bugün

ilk starbucks tecrübesi

starbucks'a ilk girildiğinde yaşanılanlardır.

azizim 4 yıldır öğretim hayatımı istanbul'da sürdürmeme karşın şu starbucks'ın kapısından bi kere giripte bekaretini bozmuşluğum yoktu bugüne kadar. çok büyük eksiklik değil mi bu? şimdi hepiniz 'amına goduumun eziği ulan 4 senede 1 saat uğranmaz mı zıtar baksa' diyosunuz farkındayım. ama 7 lirayı bi türlü biraraya getiremedim napim amonakim. yok lan sebep parasızlık falan da değil. madoda, özsütte de o fiyat oralarda takılıyorum ama starbucks hep bi kenarda kaldı benim için, kısmet olmadı deyim size. aslında sözlükte, arkadaşlar arasında adı sıkça zikredilmesine, hangi ünlü caddede yürüsem karşıma çıkmasına karşın starbucks denilen yer çokta sikimde olmamıştı, merak etmemiştim. ek olarak kahveyi de pek sevmemem etkili olmuş olabilir tabi. bugünse hasbel kader kuzenimin mecidiyeköye beni çağırması ve buluşma yeri olarak starbucks'ı söylemesi sebebiyle bu kutsal mekana ayak basma fırsatı buldum sayın sözlükçüler.

öncesinde starbucks'a gidiyoruz giyime saça başa dikkat edelim hesaabı saç baş düzeltmece, elbise ütülemece, traş olmaca, parfüm sıkınmaca derken kuzenin sülale bireylerimi tek tek sayarak küfretme sürecinin 6. turunda buluşma yerine gidebildim. kuzene 'ilk kez olacak' dedim, şaşırdı. 'ne diyosun olm daha önce hiç yapmadın mı?' dedi, bende 'hem de hiç' dedim. dedi 'neyse olm kafayı sok sonra hızlıca gir' dedim 'olm benim işim çabuk biter bak, çok iyiyse bi anda hüpletirim'. dedi 'buranın kahvesi çok güzel oluyo kuzen tadına vara vara içmeye çalış' (bi dakka siz ne sandınız? zürafa yokuşu tırmanmıyoruz aq starbucks la orası).

efenim içeri girmemizle beraber starbucksın self servis olduğunu öğrenmem bir oldu. aq bi kahveye 7 lira almayı biliyolar, masalarla ilgilenecek 2 garsonun cingenliğini yapıyolar. ulan iki işsize istihdam olur en azından. çalıştır 2 eleman 7 lirayı veriyoz zaten 8 i de verelim aq (vay aq gönlümün zenginliğine bak, starbucksın sahibine tur bindirdi). neyse efenim paramızla rezil olcaz ya bide bi coffe mocca almak için dünyanın sırasına girdik (aq para mevzusuna çok mu taktım hesabı da kuzene kitlediydim halbuki). ulan sırada beklerken bi baktım arka tarafa techizatın bizim kantinci ilhami abininkinden bi fazlası yok. yani ilhami abiden aldığın kahvenin aynısını adam yapıyo, bunu markalaştırıyo sonrada dünyayı domaltıyo. hay kapitalizm senin ananı skim.

neyse efenim aldık kahveleri geçtik dışarda masa kovalamaca etabına girdik. omuz omuza mücadeleleri aşıp kırmızı kartlık hareketlere başvuruyoduk ki, garson iki tarafa da sarı kartını gösterip sertçe uyardı. daha sonra götümüzü koyacak yer bulduk bulmasına da ortam beni bozdu. çünkü en son çay içmeye gittiğim yer sait abinin güngörendeki çay ocağıydı. aq bi gittik hepsi elit olcam diye kişilik kaybına uğramış keko sürüsü. bize özel karşılama hazırlamışlar. ulan ne kasıyosunuz ki kendinizi bu kadar? karılar desen hepsi kendini paris hilton zannediyo. aloooo ulan bizde 7 liraya aldık önünde duran bardaktakini, bu 1000 dolar vermiş havaları nedir anlamadım.

evet caanım yiğitler, güzel prensesler bugün birkez daha anladım ki bu markalar çaktırmadan alttan, üstten, sağdan, soldan ebemizi sikiyor. maliyeti 1-2 lira olan birşeye 7-8 lira vererek kendimizi lord gibi hissetmemizi sağlıyolar. sadece starbucksı kastetmiyorum buna mc donalds, levis, apple(aq 2 mp kameralı telefon üretip 1.5 milyara satıyor,alan adam kendini bi bok sanıyor) ve nice buna benzer marka aynı şeyi yapıyor. ama dönüş yok artık saplandık kapitalizm çukuruna insanlığımızı unuttuk galiba. inşallah yakında süper tuvalet diye bi marka çıkıp '10 liraya şıçın dünyanın efendisi olun' demez. bizde bu kafa varken gider lordlar gibi sıçarız.