bugün

behzat ç

--spoiler--
geçmesine engel olan sandalyeyi bile döverek yardırmaya devam ediyor.

ayrıca süper teorilerim var haaaanım !

ercüment ile dündar'ın bir zamanlar arkadaş olduklarını hepimiz biliyoruz zaten. bir önceki bölümde, güngör'ün son karısının söylediğine göre ise, dündar'ın hayatının önemli bir kısmı doğuda geçmiş. ercüment ile de doğuda çekilmiş fotoğrafları var. ortaya çıkan ikinci fotoğraftan da anlaşılacağı üzere birbirlerine yakınlarmış bayağı. gelelim teorimize. doğu'da olup, behzat'la alakası olan kim olabilir ? behzat'ın babası.

son bölümün final sahnesinde şevket'in "hatırladım" dediği mevzu da babasıyla alakalı. şevket'in surat ifadesinden çıkardığım sonuca göre, bunların peder, askeri bir mevzuda (operasyon, çatışma) bu ercü ve güngör'e büyük kötülük (!) yapmış. bu büyük kötülüğün (!) şiddetini, ercüment'in behzat'a karşı olan sevecenli-nefretli hallerinden de anlayabiliyoruz. yani mevzu behzat'ı öldürmek değil, aynı kötülüğü ona yapmak. (altıpatlar mevzusunda, ercüment bütün kurşunları sıkmadı. bahar'dan sonra bir kurşun hakkı daha kalmıştı ama kullanmadı"

berna'yı da bu yüzden (önceki paragraf) ercüment öldürdü ve şule'yi de behzat'ın karşısına çıkaran yine ercüment. "bunu nereden anladın lan kamil?" derseniz, özellikle savcı yengemizin ve diğer karakterlerin söyleyip durduğu şu cümleden anladım; "kız tabii ki kötü olacak, kafasına silah dayadılar." dikkat edin, sürekli bunun söylenip durulması, izleyiciye, şule'nin, bu "gereksiz ve abartılı" üzüntü hallerini normalmiş gibi gösterme çabasıdır. ama yemez, burası yemez.

hatta behzat, şule'nin moralini düzeltmek için şule'ye diyor ki, "yakalayacağız adamları". şule de diyor ki; "yakalanınca bitecek mi?" dikkat ! burada şule'nin "bitecek mi?" dediği, korkular değil, şule'nin vicdan azabı.

ulan oğlum, zaten böyle bebek gibi konuşan hatunlara ayarımdır, ama şule başka dedik, o yapmaz dedik. yaptı.

bir iddiam daha var; ben deliriyorum lan sanırım.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar