cumhuriyet türkiye ye hiçbir şey katamamıştır

uçmaya gerek yok. gerek türk demokrasisi, gerek dünyadaki diğer cumhuriyet yaklaşımları dertlere deva olamadı. Cumhuriyetin benimseniyor oluşunun en tabii nedeni, asırlardır süregelen monarşi yönetimlerinin; savaş ve ayrıştırmadan başka bir şey getirmemiş olmasından sebep doğan bir bıkkınlıktır.
kötünün iyisi olan demokrasi, çoğunluğun tiranlığıdır. en köklü demokrasi geçmişine sahip amerikada, kızıderililerin sosyalizasyonu sağlıklı sonuç vermedi. Lincoln döneminde kölelik kaldırıldı ama zencilere bakış hep aynı kaldı. 6 yıllık iç savaşa karşın, hala kuzeyli-güneyli ayrımı süregeliyor.
Halkın başkaldırışı denen Fransız ihtilali gerçekleştikten 10 yıl sonra, halk cumhuriyetçilerden bıktı ve napoleon’u imparator olarak arzular hale geldi.

ii.meşrutiyet ile başlayan demokrasi davasının, Atatürk ile noktalandığını görmeyerek, her şeyin atatürke borçlu olunduğu gibi bir eşiğe getirmek de ayrı bi cinlik. Ülkenin ilk özgür seçimleri bile, 1946 da gerçekleştirildi. Sırasıyla, chp, dp ve akp tiranlığı izledi bunu.
Burada zorunlu bir determinizm var. Cumhuriyetin eti ne budu ne? istese de her şeyi çözemez. Bağımsızlığı mı koruyacaksın, ekonomik alanda ivme mi kazanacaksın? Hangi birini yapsınlar amk?
O yüzden, cumhuriyet bize bir şey katmadı demeden önce, cumhuriyetin devamı olduğu imparatorluğa bakman lazım. Cumhuriyetin başarısı, Osmanlıdan devraldığı miras ölçüsünde pozitif korelasyonludur.
Osmanlının geride bıraktığı en bariz sıkıntı, din eksenli kapalı kutu gibi hayat süren, tekdüze nesillerdir. “Önce din, önce din” denilen bir toplumun asırlar boyu attığı temelde ne sanat, ne bilim, ne de spor vardı. Varsa yoksa öbür alemi kazanmak. “dinini öğrensin yeter anam babam” diyen idareciler, hayata dair her bi sikimi gereksiz gördüler. Memlekette azınlık okulları pilot alan kabul edilerek beden eğitim derslerinin verilmesi bile, 1837’ye rastlar. Ondandır ki, olimpiyatların ilk 3 oyunlarına Osmanlı adına katılan müsabıkların hepsi Robert koleji kökenliydi.
Sen Osmanlı sanatta çok iyiydi diyerek propaganda yaptın. Eski istanbul, hatta padişah tasvirlerini bile saray gezisine gelmiş Avrupalı ressamların yaptığını görmeden. Osmanlı teknikte iyiydi diyerek içini ferahlattın. Elin oğlunun yüzyıl savaşlarında kullandığı tüfeklerin Abdülaziz döneminde ülkeye girdiğini bilmeden. Tamamen askeri amaçla açılmış, mühendishane-i bahri humayunun itü’nün kökeni olduğunu söyleyerek, ülkedeki üniversite geçmişini asırlar öncesine dayandırdın. Oysa bunca köklü geçmişe rağmen, Üniversiteli olma oranın son 20 yılda katlandığı gerçeğini de göz ardı ettin.

Gavur şarkısı diye Avrupai şarkı dinlemeyecek kadar dışa kapalı hala gelmiş atalarımızın en büyük goygoyu, “Aman yavrum, bu dünya boş sen imanına bak” öğretisiydi. Lakin bu kabuk 30-40 yıldır parçalanıyor ve artık götünden ayrılmadığınız tüm değerler masaya yatırılabiliyor. Senin ağabeylerin, Tüm dünyayı değiştiren bu süreci, sanki sadece türkiyede yaşanıyormuş gibi, cumhuriyetle laiklikle falan bağdaştırdı, sen de kaptın köfteyi. Oysa olayın ne dinle ne laiklikle ilgisi yoktu. Tamamen sosyokültüreldi.
Gerçi bunlarda da kabahat yok. “her şeyimizi atatürke borçluyuz” diyen kafa, “her şeyin suçlusu Atatürk” diyen nesilleri ortaya çıkardı. Bu kafa, kendi elleriyle bir Frankenstein yarattı.

Neyse ya, ben gideyim de Osmanlı üç kıtada at koşturdu diyen bir kitap okuyayım. Belki göte göt deme huyumdan vazgeçerim.