bugün

koku

vaktiyle pandora'nın kutusunun dibinde bir köşeye konuşlanıp inatla dünyaya salınmayı reddetmiş olan ''umut''la aynı isyanın pençesine sıkışmış, ama kalkışa 180 derece tersten geçmiş bir yaramaz çocuk koku. ayagına zincir vurdukları kodesin duvarına astıgı güzel vücutlu kadın posterinin arkasından sıyışmış, sonra da tüm asabiyetiyle hızla çogalmaya, sebatla kokusuz dünyayı doldurmaya başlamış iflah olmaz bir yasak meyve. o gün bugundur koku, öfkesinden bir tike kaybetmeden kimi zaman tek arkadaşı rüzgarla, kimi zaman doganın ona hazır sundugu difüzyonu sonuna kadar istismar ederek dolandıkça dolanıyor insanların üzerinde, dünyanın her yerinde. *degerini en iyi, Jean Baptiste Grenouille bildi onun. ama zavallı çocuk, dünyanın kokusuz oldugu o tatsız tuzsuz çagdan bir tükürüktü gelecege ve bu kusrunu kapatmak istercesine güçlüydü burnu, barışıktı o nemrut seyyahla; ancak ona hükmetmeye kalkıştıgında ve hatta hükmettiginde dahi kulakları pelte eden o ürkütücü kahkasıyla ezip geçti grenoille'u koku: ''senin daha kendi kokun yok, neyine güvenirsin a biçare!'' haklıydı sinir bozucu oldugu kadar; kendi kokusu yoktu ve hükmedebildigi o burnundan kıl aldırmayan kokudan sürünüp de kendini insanlara kabul ettirebildiginde bile bunu unutamadı. kokusuzluk kimliksizlikti ve o kimligini geri dönemeyecegi bir geçmişe gömüp terketmişti. insanların kokusuz bir bedene olan umursamazlıgı inançsızlıga donuştugunde peydah olmuştu pan da*. o seviyordu kokusunu, kokusuzu mu kokanı mı sevdigine bir türlü karar veremeyen insanoglunun onu inanç dünyasından silip, somut dünyadan şeffaflaşmaya itmesine ragmen. kabul görmesi, umursanması için üstüne sürülen ve ''kendi'' kokusunu alt etmeye çalıştıkları o yabancı, o sahte kokuyla tümden yalan bir hayatı yaşamaktansa aynı seçimi yaptı grenoille ile. insanın kokusuna tecavüz ne büyük bir suçtu!

otobusteki kesif ter kokusunu en çok benim duymama sebep, herkesin 5 dakika sonra aldıgı herhangi kötü bir kokuyu ilk once alıp beni paranoyaya zerk ettirdigi için çokça zaman küfrettigim burnumu seviyorum artık. meger ne önemli şeymiş şu koku, meger ne güzel meziyetmiş o, dünya döndükçe, dünyaya ''sen gelirken ben dönüyordum'' diyebilecek kadar küstah olan en iyi yardımcı oyuncu ödülünün sahibinden nasibini bolca alabilmek.

fırından yeni çıkmış ekmekle, temiz bir insanın ilk teri aynı kokuyor desem?