bugün

sen de başını alıp gitme

15 yaşındaydım, teyzemlerle birlikte yaşıyordum.

öylesine bir andı, herhangi bir özelliği olmayan, sıradan bir andı işte. sonra evde açık olan radyodan bu şarkı duyulmaya başladı. mutfakta bulaşık yıkayan teyze, balkonda sigara içen enişte, odada ödev yapan kuzen, film izleyen ben; herşeyden ve bütün hepsinden arınmış olarak bu şarkıyı dinlemiştik.

resmen içimize işlemişti.

konuşamıyorduk, hareket etmiyorduk. sadece cem karaca'nın sesinden gelen içten bir nameyle, hem de "sen de başını alıp gitme" diyeceğimiz hiçkimseler yokken hayatlarımızda olayı anladık: bir şarkının sana birşeyler hissetirmesi için, senden birşeylere sahip olması gerekmiyordu.

teyzemler kıymet bilmek istediler.

ben de şarkıcı olmak. çok güzel bir şarkıydı.