bugün

devletçilik

örnek olarak cumhuriyetin ilk yıllarından başlayalım. nerdeyse bütün önemli işletmeler devletin elinde. memur kafasıyla yönetilen yerlerinde işlerin nasıl yürüdüğünü açıklamama gerek yok. devlet dairesine işiniz düşmüşse zaten bilirsiniz. meselenin önemli kısmıda bizde bu yüzden demokrasi talep eden bir burjuva sınıfı çıkmamıştır. o tüsiad da gördüğünüz devlet eliyle zengin edilmiş adamlardır yani burjuva değilde zenginler kulübüdür. biraz gelişmiş ülkelerin tarihini incelerseniz bilimsel ve demokratik ilerlemeleri hep yetenekli tüccar sınıfının tetiklediğini anlarsınız. çünkü bu sınıfın işine gelir bunlar. bizde bunlar olmayınca da memur, asker, bürokrat takımıda halkı ezer de ezer. işlerini iyi yapmalarına gerek yoktur kimse de onlardan hesap soramaz. türkiye yavaş yavaş bu ideolojiden uzaklaşsa da onlarca yıllık etkisi azalsa da hala devam ediyor. yoksa köklü burjuva sınıfı olsaydı bugünkü iktidar da bu kadar hoyratça hareket edemezdi "bi dakka dur kardeşim aklını başına al" derlerdi en azından. yinede yavaş yavaş durumumuz iyiye gidiyor. ordu'nun son 20 yılda açık seçik darbe yapamamısın bir nedeni de serbest piyasa ekonomisidir. adamlar biliyorlar öyle darbe yapsalar başbakanı assalar ekonominin allak bullak olacağını.
bana kalsa devletin ordu, ilk-orta öğretim kademeleri ve hastahaneler dışındaki her alandan elini-eteğini çekmesi gerekiyorda neyse.

edit: ayrıca devlet baba'nın kanatları altında olan iş adamları yüzünden özel sektörün rekabet mekanizması felç olmuştur. bu iş dünyasına öyle köklü yerleşmiştir ki etkisi bugünlerde bile devam etmektedir. kaç yıllık zengin patronlar devletten teşvik primi, ucuza kredi vs. almadan bi işe girişmek istemez.