bugün

baltazar

Karaköy'de açılmış yeni bir mekan. Hamburger'i çok meşhurmuş. Bir arkadaş söyledi mutlaka dedi onu ye dedi onu yemeden gelme dedi. Yemedim. Başka bir şey söyledik menüden acımasızca. O arkadaşıma da bunu belirttim. Sipariş verdiğimiz şey de güzeldi. Şipariş verene dek her şey güzeldi. Çünkü o dakikaya dek garsonlarla tanışmamıştık. Sipariş alırken ters ters cümleleri, masaya ek bir şey istediğinde 'bok var şimdi onu da istedin' bakışları. Dolayısıyla hareketleri ve mimikleri ile seni mekandan tiksindiren bir garson ekibi söz konusu. Başarmak istedikleri bu ise, gayet başarılılar. Bunun üstüne, sanki her şey 10 numara gibi bir de bahşişi hesabın içine iliştirdiklerini görmeyeyim mi? Göreyim. Yahu yurt dışı görmüş insanlarız, tabii ki garsona bahşiş veririz ama hak edene. Misal, USA'da bi restoranta mı gittin, seni kapıdan itibaren ağırlar, güler yüzünü eksik etmez. Sadece bu ikisi olsa yeter zaten. Usulca da eklenir sevgili kuver ücreti hesaba. Sesini çıkarmazsın. Çıkarmazsın çünki, hak etmiştir. işini sevmektedir. Sevmese bile seviyor gibi yapmaktadır. En azından iyi rol yapmaktadır. Müşteriyi memnun ederler. Acımazsın verdiğin 20 dolara. Alsın tepe tepe kullansın. (bu örnek ile ne kadar görgülü bi insan olduğumu kanıtlıyorum) Ama bu Baltazar'da ki anlayışı kavramak mümkün değil. Güzel olan tek şey yemek onu da kötü bi hissiyat bırakması için her türlü kötü hareketler ile sunuyorlar. Niye uzatıyorum ki? sanki garson arkadaşım. Banane asık suratlı elemandan ye yemeğini git değil mi? Değil. Düzgün yapıcak işini. Kimse çok çalışıyorlar demesin, bu ülkede zengin olmayan herkes zaten hayvanlar gibi çalışıyor. Hatta zenginler bile. Ki paranın miktarı stabil olmasın, artsın. Önemli çünki.

Mekana gidin, gitmeyin demiyorum. Garsonları takmayın. Yaptığı işten tiksinti duyan, çalıştığı işletmeye zarar vermek isteyen insanlar bunlar. En sevilmeyen insan tipi. işini sev demiyorum, sadece biraz saygı duy. Ben bi daha koşa koşa gitmem.