bugün

türk kadını

Vücutları biçimsiz olmasına rağmen, spora hiç ihtiyaçları olmadığını düşünürler. Hatta bu, vücutlarının orijinal olduğuna ilişkin bir özellik gibi anlatılır. “Hayatımda spor yapmadım” lafının alt yazısı; “benim spora ihtiyacım mı var, bu halimle de on kere giderim” vurgusundadır.

Sporun sadece kilolular için olduğu fikrindedir, spor ekstra bir çabadır, kıyafetle “gideriniz” varsa yeter. “Canım spora mı ihtiyacın var senin" lerle birbirlerini onaylarlar. Özellikle zayıf olanların spora gitmelerine akıl erdiremezler. Vücuttaki radikal sorunlar görmezden gelinir, ufak sorunlar kıyafetle gizlenir. “Halı altı” yöntemi kullanılarak güzelleşilir.

Vücudu gibi, karakterinin de doğuştan edinildiğini ve bu konuda da bir geliştirme çalışmasına gerek olmadığını, hepsinin kendisinde orijinal ve gayet iyi olduğunu düşünür. Kuaföre gidip, saçlarının lülelediğinde, bol bir makyajla, bütün bu kusurların kapanacağı fikrindedir. Nasılsa pazarda çok erkek vardır, onlardan iyisini mi bulacaklardır.

Kıyafet sıktığında ortası şişen, selülitleşen, dokunulduğunda pamuk ananelerimiz kol altına benzeyen üst kolları; Her dem beyaz, tüyü yeni yolunmuş tavuk götü gibi, kırmızı noktalı ve pütürlü ciltleri; Basenli ve vücudun geri kalanı ile orantısız popoları, Türk kadınının yaygın birkaç imzasıdır. Ancak onlar, yataktaki güzelliklerini değil, sosyal ortamlardaki güzelliklerini önemserler. Nasılsa sex 15 dakikadır oysa günün önemli bir bölümü kıyafetlerle geçecektir. Yatak zevkleri olmadığından, egoları için yalnız sosyalleştikleri anlarda teyit arar ve 1 saatlik süslenme ile, tüm fiziksel sorunlarının halledildiğini düşünürler. Belki de makyajın hiç güzelleştirmediği dünyadaki tek ırk Türklerdir. Sonunda olan bir şeye benzemez , ama bu söylenmez. Yine körler sağırlar birbirini ağırlar.

Topukluyla elin kadınları seksek oynarken, Türk kadını ip cambazı tedirginliğindedir. Adeta ömründe ilk kez topuklu giymiştir. Ayak topuklarındaki yara bere izlerini, sararmış ve yer yer nasır bağlamış ayak tabanlarını görmezler. Açılsın açılmasın, giydikleri eteği gün boyu çekiştirir durur ve bunu gözünüze iyice sokarak yaparlar. Lütfen bakmayınızdır (sanki bakacak bir şey vardır). Durmayı, yürümeyi bilmezler, feminen özelliklerin de tamamı ya kaybedilmiş ya da zaten hiç olmamıştır.

Tanımadıkları, grupları dışındaki güzel kadınlar hakkındaki yorumları, en aşağıdan başlar. Estee Lauder’in kapak fotosunu önlerine koyun, beğendiremezsiniz. Gözü fazla renklidir, makyajı ucuzdur, elbise makyajla olmamıştır, biraz taşradır… Bu kadınlara, kendilerine baktıkları aynalardan değil, başka aynalardan bakarlar. Sizin tatillerde bir şeyler yaşadığınız hemen herkes orospudur. O resimler diğerlerine göre yedi kere incelenir, arka plan detaylara, çanta markalarına dikkat edilir. Herhangi bir resmin herhangi bi yerinde kıçı başı açık bi kıyafetle yakalanan kız için orada ceza kesilir, hemen adileştirilir. Ve yine kendi namusları pekiştirilir, kendileri asla böyle kıyafetler giymiyordur (vücutları müsaitmiş gibi), hiç böyle şeyler yapmıyordur. Birkaç tarih olmuş kaçamak da hafızadan çoktan silinmiştir. Türk kadını bütün yaşayamamışlığın hiddetini böyle zamanlarda hemcinslerini eleştirirken kusar, gösterir. Kendileri dışındakileri orospu ilan etmekte ışıktan bile hızlıdırlar.

Yatak hakkında ve “Yatakta iyi olmak” hakkında bildikleri azdır. (yatakta kadın nasıl iyi olabilir ki, işi yapan erkek değil midir ). Yatakta olmadık işlere girmek kadının kalitesini gölgeler, zaten asıl amaç zevk vermek ve almak asla değildir. Dışarıdaki seremoni yatakta da ayrı biçimde sürdürülür. Seks itelenir, ötelenir, bu işin yatakta bile erkeğin en bezdiği anda olması önemlidir. Bu kadını daha ulaşılmaz ve özel yapar. Bir yerden duydukları “güzel şeyler zordur” deyimi, her dem beyinlerinde çınlar. “Her zor olanın da güzel olacağı” ters yürütmesinin gayet mantıklı olduğunu düşünürler. Erkekleri de bu salaklığa genelde ortak olur.

Asla orgazm olmazlar, olursa fazla belli etmezler. Açıkta, ışık altında, yorgan üstünde , paldır küldür sevişenini seyrek bulursunuz. Porno sahnesi midir burası, ayıptır. Yataktaki sertlik, tümden verimin, kendilerini yine ucuzlattığını düşünürler.

Yatakta olay anında bile namus satabilirler, neyin neyi mahvedeceğini bilmezler, ucuz gözükmemeleri yeterlidir, anın içine sıçmak o kadar utanılacak , yüksünülecek bir şey değildir (nasılsa erkeklerin her türlü verdikleri şeye ihtiyacı vardır ).Ve bilirler ki erkekler sadece verip vermediklerinin muhabbetini yaparlar, aptal durumuna düşmeleri kimseyi incitmez. Kimse bunu konu etmez.

5 liralık malı 8’den satarlar. Onu da kasa kusa satarlar. Uzun uğraşlar sonunda elinize geçen şeye bakar, iç çekersiniz. Orta- uzun vadede bu uğraşlardan bıkkınlık adamı evlendirir. Türk erkeğini evlendiren sadece bu hayal kırıklıkları ve içindeki çocuk sevgisidir.

Seks bir Türk kadını için bir amaç asla olamaz. O asıl amaca giden yolda en son kapıdır. Her şey olduktan sonradır, bedeli uzun çabalarla ödendikten sonradır. imzalar altına alındıktan, isimler verildikten sonradır. Başka türlüsü bildiğin orospuluğa girer. Ucuzluk olduğunu düşündükleri konularda, asıl hikaye her ne baş döndürücü olsa da, “ben böyle bişi asla yapmamlar” ile kendilerini bir kere daha teyit ederler. Bu hafifliğe bulaşanları sağa sola yine kendilerini yücelten, yapanı ucuzlatan, histerik bir hızla yaymaya çalışırlar. Yine bir mastürbasyon ayini başlar. Bunu yaparken zevkleri göz alıcıdır. Hikaye üşenmeden detaylarıyla onlarca kez anlatılır. Kendilerini en mutlu hissettikleri anlardır.

Dedikoduya, fala, bitmeyen dizilere müthiş yatkınlardır. Üniversite mezunları bile günlük, aylık falları takip eder. Bunlara önemli ölçüde inanılır, “falsız kalma” lafı, doğulu yanlarını, taşralılıklarını kapatmak istercesine bol bol kullanılır. En klas iş yerleri bile içildikten sonra terse kapanmış kahve fincanları ile doludur. Kendi burcunu genelde ezbere bilir. Hayatları az aksiyonlu ve az dramatik olduğundan, ya mevcut sorunlar abartılır ya da bu tatminler dizilerin içinde yaşanır. Bu sohbetler iş yerlerine kadar taşınır, gerçekmiş gibi anlatılır, dertleşilir, buradan karakterler edinilir, benzeşilir, o dizilerde kendi karakterleri de teyit edilir, güçlendirilir. Sürreal işlere meraklıdırlar. Bu kitaplar ve romanlar en çok okunur. Yaşamın realitesi değil, romantizmi ve ötesi önemlidir. Sanki bu dünya bitmiştir ve ötesi öğrenilmektedir. Bu da gerçek dünya hakkında pek az şey bilmelerinin en baş nedenidir.

Karşı cinsi gibi, entelektüel derinlikleri nerdeyse yoktur. Gerçekleri kavramak zaman aldığından, bunun yerine kaos yaratırlar, mistik algılarlar, takıntılardan kendilerine karakter yaparlar, bir çilek alerjisini saatlerce anlatabilirler. Bu kadar ipe sapa gelmez konuda nasıl bu kadar uzun cümleler kurulur hayret edersiniz. Çok yaşamış, görmüş geçirmiş, gezmiş tozmuş olmak, kadını ucuzlatma ihtimali olduğundan, istenmez. Sohbet konuları arasına cinsellik nerdeyse hiç girmez, hele erkekler masadayken. Sohbetini eden de seks düşkünüdür, eşlik eden de. Ucuz damgası yememek en önemlidir. Gezilecekse de Avrupalar, New Yorklar, Londralar gezilir ve asla tek başına, belli bir merakla değil, eşle dostla. En korunacak şey “ağırlıkları” olduğundan, bu yolculuklarda da, moda anlayışları dışında hiçbir şeyleri gelişmez, değişmez. Gelişime, değişime yatkınlık, farklıya merak, karşı cinslerinde de olduğu gibi Türklerle ilgili bir şey asla değildir. Dünya burasıdır, normal olan bunlardır. Gelişip de ne yapılacaktır.

Özgürlük ve rahatlık kelime anlamıyla tehlikelidir. Her şey belli sınırlar içindedir, yerine zamanına göredir ve her şeyin yeri zamanı vardır (birçok şey için ise bu zaman, hiçbir zamandır ). “Özgür bir kadın” , “Rahat bir kadın” gibi değişler, cinsel çağrışımlı olduğundan istenmez. “Kendi ayakları üzerinde duran kadın” yeterlidir. Aslında Türk kadını ayaklarının üstüne yeni evrilmiştir.

Onlara ne dendiği, elalemin ne dediği “en çok” önemlidir. Piyasada kadın için değer etmeyen, değer düşüren ifadelerden, görüntülerden kaçınılmalıdır. Bunun için kaş çatılır, kavga edilir(zevkle). Bu ondan bundan sürekli kaçınma, “o olmama bu olmama” seansları, dünyalarını kümese çevirse fark etmez. Hiçbir bok olmamalarına kadar gitse de fark etmez. Özgür hikayeler masada anlatıldığında, bir filme konu olduğunda gözleri parlar ancak özgür alan verildiğinde ne yapacaklarını şaşırırlar. Kendi küçük yuvalarında rahattırlar. Laf arasına üç beş Avrupa katmak, onları enternasyonel yapmaya yeter de artar.

Her dem sizi şaşırtabilirler. 30-35 ine gelmiş çılgın bakireler, yurtdışı görmemiş kalantor kızları, orasını elletip burasına dokundurmayanlar, pozisyonlara hatıra eşleyenler, kendi ter kokusunu fark etmeyenler, cool geçinen eski kafalılar, sex and city gazıyla sevişip pişman olanlar, sarhoşken çiğliği dökülenler, kendini imgelerle tanımlayan mistikler, kaos meraklıları, aşırı romantikler, takıntı aşıkları her yerde, her kılıkta ve sıklıkta karşınıza çıkabilir.

Kültürüne, arkadaş grubuna, ailelerine aşırı bağımlıdırlar. Erkekleri ana kuzuluğu ile eleştirseler de, sosyal medyada “sevgilim” uzantısıyla sadece kedi köpeklerini ve ailelerini post ederler. Erkekten sevgili olması ve bunun post edilmesi ayıptır. Sadece kocalar için arada bir verilen bir ayrıcalıktır bu. Hemen hemen tüm hayatları koca bulma kurguludur. Bütün çalışmalar ve satışlar, bütün yapılanmalar bunun içindir. En basit tanışmada bile müstakbel kocası gibi satış yersiniz. ihtimaldir. Arkadaş grubu dışındaki tanışmalar çok hassas konulardır, mutlaka böyle bir durum grup tarafından irdelenir, sorulur. Gruba sağlıklı bir cevap verememek utanç unsurudur. Kimse orda burda birileriyle tanışmaz, hafifliktir, ucuzluktur.

Duygusallığını olur olmaz her ana konu eder, en çok bu yanı ile övünür. Alıngandır. incir çekirdeğini doldurmaz işlerden iş çıkarır, iş yaratır, gerekirse savaş çıkarır. Ters giden her şey ona olmaktadır, herkes ona bakmaktadır, onu konuşmaktadır. Dünyanın merkezi tam da bulunduğu yerdir ve adeta dünya ve güneş onun etrafında dönmektedir. Herkes o anda bu "olağanüstü" durumla ilgilenmelidir. Böyledir. Ne duygusal ne fiziksel konularda, eleştiriye açık olmadıkları gibi, karakterleri ile ilgili konularda hassasiyet en üst seviyededir. Karakter en hassas yerdir. Onun için adam kesilir, cinayet işlenir. Vücutları konusunda daha az hassas olmakla birlikte, çoğu kez en kaba sorunlar “ee bir rus vücudu bekleme tabi” gibi radikal benzetmelerle espriye vurulur. Böyle bir kıyas akla gelmiş, ya da buna biraz yakın bir durum varmış gibi. Accık benzememenin verdiği duygu ile mutlu olunur . Bu mutluluk teyit ister, teyit de genelde verilir.

Ülkedeki arz talep dengesizliğini bilirler. Her ne kadar çirkin olurlarsa olsunlar etraftaki tüm erkeklerin kayıtsız şartsız onlarla yatmak istediğini düşünürler. Hiç ilginiz olmasa da, her laflarında kendi “ağırlıkları” ve bunu asla beceremeyeceğiniz size altyazılarla anlatılır. Bu namus satma seansı, nerdeyse tek özellikleri olduğunu bildikleri şeyi durmadan masaya sürme seremonisi, konuşma boyunca ağzınızın orta yerinde devam eder. Kendilerini değerli kıldığını düşündükleri , aranızda yarattıkları sözde mesafe ile birlikte.. Erkeğin olası ısrarı da bunu besler. Egosu doyan kadın için artık ev zamanıdır.

Türk kadınları akıl oyunlarına bağımlıdır ve böyle flirt ederler. Saatlerce bu oyunlar ile uzun sohbetler geçirip eve full tatmin dönebilirler. Vücutlarının tatminsizliği hiç, zihinlerinin tatmini çok önemlidir. Öbürü erkeklerin işidir. Uzun vadede ona da gerekirse bi güzellik yapılacaktır. Tabi bedeller doğru ödenirse.

Eğlence bolca teyit edilmektir, müzik altında kulaktan kulağa uzun uzun ipe sapa gelmez konular konuşmaktır, geyik yapmaktır, çok açılmadan flirt etmektir, hala yazılıyor olmaktır, kendilerine olası sataşmalarda ucuz karakter gösterileridir. Gece öncesini, yemek yenilen yerlerin ve gidilen kluplerin ismini vererek anlatmaktır. Brezilyanın en çirkin kadını olduğunu düşündüğüm kızın, istanbul deneyimi için söylediği gibi: yaşadıkları yer çirkin kadınların egosunu şişirmek için en ideal yerdir. Bir gecede yeterince sözde drama ve bu çeşit bir ego doygunluğu varsa, gece güzel geçmiş demektir. Yoksa dans edip kaybolmalar, alkol alıp dağılmalar, olmadık maceralar falan ayıplanır. Hafifliktir, kendileri de asla yapmazlar. Söylediğinizde “yapacak adam, ortam mı vardır”, halbuki bu ortamı da adamı da yaratan ve besleyen kendileridir. iki popo sallayanı da, bunu en çılgın eğlenceymiş gibi anlatır ve hemen ardına mutlaka müthiş bir namus vurgusu ekler. Siz onları ne sanıyorsunuzdur.

Dans bilmezler, içmek bilmezler, bilmediklerinden bunları yapmazlar. Yaptıklarında rezil olurlar. Ağırlıklarına geri sığınırlar. Nasılsa ağırlık namustur, ağırlık kalitedir. Açılmak, bilmeyenler için tehlikelidir.

Mutsuzdurlar. En ufak tartışmada bile, ses tonu yüksekliğinden ve kullanılan kelimelerden bunu fark edebilirsiniz. Tatminsizliklerinin dolgunluğu seslerine vurur. Yaşadığı yerden, özel hayatına kadar sadece bu sesi dinleyerek bile onlar hakkında kesine yakın yorumlar yapabilirsiniz. Bu sert tartışma ve bağrışmalardan hoşlandıklarını hissedersiniz. Türk kadınları tartışmalarda boşalır. Bir dizi çekilmeye başlar ve dün akşamki serinin başrolü alınır. “Geri zekalı” dedikleri herkes kadar geri zekalı olduklarını, aslında hepsinin aynı havuzda olduklarını fark etmezler. Gün içinde bu drama sahneleri birkaç defa yaşanır, yaşanmayacak gibi olursa yaratılır. Özellikle ilgi çekmek için ses yükseltirler, etrafta olan olmayan herkes onların tavrını, karakterini duysundur. Yüksek ses öyle görgüsüzce bişi de değildir. Otobüste, kafede, klüplerde, havaalanlarında, caddede, sahilde herkes herkesin olmadık tartışmaları, karakter satışları, trip atışları ile bu şekilde rahatsız edilir. Sıkıyosa, uyarırsanız, siz de çamura bulaşırsınız. Siz kimsinizdir. Çirkeflik, zeytinyağlık konusunda ellerine su dökülmez. Bulaşmaya gelmez.

Türk kadının bütün kroluğu tartışmalarda çıkar, en salon hanımefendisi görünümlü kadınların, eli maşalı Kasımpaşalılara dönüştüğünü izlersiniz. Adeta mutasyon geçirirler. Olmamışlıkları tek bir elden sokağa dökülür. Türk kadınının kalitesi kavgada kusar. Bu hallerinden bile yüksünmez, hatta kendi erkeksi tavırlarından içten iç hoşlanırlar. Kimse onların hakkını yiyemez, herkes haddini bilecektir. Yüzüğü vermeden önce, içki masalarında ve en gerilimli tartışmalarda iyice test edilmeleri tavsiye edilir.

Hayal kurar ve o hayallerin içindeki rollerde yaşarlar. Zamanla dünyayı da o hayal içinden algılarlar. Erkekleri de onlara bu hayal dünyasından seslenir. Gerçekler ne masada ne evde konuşulmaz. Oysa dünya binlerce senedir, belli kurallar çevresinde dönmektedir. Bunu anlamak, kavramak önemsizdir. Ayrıca sevimsizdir. Bütün bu şiddet, ölümler, kıyımlar, savaşlar, ayrılıklar nasıl oluyordur. Herkes delirmiş olmalıdır. Hemen bir yavru köpecik resmi post eder ve onların insanlardan daha masum oldukları vurgusu verilir, içlere sular serpiştirilir. Postların altına tezat bişi yazanlarla kavga edilir. En ufak kendilerine veya inandıklarına terslik algısında silahlar çekilir.

Gündelik hayata, insana, yaşama ilişkin derin tespitler iş edinilmez, cevapları çoğu zaman daha buğulu ve mistiktir. insanları bir bakışta anlarlar. ilişkiler talihtir, evlilikler kader kısmet. Yoksa, bu cevapları, bu hesapları biri biliyor olsa mutlaka onlara söylerdir, kendileri bilmiyorsa hiç kimse bilmiyordur, yaşamın büyük kısmı zaten bilinmiyordur. O kendine göre olması gereken en doğru yerdedir. Bu halleriyle bile, etraflarına öğüt verir, hemcinslerine yol çizerler. Böylece basiretsizlikleri pekiştirilir. Bu aşırı romantik, kupkuru, gerçek dışı evrende, erkeklerine can çekiştirilir.

işkoliktirler. En basit ev kadınının bile her gün tonlarca işi vardır. Koşuşturuyordur. Hiçbiri en boş gezerken bile boşta değildir, bişi için bişi arıyordur. Randevular hafta sonraya verilir, mümkünse 1-2 defa ertelenir. Kıçı kırık bi yemek için en az yedi tane gereksiz hikaye dinlenir. Bir iki dünya kurtarılır, sözde işler halledilir. Telefonu ile yemek öncesi ve sonrasında bağlantıyı hiç kesmez. O sırada anı yaşamaktadır, siz o anın içine girmişsinizdir, bu her an size hissettirilir. Bu kadına bir ağırlık verir, öyledir. Yemek sonrası sorulmasa da sizinle olmayacağının, bir planı olduğunun açık sinyali verilir. Bundan tat almanız beklenir. Güzel denebilecek, kendiliğinden hiçbir şey olmayadır. Rahat rahat hesapsız kitapsız bişi yaşanmayadır. Erkek avcıların arsız niyetinin bedelini, memleketin bütün erkeklerden çıkarırlar. Erkek bilmez , esneklik bilmez, her adama benzer prosedürü ve testleri uygularlar.

Hayatın ve kendilerinin bu halinden erkekleri suçlarlar, bütün bundan kültür baskısı ve erkek açlığı sorumludur. Çünkü kendileri bu kültürün parçası değildir, bu ikili ilişkiden, bu mutsuzluktan, kısırlıktan kendileri hiç suçlu değildir. Erkekleri suçlarlar, kendileri hemcinslerine onlardan iyi davranıyorlarmış gibi..

O lisedeki gözleri parlayan kıza ne olmuştur, gülümsemesine, doğallığına.. beğendiği erkeklerle, saklı kaçamak saatlerce gözle flirt eden kadın nerededir. Kimdir bu ekşi suratlı mendebur, bu bet yüz kimindir, kimedir?

Tespitlerinizi konuştuğunuzda, sanki böyle bir dünya yokmuş ve kendileri de içinde değilmiş gibi “kuzum allah aşkına sen kimlerle takılıyorsun” gibi terse manevralarla, tespit sahibini yalnızlaştırma çabalarından da geri kalınmaz. Bu sözleri teyit edildiğinde de (malum sebeplerden), sorun artık onda değil, sizdedir. Uğraşın durun.