bugün

güney zobu

Dünya şampiyonu Rocky Marciano'nun antrenman boksörü ve San Francisco'nun gayri meşru âlemlerinin ünlü siması Antonio Zafirelli, Humpty Dumpty adlı restoranın 'bodyguard'ı olan orta boylu gençten yediği kafanın acısıyla kırılan burnunu ovuşturdu. Genç adam, ufak bir 'Çinli oyunu' çevirmiş, önce alttan almış sonra punduna getirip kafayı çakmıştı çam yarması italyan'a. Zafirelli iyi boksördü, ama bu tür bir sokak kavgasına hiç mi hiç alışık değildi. Aslında biraz da suçluydu italyan.

Çünkü 'bodyguard'ın kızına asılmıştı. Kavga büyümeden araya girildi ve olay yatıştırıldı. Zafirelli iki gün sonra restoran sahibine haber salarak burnunu kıran gençle tanışmak istedi. Tanıştılar ve Zafirelli genç adamla muhabbeti ilerletti. Genç adam, Türkiye diye bir ülkenin istanbul adlı şehrinin Tophane semtinden 'Boksör' Niyazi'nin yetiştirmesiydi. Zafirelli doğal olarak ülkeyi, kenti, semti ve Niyazi'yi tanımıyordu. Bu yüzden genç adama, "Raki gibi kırdın burnumu" diye iltifat etti. Sonuçta o gece, genç adam 48 yıldır taşıdığı lakabına kavuşmuş oldu.

Kim miydi o genç? Hemen sayalım: Bahriye nazırlarından Hurşit Paşazade Miralay Hasan Rıza'nın torunu, Tuğgeneral Şemsettin Zobu'nun oğlu, Vasfi Rıza Zobu'nun yeğeni, Bilge Zobu'nun kuzeni, eski başbakanlardan Recep Peker'in eşinin yeğeni, kendi tanıtımıyla 'ekonomik mücahit', kamuoyunda bilinen haliyle 'dolandırıcılar kralı' Raki lakaplı Güney Zobu'ydu.

Yeni kuşaklar bilmese de; Raki, bir zamanlar Cumhuriyet tarihimizin namlı suçlularından biriydi. Yaptığı işse o dönemlerde yasadışı olan döviz ticaretine yeltenenlerin paralarını punduna getirip 'şavullamak' ve ortadan kaybolmaktı.

Raki, 1992'de Ihlamur'da '875 milyonluk' bir iş yapmaya giderken, Beylerbeyi civarında Dev-Sol lideri Dursun Karataş'la karıştırılıp arabasına yüzlerce kurşun sıkılınca emekliye ayrıldı. Hakkındaki suçlamalar da bir şekilde düşünce, meşru âlemde karar kıldı ve istanbul Cihangir'de bir su istasyonu açtı.

Gayri meşru âlemin kitabı
Şimdilerde bu su istasyonunu kapatan Raki, bir yandan dükkânından 'her şey bir milyon' mağazası mı, yoksa kahvehane mi olur diye düşünürken, bir yandan da 38 yılını kaptırdığı gayri meşru âlemdeki anılarını yazmakla meşgul.

'Kunduzi' adını taşıyan kitap, aslında bir otobiyografi olsa da satır aralarında 1950'lerden başlayarak 'gayri meşru âlem'in tanınmış simaları, cezaevleri, dönemin politik olayları ve Raki'nin paralarını çarptığı 'Kunduzi'lerin öykülerini de barındırıyor. Burada Kunduzi'ye bir açıklama getirelim: Kelime, Raki'nin lügatinde kaçak döviz işine merak salanların kod adı. Artık meşru âlemde yaşamayı seçen Raki, eski kazancının yüzde beşini bile kazanamasa da, artık her an tetikte dolaşmamak onun için bir 'kâr'. Peki Raki acaba Türk insanının geçmiştekiyle bugünkü halini nasıl yorumluyor, hortumcular için neler söylüyor? Bunları aşağıdaki röportajda bulacaksınız. Ancak onun daha büyük bir sorunu var bugünlerde ve asıl olarak buna bir cevap bulunması gerekiyor. Raki acaba 'her şey bir milyon'a mağazası mı açsa, yoksa dükkânını kahvehane mi yapsa? Ne dersiniz? Hangisi daha yakışır anlı şanlı Raki'ye?

http://www.tempodergisi.com.tr/life_style/05235/