bugün

kader

zamanın behrinde bir köle varmış, bir de gaddar sahibi. öyle gaddarmış ki adam acıması yokmuş kimseye hee. kölesi ise gayet bilgiliymiş. tabii o dönemde de borcunu hiç ödeyemeceği için ömür boyu köle olarak kalacağını düşünüyormuş.

bu köle bir gün rüyasında azrail'in ona geldiğini görmüş, çok korkmuş. rüyaya da çok inanmış yani. her rüyası da çıkmış önceden, sahibine de anlatmış pek çok kez. öleceğini görmüş ya veryansın etmiş, söylenmiş kaderine. hadi bir son çare olarak sahibime söyleyeyim durumu. belki o gaddarlığına rağmen beni serbest bırakır diye düşünmüş. yalvarmış yakarmış ve sahibi şaşırtıcı biçimde kölesini serbest bırakmış son günlerini efendi olarak yaşasın diye. bir de cebine bolca altın koymuş ve en hızlı atını vermiş kaçsın diye.

köle binmiş ata, bindiği gibi son sürat günlerce, haftalarca, aylarca koşturmuş atını. kaçıyormuş azrail'den. az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. oh be demiş, başka diyarlardayım artık kaçtım demiş. bağdat'a gelmiş taa. kurtulmuş artık yokmuş ölüm ona. sahibinin verdiği altınlarla da gül gibi yaşarmış esasında.

sonra rüyasında o gece yine azrail'i görmüş. aralarındaki diyalog şöyle geçmiş;

ben, ben kaçtım senden demiş köle, kekeleyerek ve çok korkarak.

azrail cevap vermiş, kaç kaçabildiğin kadar. zaten seninle randevumuz bağdat'da idi.