bugün

maklube demokrasisi

vıcık vıcıklığın, karaktersizliğin şekle yansımasıdır.

sakın fethullah gülen'e yahut islam dini'ne hakaret ettiğim algılanmasın. sözüm onlara değil...sözüm, sözlerim içleri sikişip, dıştan dindar gözükenleredir.

ne yazık ki cemaatin geneli de böyledir.

bir yarış var adeta türkiye'nin her köşesinde.
devlet dairelerine mescitler yapılıyor, boş odalar abdesthanelere çevriliyor. fabrikalar keza öyle...

bir müşterim var, bursa'nın sayılı müteahhitlerinden. son derece görkemli bir ofise sahip...yaklaşık 300 metrekare...bu ofisin bir odasını mescide çevirmiş.
duvarlarını da açık yeşile boyamış..."daha koyu boyasaydın iyiydi" dedim. "çok çirkin olur lan öyle de" dedi...halbuki islam'ın rengi açık değil koyu yeşil...ama bunların rengi başka, renk algısı başka...

bir başka müşterim küba'da melez kızlara yaptırdığı kucak dansını anlatıyordu ki telefonu çaldı...
bursa'yı bilenler bilir, mudanya'ya giderken yokuşun belinde nilüfer koleji vardır. cemaatin kalesi, bir numaralı okulu...küba'da kucak dansını anlatan vatandaş telefonda konuşmaya başladı.
"efendi hazretlerinin yanından gelmişler, cumartesi sabahı okulda kahvaltı yapacağız inşallah..."

efendi hazretleri dediği fethullah gülen hoca. o'nun yanından gelen kişi de belli ki bursa'daki cemaatin önderlerinden biri. bizim telefonda konuşan ise busiad'ın ileri gelenlerinden genç bir işadamı, bursa osb'de fabrikası, bademli'de lüküs villası var...belli ki kahvaltı organizasyonunu bizimkisi üstlenmiş. beni de davet etti...

katıldım kahvaltıya.
detay vermeyeceğim. başlığın ilk entrysini okursanız, bunun kahvaltılı olanı işte...

gülen hocaefendi'nin yanından gelen ucube tipli adama adeta peygambere dokunurmuşçasına dokundular.
dokunanlar küba'da kucak dansı yaptıranlardı, tayland'da 15 yaşında bakire kızlarla sevişenlerdi, rusya'da odasına 4 slav hatun alanlardı...

mübarek insan tabi, dokunmak lazım.

dokunma faslı bittiğinde sayın başbakan yardımcımız bülent arınç beyefendi aradı...okulun teknolojik imkanlarından faydalanarak konuşmayı hoparlörden dinlettiler. sayın başbakan yardımcımız da neredeyse ellerinden öptü zat-ı muhteremi...

sonrasında birkaç başarılı öğrenci çağırıldı kahvaltı sofrasına.
öğrencilerin eğitim hayatları için hatırı sayılır bağışlar falan...anlatmama gerek yok sanırım...

ben bir süre sonra "işim var" diye ayrıldım. aslında ayrılmadan evvel telefonum çaldı. harbiye marşı melodisi ile çaldı telefonum...birden irkildi herkes...ben de kalkmak zorunda hissettim kendimi...

aslında gerçekten kalkmak zorundaydım, zira elemanlarımın maaşlarını dağıtmak için para toplamam lazımdı.
işini yaptığım bir başka müteahhidin yanına gittim.
bursa'nın meşhur müteahhitlerinden bir başkası...belediye meclis üyesi.
bir önceki gün sayın bakanımız idris naim şahin ve faruk çelik onuruna kurbanlar kesen, binlerce lira dağıtan, onlarca araca mazot ve benzin koyup şehirde konvoy yaptıran müteahhit.

aslında batmıştı bu, her nasılsa belediye meclis üyesi oldu...sonra büyük bir iş kopardı...sonra batan firmasının trilyonlara varan vergi borcu falan vergi barışıyla komik rakamlara indirildi...
ofisine gittim, vali yardımcısı ile kahve içmekteymiş, daha sonra gelmemi söylemiş...çükü sağolsun, daha sonra geldim ben de... bu sefer de parası yokmuş garibin...

iki gün evvel bakanlar için binlerce lira harcama yapan adamın benim işçilerim için verecek 1500-2000 lirası yokmuş...ne yapalım? sağlık olsun...

çok mu uzattık lafı?
bilemedim...ama bursa'da hangi taşı kaldırsan altından cemaat çıkıyor. cemaat olmadan, cemaat ile işbirliği yapmadan nefes almak imkansız hale geldi artık...

dahası var, çok daha fazlaları.
ama onları ilerleyen zamanlarda yazacağım.
fethullahçı terör örgütü'nün elinin kolunun bana uzanamayacağı yerlerde kendime ve aileme yeni bir yaşam kurduğumda yazacapım hepsini...

maklube demokrasisi olmayan yerlerden.
insanların riyakar olmadığı, içinin, dışının bir olduğu yerlerden yazacağım.
bu sefer isimlerini de yazacağım.
akşam metresinin yanında alem yapıp sabah hocaefendinin elini öpenleri, kokain çekip namaz kılanları, yurtdışına gidip oğlancılık yapanları yazacağım...

ama sanırım bunlara daha zaman var.
o kadar özgür bir ülkede yaşamıyoruz.

iyi ki demokrasi var amına koyayım...

maklube demokrasisi devam edecek. ben nefes aldıkça, sizler de demokrasi havarilerini tanımaya devam edeceksiniz...

saygılarımla...