bugün

entry'ler (180)

29 temmuz 2012 selçuk aydın robert guerrero maçı

Yazık oldu Selçuk' a, başka söylenecek söz bulamıyorum. Nereden bakarsan bak 2 bilemedin 3 yumruk kadar yakındı kemere Selçuk ama olmadı. Bu kadar önemli bir rakibi o noktaya kadar getirdi ama devamı gelmedi, yazık oldu.
Önce rakip Guerrero' dan başlayalım. Maça kesinlikle iyi hazırlanmamış, aldığı kilolardan ağırlaşmış ve belli ki Selçuk' u biraz hafife almış göründü. Ama kendi evinde böylesi bir maçı kazanmasını sağlayacak kadar profesyonel ve tecrübeli bir adam, ona şüphe yok. Çok fazla ve isabetli yumruk attı, ayakta kaldı ve rakibin bitirici yumruklarından sakınmayı bildi. Hazırlık sürecinde uğraştığı dertler, eşinin rahatsızlığı vs. bir yandan olumsuz etkilemiş belli ama öte yandan motive etmiş gibiydi. 2 kez grogi duruma geldi ama orjinal hızındaki bir Ghost o yumrukları almaz o duruma düşmezdi zaten. Kısaca kazanmak için daha fazla yumruk atması ve düşmemesi gerekiyordu ve bunu da başardı.
Selçuk cephesinde ise yeni birşey göremedik. Yukarıda bahsettiğim 2 grogi durumda da indirici son yumrukları atamadı ve işin garibi bu durumu izah ederken de ''atamadım işte çünkü atacak durumda değildim'' şeklinde anlam veremediğim bir açıklama yaptı. Bu durum ilk defa kavgaya giren, yumruklarını sıkmış genç bir adamın içinde öfke patlaması yaşasa da bir türlü o ilk yumruğu çıkaramamasını hatırlattı bana. Malum sonuçta ya dayağı yersin ya da yerde birbirinin boğazına yapışmış halde birilerinin kavgayı ayırmasını dilersin. iyi ama sen Selçuk Aydın' sın, bu sıkletin en iyi 10 adamından birisin bu mazeret olamaz. Ayrıca '' menejerim Ahmet Öner dışında kimse yoktu yanımda '' ne demek. Peki ya suçun büyük kısmını ''beni doğru hazırlamadılar'' diyerek köşe adamlarına yıkmak da nesi. Artık bu seviyede kimle çalışacağına sen karar vereceksin. Bunu yapacak gücün yoksa da şikayet etmeyeceksin. Kaldı ki o noktaya getirdiğin bir rakibi indirmek için doğru adamla çalışmak, doğru antrenmanı yapmak gibi bahanelere gülerler. Boks tarihinde grogi durumdayken tek bir ters yumrukla maçı kazanan onlarca adam var, isteyen girer youtube a bakar. Zaten rakibinden daha fazla yumruk atmanı kimse beklemiyordu. Biz biliyorduk ki Selçuk tek ve isabetli bir yumruk yakalarsa üzerine gider ve indirir, tıpkı JoJo Dan maçlarında olduğu gibi. Çünkü onun boks stili, stratejisi bunun üzerine kuruludur. Maç öncesi yazımda yazdığım gibi eksiklerine rağmen iyi yaptığı işleri çok iyi yapabilen bir boksördür bizim uşak. Ama olmadı, yapamadı. Aşağı yukarı istediği kıvama getirdiği maçı öylece bıraktı Selçuk.
Bundan sonrası için ümitsiz konuşmanın anlamı yok. Elimizde çok iyi bir malzeme var. Üstelik her ne kadar maçı kaybetmiş olsa da Amerika' da gayet iyi bir izlenim bıraktı Selçuk. Guerrero ile eşit seviyedeki birçok boksörün maç yapmak isteyebileceği türde bir rakip ve bu onun için çok önemli bir fırsat. Ahmet Öner e de önemli bir iş düşüyor bu durumda. Önce Selçuk' un her fırsatta şikayet ettiği köşe adamlarından kurtulmalı, mümkünse bir süre Amerika' da bu sıkletin kaynağındaki birileri ile çalışmalı ve üst düzey bir maç daha ayarlamalı. Onda bu potansiyel var, çünkü Ahmet Öner seversin sevmezsin ama tuttuğunu koparan bir tip ve bir şekilde iyi bir maç ayarlayacaktır (nitekim Maidana dan bahsediliyor). Sonrası ise Selçuk' a kalıyor, bu süreçten en az hasarla dönmeli çünkü artık Trabzon' da ya da istanbul' da ve hatta Almanya' da o kalibrede rakipler yok. Sıla, memleket, anam, babam, Trabzonum vs gibi zaaflarından sıyrılıp bir profesyonel gibi yaşaması şart. Ne zaman ki Guerrero' yu, Maidana' yı, Berto' yu yener, işte o zaman yeteneklerinin hakkını vermiş, muzaffer bir savaşçı olarak döner. Zaten o vakit bu saydığımız isimler de tıpış tıpış gelip istanbul' da ve hatta Trabzon' da maça çıkarlar. Ama o zamana kadar sebat edip sızlanmayı bırakmalı ve en azından iyi yaptığı işe yani sert ve kırıcı boksa odaklanmalıdır.

edwin valero

Her ölüm erkendir, kabul. Cemal Süreya' ya itirazımız yok ama bazılarınınki daha çok yakar içi. Azrail' in gözdesi olurlar, kısa hayatlarına en büyük sevgileri, en büyük acıları, en büyük dostlukları, en büyük başarıları ve en büyük hataları sığdırabilmis kişiler.

Edwin de çok farklı bir hayat yaşamadı aslında 30 yılı bulmayan ömründe. 12 yaşında boksa başlayıp, profesyonel olduktan sonra ilk 18 maçının tamamını 1. raundlarda nakavtla kazanarak erişilmesi zor bir rekora imza attı. Gerçi rekor Tyrone Brunson tarafından daha sonra kırıldı ama bu başka bir yazı konusu. Venezuella' nın zorlu mahallelerinden birinde çocukluğunu geçiren Edwin, amatör zamanında ciddi bir motorsiklet kazasında başından yaralandı. Hatta bu beyin hasarı Amerika' da boks yapmasına engel oldu. Konsey MR raporlarına bakıp kalıcı beyin hasarı ihtimali yüzünden lisans vermeyince 2004 ten itibaren uzakdoğu ( özellikle Japonya) ve ülkesinde maçlara çıktı. Featherweightde önüne çıkan herkesi ilk raundda nakavt etti. 19. maçta nakavtı 2. raunda bırakınca seri bozuldu. 2009 da ise Kuzey Amerika topraklarına geri döndü. Bırakın beyne darbe almayı, ringde sadece bir maçta 10 raund kaldığından olacak ki konsey, ''verin abi adamın lisansını'' dedi. ABD dönüşü lightweight de dövüşen Valero son maçında şu anki kemerin sahibi Meksikalı Antonio DeMarco' yu hem de Meksika' da 9. raundda perişan edene kadar yaptığı 27 profesyonel maçın tamamını nakavt ile kazandı.

Alkol ve uyuşturucu ( özellikle kokain), hayatının çok erken döneminden itibaren yol arkadaşıydı Edwin' in. Hiç de inkar etmedi. Onu tanıyanlar çocukluğundan beri hep hırçın ve inatçı olduğunu söylediler. Bu durum ringde çok işine yaradı ama özel hayatında önemli hatalar yapmasına neden oldu. Göğsünün orta yerine Venezuella Devlet Başkanı Chavez' in dövmesini yaptıracak kadar tutkuyla sevebilen bir adamdı, belki de fazla tutkulu. Önce 2009 da bir adama, karısı ve kızkardeşine saldırdığı için tutuklandı. iddialara göre sebep kan davası idi. Sonra Mart 2010 da karısı Jennifer' a şiddet uyguladığı için tutuklandı. Genç kadının akciğerinde ve başında ciddi hasar olduğu tespit edildi ama önce Edwin, sonra da karısı bunun bir kaza olduğunu ve karısının merdivenlerden düştüğünü iddia ettiler. Ancak hastane kayıtlarına göre Jennifer daha önce de benzer sebeplerle tedavi görmüştü. Bunu üzerine Edwin, 6 ay psikiyatrik tedavi şartı ile serbest bırakıldı.

Featherweight iken bir süre rakipsiz kaldı, kimse ona karşı ringe çıkmak istemedi. Bir ara 1,5 yıl gibi kısa bir sürede tam 4 maça çıktı ve toplamda sadece 14 raund dövüştü. Lightweighte çıktığı ilk maçta o zamanki şampiyon- ve hala önemli bir boksör olan- Kolombiyalı Antonio Pitalua' yı 2. raundda nakavt etti. Sonraki 2 maç onun kariyerinin son 2 maçı oldu. Belki biraz daha ağırdan aldığından, belki de bir üst sıklette zorlandığından olacak son 2 maç toplam 16 raund sürdü -az önce zorlandı dedim galiba-. iki maç da RTD ile bitti. Çok süratli, güçlü, dayanıklı, her iki yumruğu da eşit güçte, mucizevi bir boksördü. Herhangi bir maçını izlerken bu spordan aldığınız keyfi katlayacak bir sporcuydu.

Son maçından sadece 2 ay sonra, 18 Nisan 2010 da 24 yaşındaki karısı Jennifer bir otel odasında ölü bulundu. Valero tutuklandı ve suçunu itiraf etti. Güvenliği ve polisi kendi aramıştı. Sorgulamada hiç konuşmadı. Hapisanede geçirdiği tek günün sabahında hücresinde üzerindeki kıyafetle kendini astı.

bokslog

iyi niyetli, eğlenceli, nasıl desem şahane bir profesyonel boks blogu. http://www.bokslog.blogspot.com/ aha da adresi..

kazım ın fb yedek kulübesine hareket çekmesi

erken hem de çok erken yapılmış bir harekettir, nitekim her yönü ile olmamıştır.

cibona zagreb

efes pilsen ile birleşme haberlerinin efes pilsen kulübü tarafından yalanlandığı, 2 sezondur yaşanan maddi sıkıntılar nedeni ile zor durumda olan kulüptür.

göztepe eğitim ve araştırma hastanesi

ana bina girişinde kallavi ışıklı panosu ve sağda solda reklam panosu tadında boardları (ki bazılarında mübarek dini bayramlar tebrik edilir veya sizin için çalışıyoruz gibi ibareler yer alır-sanki devletin hastanesi başka bir ırk için çalışma durumundaymış gibi-), sadece başhekimlik ve ana giriş kapısı son 2 yılda yaptırılırken, zemin katı çok afedersin bok kokan, polikliniğin girişinde her boy ve çözünürlükte yarısı aynı sabit ekran görünütüsüne sahip, yarısı da kapalı lcd tv ler bulunurken, 8 katlı binada 7. kata dahi çatıdan su giren, tüm bunların olduğu sırada başhekimlik makamındaki saygıdeğer kişinin, zannedersem üstün hizmet nişanesi olarak yeni kurulan istanbul medeniyet üniversitesi rektörü olarak atandığı ancak, ayaktan ve yatan hasta sayısı aşağı yukarı aynı kaldığı halde çalışanlara ödenen döner sermaye ödemesinin tedricen azaltılıp bazı kliniklerde sıfırlandığı- evet rakamla da ''0'' - Şehr-i istanbul'umuzun güzide bir devlet kurumudur. son televizyon haberlerinin ardından (buz hastanesi gibi) hastane müdürü ve teknik işlerden sorumlu müdür yardımcısı görevden alınmıştır. tabi ki bu tür fiziki idari sorunlar başhekimin görev tanımına tam olarak girmese de hiçbir haberde ismin zikredilmemesi veya bir açıklamanın gelmemesi, medyanın hasta ve hasta yakınları şikayetleri bazlı haberleri dikkat çekicidir.

igor rakocevic

yuroligin tüm zamanlarının en önemli skorerlerinden biri, iki kez sayı kralı olmuş bir oyuncudur kendisi. şahsen çok beğendiğim, gençlik yıllarında şut atabilen atletik bir avrupalı olarak nba tecrübesi yaşamış bu kardeşimiz, istanbul' a geldiğinden beri içine şeytan girmiştir. sırbistan' da kendisine rakokiller derler ama şu sıralar efes' i öldürmekle meşgul. son banvit maçında son hücumda drive ederken çaldırdığı top ortaokul düzeyinde bir top kaybı olup, bende ''ya verin paramı da ben gideyim'' izlenimi bırakmıştır. hala topu çemberden geçiriyor orası ayrı ama onun dışında felaket oynuyor.

ender arslan

kendisi efes pilsen de süre alamadığı için şikayet ediyormuş. ben 7 senedir kendisinden şikayetçiyim. nedenine gelince; efes pilsen kadrosuna girdiği günden beri herhangi bir konuda gelişim göstermesini bekliyorum. nitekim kendisi 27 yaşına geldi, ancak 18 yaşında neyi nasıl yapıyorsa hala aynı şeyleri yapıyor veya yapamıyor. şöyle söyleyeyim, 21 yaşıma kadar basketboldan para kazanmış biri olarak, basketbol adına ender' in yapamadığı şeyleri yapamadığımı görünce vazgeçtim oynamaktan ve kendime başka bir meslek edindim. kendisinin kararını saygı ile karşılıyorum, sonuçta kendimle kıyaslayamayacağım kadar iyi bir oyuncudan bahsediyoruz. ancak milli takım oyun kurucusu olarak hala kadroya girebiliyorsa, bu memlekette guard oynayan tüm genç basketbolcuların silkinip kendine gelmesi lazım. bana göre bu dönemde tutku açık, hakan köseoğlu, barış ermiş ve hatta hakan demirel gibi oyuncuların biraz da hakları yendi gibi. tutku ve köseoğlu oyunu daha iyi kuran daha iyi pasörler ve ikisinin de şutu ender kadar istikrarsız değil. barış ise en azından çok daha fizikli ve çok daha iyi bir savunmacı, şutu da ender kadar istikrarsız, hakan demirel ise eşşekliğine doymasın demek istiyorum. nitekim süre isteyen bu kardeşime perasoviç ajmilano ve bugünkü banvit maçlarında süre verdi. tek pozisyon dahi ender' in kendini, yıllardan beri süregelemeyen gelişim sürecini, şutunu, oyun zekasını özetlemeye yetti. maçın son dakikasına girildi, eşitlik var ya da banvit 2 sayı önde, ender ikili oyun sonrası sahanın en ağır adamı lance williams ile birebir kaldı -banvitin faul hakkı dolmuş bu arada- ve çembere yaklaşık 6 metreden 2.05 lik lance in üzerinden bir fade away atmayı tercih etti. o meşhur hızı ile potemkin zırhlısı williams ı rahatlıkla geçebilecek ya da en kötüsü faul alıp çizgiye gidebilecekken o geriye çekilip şut atmayı uygun buldu. daha önce yapmadığı şey mi hayır tabi ki yaptı, o litvanya maçını ben de hatırlıyorum. ama 8-10 yıllık kariyerine böyle bir basketi en fazla 1 ya da 2 kez sığdırmış bir oyuncudan bahsediyoruz. e bu sefer de olmadı, ve efes rakocevic in (bu da başka bir entry konusu) saçma bir top kaybı ile maçı kaybetti. 22 dakika sahada kalıp 0/5 saha içi isabet ve 1 asistle maçı tamamladı ender. ama olsun değil mi çoookk sempatik çook tatlııı. ezcümle kendisi nelerden şikayetçi bilmem ama ben kendisinden ve onu kadroda halihazırda tutan efes pilsen yönetiminden, milli takım koç kadrosundan şikayetçiyim.

carl froch

bir önceki entryde adı geçen maç 27 kasım da helsinki de yapılmış ve froch, abraham'i 12 raund ilmek ilmek dövmek suretiyle maçı puanla kazanmıştır

heyecanlanınca detone olan spiker

e şarkı söyleyen insan detone olunca olmuyorsa bence spiker de detone olmamalı ama oluyor. hem de en iyileri olarak gösterilenler ne yazık ki. misal ercan taner, murat kosova. bu arkadaşların sesi maçın heyecan anında en tiz hali ile detone olur genelde ki bence son derece rahatsız edicidir, biraz da komik. ha spor spikerinin bu haline detonasyon denir mi? bence denir.

yorgana nevresim geçirmek

askerde veya yatılıda üst ranzada isen işin kolay da alttaysan zor siçueyşın.

fiat bravo

sadece 43000 tl ye 1.6 120bg (300nm tork) dizel 6 ileri otomatik vites (f1)+ esp+asr+msr+hillholder+7 hava yastığı+usb giriş+blue&me+ cruisecontrol+çift bölgeli tam otom klima+ follow me+ sport style bir modeli alınabilen otomobil. haaa paramın hesabını bilmem, aynı donanıma (allah var dsg şanzıman hariç) üstelik de 105 bg (250 nm) motora yaklaşık 60000 tl veririm dersen golf ü de tercih edebilrisin. yine yaklaşık 55000 tl ye leon da var yine 105 bg (bunda da dsg nin hakkını yemeyelim). 308 de olur 112bg 1.6 motor ama o da 48000 tl yi bulur. yok ben bravo nun tipini sevmedim dersen orasını bilemem. ama motora şanzımana güvenliğe laf edenlere tek başlarına otomobil almamalarını, bilen bir tanıdığa danışmalarını öneririm. yok ben danıştım, bir bilen de golf al dedi diyorsan size mutluluklar dilerim. ama eminim o 50-60 bin lira da kolay kazanılmıyordur, ihtiyatlı olmak lazım. aradaki 15-20 bine küçük kardeşine de bir otomobil alırdın 2. el, sevinirdi gariban. başka alternatif yok mu dersen elbet var kia ceed al, 115bg dizel fullotomatik, hem de daha ucuza -düşün bravodan bile daha ucuza- olmadı i30 alırsın o da 115bg fiyatı bravo ile aynı. yok ama sen beğenmedin ne o öyle kia mia değil mi. doğru zaten sorento da sportage da cip değil, kimse almaz.

blake griffin

2.08, anormal atletik (mozgov' a sorun), fundamentali bir uzun için gayet iyi, müthiş ribauntçu ve daha 21 yaşında. şu hali insana genç barkley ile kemp i hatırlatıyor ve muhtemel onların başarılarına ulaşacaktır- sakatlık olmazsa-. ancak barkley+kemp toplamda 0-sıfır- şampiyonluk kazandı malum. nitekim oyununu benzetebileceğim amare de aynı durumda. bu noktada belirleyici olan nasıl bir savunmacı olacağı ki bu konuda önünde oyun tarzı ve oyuncu özellikleri benzemese de şahane bir örnek var; tim duncan eşittir: 4 yüzük. gereken malzemeleri yaz blake ciğim. 1- popovich gibi bir koç (dolayısı ile del negro ile bu iş olmaz olamaz, her ne kadar beraber çalışmış olsalar da)2- söyledik savunma 3- eric gordon ve kaman yanına biraz cinobilimsi atletik, şut sokan savunma yapan birşey, biraz düşük kalite cp3 tadında guard, yanına da faruk, bledso, deandre gibi gençler 4- sağlam dizler 5- şehir veya takım değiştirmeye gerek yok ama formanın önüne clippers değil lakers yazdırmak.

allen iverson

çok değil 3-4 sene önce bile -ki bu adam 14 yıl önce profesyonel oldu hatırlatırım- 2 adet ömer onan ı, kendisini tutmaya çalışırken kafa kafaya tokuşturacak kadar büyük bir basketbol oyuncusudur. bugünkü durumu ile değerlendirilemeyecek kadar önemli bir sporcudur. aksini yazmaya çalışmak benim nazarımda sığlık olarak tanımlanabilir. shaq da bugün zor smaç yapıyor, izlerken insanın biraz içi buruluyor ama yapacak birşey yok, aynı adam 92-05 arası aynı çemberleri dişliyordu sıçradığında. ezcümle, allen iverson hakkında entry yazarken taraftar olarak değil sağduyulu bir basketbolsever olarak düşünmekte fayda var.

sean gregory may

fenerin yeni toramanı. şahane bir kolej kariyeri sonrası nba için enli ama boysuz bir kardeşimiz olması yetmezmiş gibi 2007 de sağ dizinden mikrokırık ameliyatı olmuş ve bu ameliyatı olan birçokları gibi bir daha kasayı toplayamamıştır. jkidd, amare de oldu bu ameliyatı ve yıllar içinde daha iyi sonuçlar alındı bu operasyondan ancak dedim ya bu toraman antrenmanda attığı şuttan fazlasını yemiş olacak ki bir türlü ideal kiloya ulaşamadı. nba in defterden sildiği bir uzun-cuk- .fenerin aradığı oyuncu kesinlikle değil bırak vidmar' ı kaya'dan daha verimli olması bile imkansız.uzun rotasyonunda sonda olur, son kilosunu bilmiyorum ama 130 civarı ise -neredeyse kolejden beri hiç olmamış- de ancak 10 maç ortalama 8-10 dk oynar sonra da dizi eline alır. öyle olmasa ama ne yazık ki öyle.

david haye

13 kasımda eski olimpiyat şampiyonu audley harrison' ı (197cm lik bu adamla muhtemel kliçko idmanı yaptı)çuval gibi dövüp 3. raundda yere yapıştırmıştır. ukraynalı kardeşler için fena prova olmadı sanırım ama onlar harrison kadar pasif kalmazlar sanıyorum. haye korkmadan bu maçtaki gibi girip çıkarsa bence vladimiri alt edebilir ama abisi için birşey diyemem onun çenesi biraz daha güçlü gibi. son söz olarak, son yıllarda ne yazık ki ağırsıklet seyretmekten zevk aldığım tek boksördür kendisi ki malum aslında ağırsıklet bile değildir, wah wah..

mahir oral

30 ekim' de ortasıklet ibf kemeri için sebastian sylvester karşısına çıkmış ancak pek varlık gösterememiş 8,9 ve 11. raundlarda birer kez yere düşmüş ve maçı ud ile kaybetmiştir. zannımca da profesyonel arenadaki son büyük kemer maçına çıkmış ama bu şansı kullanamamıştır.

paul williams

benim bildiğim 27.07.1981 doğumlu paul williams ortasıklettir, eski wbo welterweight şampiyonudur. son maçında (daha doğrusu dün) wbc ortasıklet kemeri için daha önce kelly pavlik'ten bu kemeri almış olan sergio gabriel martinez karşısına çıkmış, ancak 2. raundda aldığı sol kroşe ile yaklaşık 5 dakika kendine gelememiştir.

arsız gönül

biz de arctic monkeys seviyoruz ama böyle yapmıyoruz.

dahiliye

ne yazık ki immunoloji isimli bir alt dal bulundurmayan branştır.