bugün
- hadise'nin parasız erkeklere tepkisi9
- bulunduğunuz yerin hava durumu24
- 4 haziran 2024 anayasa mahkemesi kararları12
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı27
- mfö'nün en güzel şarkısı13
- trt de memesi gözüken kadın37
- yahudileşmiş türk10
- erdoğan yargılanınca akplilerin savunmaları11
- israil'deki orman yangınına sevinen araptaparlar9
- galatasaray'a verilen komik faul10
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması14
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız9
- arda güler15
- sözlük erkeklerinin birbirini kıskandığı gerçeği8
- devletin imanı arttıkça aklı azalır11
- 4 haziran 2024 istanbul sıcağı9
- türbanlı porn starlar9
- 90 lı yıllara dair akılda kalanlar10
- jose mourinho52
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi10
- türkiye de intihar vakalarının artması9
- albay kemalin sözlükteki yeri10
- albay kemal13
- travesti ile aynı yatakta uyanmak10
- kadınlar konusunda bilmek istediğiniz ne var9
- magicovento13
- taksim'e ekran dikip kuran yayınlamak13
- albay kemal sözlükten atılsın kampanyası16
- türkiye cidden almanyadan daha iyi13
- porno setlerinde yaşanan vicdansızlıklar8
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız19
- diyanetin bütçesi emekliye dağıtılsın9
- bütün sokak köpeklerini tehlikeli sanmak18
- icardi190519
- dünyanın patlama ile oluştuğuna inanmak20
- üstteki yazar tarzında entry gir14
- nihavend longa26
- neden evlenmiyorsunuz23
- sözlükte belindeki kemer olunacak kızlar10
- ismet gurbuz 202414
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği14
- sözlükçülerin albay kemal'e bok atma sendromu8
- okan buruk12
- aleyna tilki8
- fenerbahçe10
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur16
- sözlükteki islamcılara alınması gereken önlem12
- gratis indirim günü kavgaları18
- yaşlılık belirtileri9
- kova burcu erkeği9
bir gece, mümeyyiz ivan dimitriç çerviakov, ikinci sıra koltuklardan birine oturmuş, dürbünle "kornevil çanları"nı seyrediyordu. çerviakov seyrediyor, mutluluğun doruklarına ulaştığını duyuyordu. derken birdenbire... hikâyelerde bu "derken birdenbire"lere sık rastlanır. yazarların hakları var: hayat beklenmedik şeylerle o kadar dolu ki... derken birdenbire yüzü buruştu. gözleri kaydı, soluğu kesildi. dürbünü gözünden ayırdı, eğildi ve hapşuuu!... diye, gördüğünüz gibi, aksırık, hiçbir yerde, hiç kimseye yasak edilmemiştir. köylüler de aksırır, emniyet amirleri de aksırır, hatta bazen müşavirlerin bile aksırdığı olur. herkes aksırır. çerviakov hiç de bozulmadı, mendiliyle ağzını burnunu sildi, nazik bir insan gibi, kimseyi rahatsız edip etmediğini anlamak için etrafına bakındı. ve derhal mahcup olmak zorunda kaldı: önünde, birinci sıra koltuklardan birinde oturmakta olan yaşlı bir zatın, dazlak kafasını, ensesini eldiveni ile dikkatle silmekte olduğunu, bir şeyler mırıldandığını gördü. çerviakov, ihtiyarın ulaştırma bakanlığında çalışan sivil generallerden brizjalov olduğunu hatırlamakta gecikmedi:
- adamın üstünü başını berbat ettim, diye düşündü: gerçi, benim amirim değil, yabancı, ama ne de olsa hoş bir şey değil. özür dilemeliyim.
çerviakov, öksürdü, gövdesini biraz ileri doğru verdi, generalin kulağına:
- af buyurun efendim, diye fısıldadı, üstünüzü başınızı berbat ettim. istemeyerek oldu.
- zararı yok, zararı yok!
- allah rızası için af buyurun! ama ben... böyle olmasını istemezdim.
- fakat oturunuz rica ederim. bırakın da dinleyeyim!
çerviakov utandı, alık alık sırıttı, sahneye bakmaya başladı. temsili seyrediyor ama zevk duymuyordu. içini bir kurt kemirmeye başlamıştı. perde arasında brizjalov'a yaklaştı, yanı başından yürüdü, ürkekliğini yenerek mırıldandı:
- efendimiz üstünüzü başınızı berbat ettim. af buyurun! hâlbuki ben... hiç de böyle olmasını istemiyordum.
general:
- yeter artık canım, ben onu unutmuştum bile, oysa siz boyuna tekrarlayıp duruyorsunuz, diye söylendi, alt dudağını da hızlı hızlı oynatmaya başladı.
çerviakov, şüpheli şüpheli generale bakarak: "unutmuş ama gözleri hain hain bakıyor, konuşmak bile istemiyor, diye düşündü. bunu bir tabiat kanunu olduğunu kendisine anlatmalı idim. yoksa herif tükürmek istediğimi sanabilir."
çerviakov evine gelince ettiği kabalığı karısına anlattı. karısı, görünüşe göre, olup biteni pek de umursamadı. yalnız korktu, ama brizjalov'un bir "yabancı" olduğunu öğrenince rahat bir nefes aldı:
- neyse sen yine gidip ondan özür dile, dedi. sosyete hayatında nasıl davranılacağını bilmediğini sanabilir.
- bütün sorun işte burada ya! ben özür diledim ama o biraz tuhaf davrandı. akla yakın bir tek söz söylemedi. hoş, konuşmaya da vakit yoktu ya.
ertesi gün çerviakov yeni üniformasını giydi, tıraş oldu, sorunu brizjalov'a anlatmaya gitti. brizjalov'un bekleme odasına girince orda birçok ricacıların dertlerini dinlemeye başlamış olan brizjalov'u gördü. general birkaç ricacının derdini dinledikten sonra gözlerini çerviakov'a kaldırdı. mümeyyiz:
- dün gece "arkadi"de, diye anlatmaya başladı, eğer hatırlarsanız efendimiz, aksırmış ve... istemeyerek üstünüzü başınızı berbat etmiştim. af...
sivil general:
- ne saçma şey... aman yarabbi, diye mırıldandı ve bir başka ziyaretçiye dönerek: siz ne istiyorsunuz? diye sordu.
çerviakov sarararak: "konuşmak istemiyor, diye düşündü. demek ki kızıyor. hayır, bunu böyle bırakmamalıyım... ona anlatmalıyım."
sivil general son ricacı ile konuşmasını bitirip çalışma odasına yürüyünce, çerviakov da arkasından yürüdü.
- efendimiz, diye mırıldandı, efendimizi rahatsız etmek cesaretinde bulunuyorsam, bu sadece içimdeki pişmanlık duygusundan ileri geliyor. siz de bilirsiniz ki efendimiz, isteyerek yapmadım.
sivil general, ağlamaklı suratını astı, elini sallayarak...
- fakat efendim siz benimle düpedüz alay ediyorsunuz! dedi kapının arkasında kayboldu.
çerviakov evine giderken şöyle düşündü: "bunda hiçbir alay yok. bir türlü anlayamıyor, bir de general olacak. öyle ise artık ben de bu palavracıdan af maf dilemem. canı cehenneme! ona bir mektup yazarım. ama bir daha gelmem, vallahi gelmem."
çerviakov evine giderken böyle düşünüyordu. generale mektup yazmadı. düşündü, taşındı, ama bu mektubu bir türlü toparlayıp yazamadı. ertesi gün kendisinin gidip işi anlatması lazım geldi.
general sorgu dolu gözlerini ona diktiği zaman çerviakov:
- dün efendimizi, buyurduğunuz gibi alay etmek için rahatsız etmeye gelmemiştim. aksırırken üstünüzü başınızı berbat ettiğim için özür dilemeye gelmiştim. alay etmek benim ne haddime? bizler alay etmeye kalkarsak o zaman, efendime söyleyeyim, insanlara saygı kalır mı?
mosmor kesilen, sapır sapır titreyen general, birdenbire:
- defol! diye bağırdı.
dehşetinden kireç gibi olan çerviakov, bir fısıltı halinde:
- ne buyurdunuz? diye sordu.
general ayaklarını yere vurarak:
- defol! diye tekrarladı.
çerviakov'un karnında bir şeyler koptu. hiçbir şey görmeden, hiçbir şey işitmeden, geri geri kapıya gitti, sokağa çıktı, yürüdü. bir makine gibi evine gelince, üniformasını çıkarmadan, kanepeye uzandı ve...
öldü.
(bkz: anton pavloviç çehov)
olayı zamanında yarmış bitirmiş minimal çehov öyküsü.
edit: ıqsü düşük adam hoşgeldin. ne zamandır görünmüyordun, teşekkür etmekteyim lakin önce oku sonra yorumla. senden çok mu şey istiyorum? okumak ve yorumlamak... olamaz mı olabilir!
- adamın üstünü başını berbat ettim, diye düşündü: gerçi, benim amirim değil, yabancı, ama ne de olsa hoş bir şey değil. özür dilemeliyim.
çerviakov, öksürdü, gövdesini biraz ileri doğru verdi, generalin kulağına:
- af buyurun efendim, diye fısıldadı, üstünüzü başınızı berbat ettim. istemeyerek oldu.
- zararı yok, zararı yok!
- allah rızası için af buyurun! ama ben... böyle olmasını istemezdim.
- fakat oturunuz rica ederim. bırakın da dinleyeyim!
çerviakov utandı, alık alık sırıttı, sahneye bakmaya başladı. temsili seyrediyor ama zevk duymuyordu. içini bir kurt kemirmeye başlamıştı. perde arasında brizjalov'a yaklaştı, yanı başından yürüdü, ürkekliğini yenerek mırıldandı:
- efendimiz üstünüzü başınızı berbat ettim. af buyurun! hâlbuki ben... hiç de böyle olmasını istemiyordum.
general:
- yeter artık canım, ben onu unutmuştum bile, oysa siz boyuna tekrarlayıp duruyorsunuz, diye söylendi, alt dudağını da hızlı hızlı oynatmaya başladı.
çerviakov, şüpheli şüpheli generale bakarak: "unutmuş ama gözleri hain hain bakıyor, konuşmak bile istemiyor, diye düşündü. bunu bir tabiat kanunu olduğunu kendisine anlatmalı idim. yoksa herif tükürmek istediğimi sanabilir."
çerviakov evine gelince ettiği kabalığı karısına anlattı. karısı, görünüşe göre, olup biteni pek de umursamadı. yalnız korktu, ama brizjalov'un bir "yabancı" olduğunu öğrenince rahat bir nefes aldı:
- neyse sen yine gidip ondan özür dile, dedi. sosyete hayatında nasıl davranılacağını bilmediğini sanabilir.
- bütün sorun işte burada ya! ben özür diledim ama o biraz tuhaf davrandı. akla yakın bir tek söz söylemedi. hoş, konuşmaya da vakit yoktu ya.
ertesi gün çerviakov yeni üniformasını giydi, tıraş oldu, sorunu brizjalov'a anlatmaya gitti. brizjalov'un bekleme odasına girince orda birçok ricacıların dertlerini dinlemeye başlamış olan brizjalov'u gördü. general birkaç ricacının derdini dinledikten sonra gözlerini çerviakov'a kaldırdı. mümeyyiz:
- dün gece "arkadi"de, diye anlatmaya başladı, eğer hatırlarsanız efendimiz, aksırmış ve... istemeyerek üstünüzü başınızı berbat etmiştim. af...
sivil general:
- ne saçma şey... aman yarabbi, diye mırıldandı ve bir başka ziyaretçiye dönerek: siz ne istiyorsunuz? diye sordu.
çerviakov sarararak: "konuşmak istemiyor, diye düşündü. demek ki kızıyor. hayır, bunu böyle bırakmamalıyım... ona anlatmalıyım."
sivil general son ricacı ile konuşmasını bitirip çalışma odasına yürüyünce, çerviakov da arkasından yürüdü.
- efendimiz, diye mırıldandı, efendimizi rahatsız etmek cesaretinde bulunuyorsam, bu sadece içimdeki pişmanlık duygusundan ileri geliyor. siz de bilirsiniz ki efendimiz, isteyerek yapmadım.
sivil general, ağlamaklı suratını astı, elini sallayarak...
- fakat efendim siz benimle düpedüz alay ediyorsunuz! dedi kapının arkasında kayboldu.
çerviakov evine giderken şöyle düşündü: "bunda hiçbir alay yok. bir türlü anlayamıyor, bir de general olacak. öyle ise artık ben de bu palavracıdan af maf dilemem. canı cehenneme! ona bir mektup yazarım. ama bir daha gelmem, vallahi gelmem."
çerviakov evine giderken böyle düşünüyordu. generale mektup yazmadı. düşündü, taşındı, ama bu mektubu bir türlü toparlayıp yazamadı. ertesi gün kendisinin gidip işi anlatması lazım geldi.
general sorgu dolu gözlerini ona diktiği zaman çerviakov:
- dün efendimizi, buyurduğunuz gibi alay etmek için rahatsız etmeye gelmemiştim. aksırırken üstünüzü başınızı berbat ettiğim için özür dilemeye gelmiştim. alay etmek benim ne haddime? bizler alay etmeye kalkarsak o zaman, efendime söyleyeyim, insanlara saygı kalır mı?
mosmor kesilen, sapır sapır titreyen general, birdenbire:
- defol! diye bağırdı.
dehşetinden kireç gibi olan çerviakov, bir fısıltı halinde:
- ne buyurdunuz? diye sordu.
general ayaklarını yere vurarak:
- defol! diye tekrarladı.
çerviakov'un karnında bir şeyler koptu. hiçbir şey görmeden, hiçbir şey işitmeden, geri geri kapıya gitti, sokağa çıktı, yürüdü. bir makine gibi evine gelince, üniformasını çıkarmadan, kanepeye uzandı ve...
öldü.
(bkz: anton pavloviç çehov)
olayı zamanında yarmış bitirmiş minimal çehov öyküsü.
edit: ıqsü düşük adam hoşgeldin. ne zamandır görünmüyordun, teşekkür etmekteyim lakin önce oku sonra yorumla. senden çok mu şey istiyorum? okumak ve yorumlamak... olamaz mı olabilir!
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar