bugün

sebil

Saraybosna Sevgilim de cömerttir, yakıcı sıcakta, içindeki buz gibi can suyunu hiçbir karşılık beklemeden ikram eder, mükrimdir…
Saraybosna deyince, akla ilk gelen simge, hiç şüphe yok ki Başçarşıya’nın hemen girişindeki Sebil’dir. Ve “sebil” medeniyettir. Hep söylerim, sokaklarından lezzetine doyulmaz suların bedava aktığı kana kana içtiğiniz yer, medeniyetin ta kendisidir.
Şimdilerde sebil nedir, unuttuk.
Hâlbuki sebil, yüzünüzü bile görmeyeceğiniz insanlar için çok uzak mesafelerden getirttiğiniz suyu çeşmelerden akıtmaktır, ikram etmektir. Susamış insanlar kana kana içsin diye.
Üstelik karşılıksız.
Sebil’i de unuttuk, karşılıksız kılımızı kıpırdatmayı da...
Sahi en son ne zaman hiçbir karşılık beklemeden birine bir katkımız oldu?
Daha zor bir soru daha var: En son yaptığınız ve hâlâ sizden başka hiç kimsenin bilmediği kaç iyilik var? ya da var mı?
Sizden başka hiç kimsenin bilemeyeceği bir iyilik yapmaya kaç kişinin cesareti var? *