göreve devamını istiyor musunuz diye. bakın bakalım yüzde kaç evet çıkıyor?
akplilerin ne düşündüğü umurumda değil. bir cumhurbaşkanı düşünün ki kendi yetkisini aldığı anayasaya aykırı davranıyor. verdiği şeref sözünü göz göre göre çiğniyor. böyle bir cumhurbaşkanına hangi aklı başında ve ahlaklı insan güvenir bu saatten sonra?
cumhurbaşkanının seçilmesi veya seçilmemesi değil önemli olan. sisteme uygun hareket etmek önemli. bizim sistem tam bir ucube. türk işi başkanlık sistemi getirilirse eğer, buraya yazıyorum, türkiye en az yirmi-otuz yıl ardı arkası kesilmeyen siyasi krizlere girer. başkanlık sistemini oturabilecek bir altyapı bizde hiç bir zaman var olmadı. başkanlık sistemine liderlerin bu kadar ilgi göstermesinin de tek sebebi var: kişiye dayalı bir politik sistemi oluşturabilmek.
bakın mesela ingiltereye. bizden daha mı az demokratik? bizden daha mı geri bir ülke? ama parlamentarizmin kralıyla yönetiliyorlar. devletin başı olarak kral, kraliçe bulunuyor. onun hemen hemen hiç bir siyasi görevi yok. işin garibi, onun yetkilerini net bir şekilde sınırlayan bir anayasa da yok. ama öyle güçlü bir siyasi gelenek var ki, kraliçe şunu biliyor: eğer biraz olsun siyasete fazla bulaşırsa, kraliyetin ortadan kaldırılması gibi bir risk var. öte yandan başbakan da biliyor ki, bu ülkenin koskoca kraliçeyi bile saraya hapsedecek bir siyasi geleneği var. yani hiç kimse kafasına göre at koşturamaz. öte yandan halk da biliyor ki, hangi partili olursa olsun kendisini temsil eden koskoca bir kraliçe var. en derin politik kavgaları bile "god save the queen!" diyerek bitirebiliyorsun. mis gibi sistem. senelerdir de tıkır tıkır işliyor. tabi birisi soracaktır: ya koalisyonlar? e kardeşim, koalisyon sorununu tam olarak çözebilmiş kim var dünyada? başkanlık sistemi olunca böyle bir sorun olmayacak mı sanıyorsunuz? açın biraz yakın amerika tarihine bakın.
özet: yeşili sev, doğayı koru.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar