bugün

cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi

saçma sapan bir türk işi parlamentarizme sebep olmaktadır. bizim gibi demokrasiyi götünden anlayan ülkelerin insanlarında tuhaf bir coşku yaratması normaldir. ancak cumhurbaşkanının parlamenter sistemdeki rolü ve görevi ele alındığında, bunun ne kadar saçma bir fikir olduğunu daha rahat anlayabilirsiniz.

peki bu saçmalık ötesi sistem sadece türkiyede mi uygulanmaktadır? elbette hayır. ancak cumhurbaşkanının seçimle iş başına geldiği fransada yarı başkanlık sistemi gereği cumhurbaşkanı çok daha aktif bir roldedir. bizdeki gibi seremonik cumhurbaşkanının seçildiği ülkelerde ise bizdeki gibi bir aşırı kamplaşmış bir siyaset yapısı yok. hele hele anayasayı delip, ülkeyi bakkal yönetir gibi yönetmeye kalkacak psikopatları iş başına getirecek kadar kafasız bir toplum hiç yok.

cumhurbaşkanı dediğiniz kişi, parlamenter sistemde devletin başıdır. ama başkana kıyasla çok daha seremonik bir görev ihtiva eder. devleti temsil eder. dış ülkelere ziyaretlerde bulunur mesela. en önemli görevi, duruşuyla ve ortaya koyduğu vizyonla toplumun bütünlüğünü sağlamaktır. meydan meydan dolaşıp, 400 vekil istemek, hele bir de riyakarlıkta sınır tanımayarak "ben elbette halkın tarafındayım" diye milletle taşak geçmek değildir.

peki şimdi ne olacak? akp 330 üstü vekili çıkaramayacak. davutoğlu çok zor iki seçim arasında kalacak. birincisi, seçilmiş bir başbakan olarak ve hükümetin başı olarak tam bir kukla olarak yoluna devam etmek. bu durumda hükümetin tüm icraatlarından birinci derecede sorumlu olan bir şahıs olarak hiç bir siyasi sorumluluğu olmayan ve hükümet programını şekillendiriyor olmaması gereken bir cumhurbaşkanından emir alacak.

ikinci ihtimalde ise gerekirse erdoğana rest çekme pahasına siyasi ağırlığını(!) koyup, ülkeyi de ciddi bir siyasi krize sokacak ve ağır bir kumar oynayacaktır. bu senaryoda hem akp, hem de türkiye ciddi yara alır.

şu anda cumhurbaşkanlığına güven bir hayli azaldı. hatta akpye destek neyse, o kadar. yüzde kırkların bile altında neredeyse. e ama bizim cumhurreisimiz yüzde 50 küsür oy aldı? aldı almasına da seçmenlerin yüzde 74ünün katıldığı seçimden aldı bu oyu. bugün referandum yapsanız, cumhurbaşkanı olarak erdoğanın göreve devamını istiyor musunuz diye. bakın bakalım yüzde kaç evet çıkıyor?

akplilerin ne düşündüğü umurumda değil. bir cumhurbaşkanı düşünün ki kendi yetkisini aldığı anayasaya aykırı davranıyor. verdiği şeref sözünü göz göre göre çiğniyor. böyle bir cumhurbaşkanına hangi aklı başında ve ahlaklı insan güvenir bu saatten sonra?

cumhurbaşkanının seçilmesi veya seçilmemesi değil önemli olan. sisteme uygun hareket etmek önemli. bizim sistem tam bir ucube. türk işi başkanlık sistemi getirilirse eğer, buraya yazıyorum, türkiye en az yirmi-otuz yıl ardı arkası kesilmeyen siyasi krizlere girer. başkanlık sistemini oturabilecek bir altyapı bizde hiç bir zaman var olmadı. başkanlık sistemine liderlerin bu kadar ilgi göstermesinin de tek sebebi var: kişiye dayalı bir politik sistemi oluşturabilmek.

bakın mesela ingiltereye. bizden daha mı az demokratik? bizden daha mı geri bir ülke? ama parlamentarizmin kralıyla yönetiliyorlar. devletin başı olarak kral, kraliçe bulunuyor. onun hemen hemen hiç bir siyasi görevi yok. işin garibi, onun yetkilerini net bir şekilde sınırlayan bir anayasa da yok. ama öyle güçlü bir siyasi gelenek var ki, kraliçe şunu biliyor: eğer biraz olsun siyasete fazla bulaşırsa, kraliyetin ortadan kaldırılması gibi bir risk var. öte yandan başbakan da biliyor ki, bu ülkenin koskoca kraliçeyi bile saraya hapsedecek bir siyasi geleneği var. yani hiç kimse kafasına göre at koşturamaz. öte yandan halk da biliyor ki, hangi partili olursa olsun kendisini temsil eden koskoca bir kraliçe var. en derin politik kavgaları bile "god save the queen!" diyerek bitirebiliyorsun. mis gibi sistem. senelerdir de tıkır tıkır işliyor. tabi birisi soracaktır: ya koalisyonlar? e kardeşim, koalisyon sorununu tam olarak çözebilmiş kim var dünyada? başkanlık sistemi olunca böyle bir sorun olmayacak mı sanıyorsunuz? açın biraz yakın amerika tarihine bakın.

özet: yeşili sev, doğayı koru.