bugün
- icardi190527
- hamas bir terör örgütüdür15
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- futbolcu ismiyle nick almak12
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız19
- anın görüntüsü13
- icardi1905 silik olsun kampanyası19
- şehirler arası aşk yaşamak9
- true'nin porno arşivi kaç gb8
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- artificialintelligence9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım12
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
entry'ler (49)
bu otel paristedir.
içi boşalmış aşkları vurmalı onlara sıradan bir cinayet süsü vermeli.
etli butlu bir nokia efsanesidir. maç izlediğim ilk telefondur. Ha bir de sivrisinek kaçırma programı yüklemiştim. O gün off sürmedim deneme amaçlı. sabaha kadar kemirdi şerefsizler. ha bu telefonun suçu muydu değil yazılımcı ibnelerin geyiğine geldik. çocuktuk be.
başlık açmayı beceremeyen tip, sıçası gelse sofraya oturur.
bağnaz yobaz ibnelerin kafalarının içi.
beyin ve zaman iğfal şebekesinin türlü şebeklikleri yayınladığı genellikle tüketim endeksli yaşayanları hedef kitle olarak belirlemiş ciddi bir kitleye de ulaşmış, sözlükte de müptelalarının olduğunu üzülerek gördüğüm ve bu ülkenin geleceğinden umudum olmamasını sağlayan osuruğumun sesinin bile daha kıymetli olduğu ne idüğü belirsiz bir oluşumun gıcık sesi...
kendi götüne güvenemeyip tayt giyemeyen erkektir.
izmir'de yaşayan bir Konyalı olarak izmir değildir diyorum.. Konya zaten dünyayı gez de görmesen de olur denilen bağnaz bir şehir. Bu şehir Tunceli'dir bana göre... Gittim gördüm cehaletimden utandım. Lise öğrencileri ile konuşurken bile sözlerinize dikkat etmelisiniz yoksa benim gibi zor duruma düşebilirsiniz. 15 yaşında bir gencin yazdığı ve okuduğu bir şiir bu ülkede yüz binler satan edebiyatçıların ne kadar sığ olduklarını sorgulatmıştır bana bir de...
ikisi de birbirinin varoluş sebebidir...
KABAK KOYU SEYAHATNAMESi (gidecekler.. gitmeyi düşünenler için )
Senelerdir ha bugün ha yarın diye erteleyip durduğum ve nihayetinde bir kaç hafta önce çadırlarımızı sırtlanıp yollarına koyulduğum koyduğumun koyudur.
Detay isteyenler için : Sabaha karşı fethiye otogarına gelmişseniz garın hemen köşesinde carrefour mağazasının önünden kalkan 08:20 faralya yönüne hareket eden ilk minübüse binebilirsiniz. beklemek sıkıcı olabilir karşısında bir lokanta var kahvaltıları çok güzel tavsiye olunur..minübüs gelir ve tepeleme doldurulur birde çantalar vs.. işkence burada başlar…yaklaşık 1 saat onbeş dakika sürecek yolculuğunuz minübüs şoförünün insiyafine göre değişebilir. ölüdeniz’i geçtikten sonra faralya yoluna girersiniz ve burada yol iki arabanın yanyana geçmesinin çok zor olduğu bir noktaya gelir. buna birde sağ tarafınızda bir karış mesafede ucu bucu görünmez bir uçurum kıyısından gitmek eklenince aşağıya değil yukarıya bakarsınız… bir de inişlerde o keskin ve kötü virajlara 120 ile giren bir minübüs şoförünüz varsa tanrıya ne kadar yakın olduğunuzu vücudunuzun en ücra köşesine kadar hissedersiniz.ömrünüze ömür katmak istediğiniz tatilin başlangıcında ömrünüz bir hayli törpülenir…iç organlarınız birbirine karışmış halde faralya ya vardığınızda kendinizi tabanlara kuvvetle yarım saatte aşağıya tesislere indirebilirsiniz. dolmuşlar da inmektedir zira kalabalık değil tekseniz 40- 50 tl yi gözden çıkarmanız gerekir diğer türlü 5 tl ye inmek mümkün. biz yürüyerek vardık çok zor olmadı. şimdilerde yaklaşık 25 civarına çıkmış tesis sayısı. en yukarılarda kalırsanız denize bir yarım saatte inmeniz gerekebilir. fiyatlar aşağılara indikçe yükseliyor.. garibin çilesi bitmez böylesine bir cennetinde bedelinin olduğu ile karşı karşıya gelince sınıflararası ayrışmanın burada bile olduğu gerçeğiyle yüzleşmeniz sizi dumura uğratabilir. günlük 250 lira olur mu lan o ha! bizim gibi çadırınız ile gelmişseniz fiyatları günlük 50 tl den başlayan ve dediğim gibi aşağılara indikçe 100 liraları geçen tesislerde çadırınızı kurabilirsiniz. sabah ve akşam yemekleri veriyorlar sadece.. çadırları kurup bölgeyi ve tesisleri keşfe çıkalım derseniz o güne ancak sığdırabilirsiniz. her yerde olduğu gibi orada da popüler mekanlar bulunmakta. buraya yazıp reklamlarını yapmayacağım bilen bilir bilmeyen öğrenir zaten.. bol bol renkli şalvarlı, rastalı, boncuklu slow motion tiplere rastlamanız an meselesi.. burada insanlar o kadar sıcakkanlı ve samimiler ki ben açıkçası rahatsız olduğumu dile getirebilirim.yapay bir doğallık hakim çevrede.. herkes herkesle iletişim kurmaya ait reflekslere kurulmuş dumanı üstünde tüten bir bok sanki..(kumsalda arkadaşlarla otururken yanımıza pat diye oturan bir kişi arkadaşın taşlarla yaptığı kuleyi ben burada bir ''ben inceltip penis diyorum'' ... görüyorum demesi ilk şaşkınlığımız oldu .gülümseyerek size gelen buyur ettiğiniz insanların o şişmiş egoları ne öyle? bütün nirvanalar burada anasını satayım.. felsefi soslara bulanmış lümpen tavırlı abiler ablalar kardeşler ne güzelsiniz siz. biz zaten sizi o kalabalık kentlerde de biliyorduk varoşlarından habersiz olduğunuz.. neyse dumanı üstünde efil efil esen bu koyun sakinleri bir tarafta öylece dursun koyun koyuna..aşağıda bir deniz var turkuaz renkte ama o dalga bir dinse de girebilsek hayalini kurduğunuz ve göremediğiniz. dağların başı da buradaki insanların başı gibi dumanlı.. ben dağları tercih ettiğimden yaklaşık 2,5 saatte cennet koyu diye bilinen yola koyuldum patikadan… asla tek başınıza rotayı bilmeden çıkmayın yola yoksa benim gibi kaybolursanız 5 saat kendinizi arar durursunuz ormanın içinde. .. gabak goyundan seyrek zamanlarda kalkan tekneler deniz az dalgalı olduğu zamanlar 200 lira civarında bir ücretle sizi cennetin sakin sularına pamuk gibi bırakabiliyor.. cennet gerçekten bir cennet ama.. sadece tek tesis bulunmakta alternatifi yok. yiyeceğiniz makul miktarda ise 10 lira gibi bir çadır ücreti ödeyip kalabiliyorsunuz burada..sabah akşam yemekleri çadır dahil 65 lira ki o yükü taşımaya değmez gerçekten. cennet camping işletmecileri fethiyeli.. kabak koyunda ki gibi büyük kentlerde işletmecilik yapmış insanlar gibi değiller.her yanıyla bizim bildiğimiz o gönlü tok, toprak kokulu anadolu insanları... odun ateşinde demlenmiş bir çayla sizi karşılıyorlar önce. burası bildiğiniz bir köy.. etrafta tavuklar horozlar tavşanlar… geyik koyundan sonra burası ilaç… gözünü sevdiğimin doğallığı… durmuş kardeşin,çok yorulmuşsun hadi şöyle git bir serinle diye seslendiği zaman indim sahile.. böyle bir denizi böyle bir maviyi daha önce fotograflarda gördüğümü hatırlıyorum yaklaştıkça.. doğayla denizle ilk orada bir kucaklaşma yaşadığım için iyi ki diyorum iyi ki … dönüşte karanlığa kalıp o kaybolduğum yollarda gecelememe izin vermedi durmuş kardeş.. teknesiyle beni sahte cennete tekrar bıraktı.. sonraki bir kaç gün kabus… çeşme, bodrum beach klüplerinden de pek farklı görmediğim tüketimin bir başka çeşidi olan bu bokumsu sulara asla gelmemek üzere terk ettim.
artık tercih size kalmış alternatif bir tatil için gidilesi görülesi bir yer cennet koyu.. kabağın tadı bozuk... cennete...ister patikadan saatlerce yürüyerek.. ister tekne ile..
Senelerdir ha bugün ha yarın diye erteleyip durduğum ve nihayetinde bir kaç hafta önce çadırlarımızı sırtlanıp yollarına koyulduğum koyduğumun koyudur.
Detay isteyenler için : Sabaha karşı fethiye otogarına gelmişseniz garın hemen köşesinde carrefour mağazasının önünden kalkan 08:20 faralya yönüne hareket eden ilk minübüse binebilirsiniz. beklemek sıkıcı olabilir karşısında bir lokanta var kahvaltıları çok güzel tavsiye olunur..minübüs gelir ve tepeleme doldurulur birde çantalar vs.. işkence burada başlar…yaklaşık 1 saat onbeş dakika sürecek yolculuğunuz minübüs şoförünün insiyafine göre değişebilir. ölüdeniz’i geçtikten sonra faralya yoluna girersiniz ve burada yol iki arabanın yanyana geçmesinin çok zor olduğu bir noktaya gelir. buna birde sağ tarafınızda bir karış mesafede ucu bucu görünmez bir uçurum kıyısından gitmek eklenince aşağıya değil yukarıya bakarsınız… bir de inişlerde o keskin ve kötü virajlara 120 ile giren bir minübüs şoförünüz varsa tanrıya ne kadar yakın olduğunuzu vücudunuzun en ücra köşesine kadar hissedersiniz.ömrünüze ömür katmak istediğiniz tatilin başlangıcında ömrünüz bir hayli törpülenir…iç organlarınız birbirine karışmış halde faralya ya vardığınızda kendinizi tabanlara kuvvetle yarım saatte aşağıya tesislere indirebilirsiniz. dolmuşlar da inmektedir zira kalabalık değil tekseniz 40- 50 tl yi gözden çıkarmanız gerekir diğer türlü 5 tl ye inmek mümkün. biz yürüyerek vardık çok zor olmadı. şimdilerde yaklaşık 25 civarına çıkmış tesis sayısı. en yukarılarda kalırsanız denize bir yarım saatte inmeniz gerekebilir. fiyatlar aşağılara indikçe yükseliyor.. garibin çilesi bitmez böylesine bir cennetinde bedelinin olduğu ile karşı karşıya gelince sınıflararası ayrışmanın burada bile olduğu gerçeğiyle yüzleşmeniz sizi dumura uğratabilir. günlük 250 lira olur mu lan o ha! bizim gibi çadırınız ile gelmişseniz fiyatları günlük 50 tl den başlayan ve dediğim gibi aşağılara indikçe 100 liraları geçen tesislerde çadırınızı kurabilirsiniz. sabah ve akşam yemekleri veriyorlar sadece.. çadırları kurup bölgeyi ve tesisleri keşfe çıkalım derseniz o güne ancak sığdırabilirsiniz. her yerde olduğu gibi orada da popüler mekanlar bulunmakta. buraya yazıp reklamlarını yapmayacağım bilen bilir bilmeyen öğrenir zaten.. bol bol renkli şalvarlı, rastalı, boncuklu slow motion tiplere rastlamanız an meselesi.. burada insanlar o kadar sıcakkanlı ve samimiler ki ben açıkçası rahatsız olduğumu dile getirebilirim.yapay bir doğallık hakim çevrede.. herkes herkesle iletişim kurmaya ait reflekslere kurulmuş dumanı üstünde tüten bir bok sanki..(kumsalda arkadaşlarla otururken yanımıza pat diye oturan bir kişi arkadaşın taşlarla yaptığı kuleyi ben burada bir ''ben inceltip penis diyorum'' ... görüyorum demesi ilk şaşkınlığımız oldu .gülümseyerek size gelen buyur ettiğiniz insanların o şişmiş egoları ne öyle? bütün nirvanalar burada anasını satayım.. felsefi soslara bulanmış lümpen tavırlı abiler ablalar kardeşler ne güzelsiniz siz. biz zaten sizi o kalabalık kentlerde de biliyorduk varoşlarından habersiz olduğunuz.. neyse dumanı üstünde efil efil esen bu koyun sakinleri bir tarafta öylece dursun koyun koyuna..aşağıda bir deniz var turkuaz renkte ama o dalga bir dinse de girebilsek hayalini kurduğunuz ve göremediğiniz. dağların başı da buradaki insanların başı gibi dumanlı.. ben dağları tercih ettiğimden yaklaşık 2,5 saatte cennet koyu diye bilinen yola koyuldum patikadan… asla tek başınıza rotayı bilmeden çıkmayın yola yoksa benim gibi kaybolursanız 5 saat kendinizi arar durursunuz ormanın içinde. .. gabak goyundan seyrek zamanlarda kalkan tekneler deniz az dalgalı olduğu zamanlar 200 lira civarında bir ücretle sizi cennetin sakin sularına pamuk gibi bırakabiliyor.. cennet gerçekten bir cennet ama.. sadece tek tesis bulunmakta alternatifi yok. yiyeceğiniz makul miktarda ise 10 lira gibi bir çadır ücreti ödeyip kalabiliyorsunuz burada..sabah akşam yemekleri çadır dahil 65 lira ki o yükü taşımaya değmez gerçekten. cennet camping işletmecileri fethiyeli.. kabak koyunda ki gibi büyük kentlerde işletmecilik yapmış insanlar gibi değiller.her yanıyla bizim bildiğimiz o gönlü tok, toprak kokulu anadolu insanları... odun ateşinde demlenmiş bir çayla sizi karşılıyorlar önce. burası bildiğiniz bir köy.. etrafta tavuklar horozlar tavşanlar… geyik koyundan sonra burası ilaç… gözünü sevdiğimin doğallığı… durmuş kardeşin,çok yorulmuşsun hadi şöyle git bir serinle diye seslendiği zaman indim sahile.. böyle bir denizi böyle bir maviyi daha önce fotograflarda gördüğümü hatırlıyorum yaklaştıkça.. doğayla denizle ilk orada bir kucaklaşma yaşadığım için iyi ki diyorum iyi ki … dönüşte karanlığa kalıp o kaybolduğum yollarda gecelememe izin vermedi durmuş kardeş.. teknesiyle beni sahte cennete tekrar bıraktı.. sonraki bir kaç gün kabus… çeşme, bodrum beach klüplerinden de pek farklı görmediğim tüketimin bir başka çeşidi olan bu bokumsu sulara asla gelmemek üzere terk ettim.
artık tercih size kalmış alternatif bir tatil için gidilesi görülesi bir yer cennet koyu.. kabağın tadı bozuk... cennete...ister patikadan saatlerce yürüyerek.. ister tekne ile..
ay kiz : ziya
aşkın rengi siyahtır kitabının yazarı. dış görünüş olarak insana her ne kadar bir artist imajı verse de doyumsuz sohbeti ile memlekette hala böyle edebiyat insanları da varmış dedirten şahsına münhasır, ideolojik duruşu ve tavrı ile takdir ettiğim şiir insanı
kafası iyiyken asla şiir okumaması gereken insandı... ama kafası hiç kötü olmadı.
manisa da almanların sahip olduğu koskoca bir fabrika sadece güneşten elde ettiği enerji ile kendi elektiriğini karşılıyormuş. bu da yetmezmiş gibi sistemlerini daha da geliştirip ürettikleri elektriği devlete satacaklar ve devlette halkına... güneşi hiç olmayan almanya da bile nükller santraller kapatılıp ekolojik yapıya geçerken paşazadeler rant için memleketin amına koymaya devam ediyorlar...güneşle ne alıp veremediğiniz var la sizin? akkuyuya nükleer santral istemiyoruz!!!
karanlık aydınlıkçıların oylarımızla hegamonya kurduğu tüm zamanlarda ilk kez göğsümü gere gere oy vereceğim partidir..