bugün

entry'ler (204)

porno cd üzerine yazılan alternatif isimler

(bkz: yabancı karışık mp3)
(bkz: oyun)

denize düşen ateisti mi kurtarırsın satanisti mi

''ne biçim insanlar varmış be'' dedim şöyle bi bakınca entrylere. yahu adamı inanışına göre mi kurtarıyosunuz siz? müslüman ateisti kurtarmasın, agnostik zerdüştü kurtarmasın, budist yahudiyi kurtarmasın ee kim kimi kurtarıcak bu dünyada? nasıl bir kin beslemiş adamlar meğer kendi allah'ına inanmadı adamlar diye. unutmadan ölen bir insanı imkanın varken kurtarmamak da bir nevi cinayettir müslüman olduğu için ateisti kurtarmayan arkadaşlarım. hatırlatayım dedim. siz seversiniz.

ama bi yandan da ateisti kurtarırdım ha. satanist ölümden sonrasına falan inanıyor ne biliyim abuk subuk bi şeyler falan da ateist adam hiçbi şeye inanmıyor en çok o korkar ölümden.

açtığı başlığa durmadan entry yazan yazarlar

başlığın sol frame den gitmemesi için çaba gösteren yazardır. aslında ona da hak vermek lazım bir yandan. çünkü yazılan yazılar öyle bir okunmuyor ki bu sözlükte bu tür çabalar mazur bile görülebilir. tabi 2 kilometre öteden güzel bir yazı olduğu belli olan bir yazar tarafından ve çevresi geniş olan bir yazar tarafından yazılmamışsa şayet.

gece yattığınızda sineğin kulağınızda vızıldaması

#5039606

türk halkının ebelere olan nefreti

oyunlarda bile zor ve sıkıcı olan işi yapmak zorunda olanlar ebe statüsündedir. neden ebedir o kişi ve neden sobeler asla bilemiyoruz.

(bkz: ebeden ebeye yok)

bugün allah için ne yaptın

(bkz: bugün israil için ne yaptın)*

hazzı para ile satın almak

haz, zevk demektir. iktisatta da olduğu gibi satın alınan maldan alınan zevk ve mutluluk bize o maldan sağladığımız faydadır. yediğimiz yemekten, kullandığımız arabadan, çocuğumuzu gönderdiğimiz dersaneden maksimum haz duymak isteriz. çünkü donmuş emeğimizin yani paramızın en çok faydayı sağlamasını isteriz. #5426819 da anlattığım gibi toplum sadece emek değişimiyle yaşayabilir. yoksa her şeyi tekrar icat etmek, her şeye yapamayacağımız kadar emek harcamamız gerekir. hazzı kötü bir şey olarak algılamamak gerekir.

hazzı para ile satın almak

şanssız bir durum değildir, doğanın kanunudur. bu para dediğimiz şey bir metadır. yani emeğin donmuş halidir. ve donmuş emekle mübadele yapabilen biz insanlar bunu kendimize kolaylık olsun diye icat etmişizdir. ilkçağ insanlarının hazza ulaşmak için yapabileceği tek şey emek vermek. oysa biz şu an para sayesinde emek değişimi yapabiliyoruz. bakın nasıl mı oluyor? domates yemek için hepimizin tarlaları yok. gemiyle karşıya geçmek için gemi icat etmemize gerek yok.

bir örnek; hastalanan ve otomobil üretiminde çalışan bir işçi, bu üretimde kullandığı emeği para şeklinde eline alır. doktora gider ve ölmekten kurtulur. doktor da bu hastasının ameliyatına yetişmek için arabasına biner ve yetişir.

önemli olan sorun istihdam sorunudur. yoksa para insanoğlunun bulduğu çok değerli bir icattır. para olmasaydı bilim de ilerlemezdi insan zekası da.

unutmuşum editi: doğanın kanunu konusu da şöyledir. bir aslan yaşamak için ceylan yemelidir ve bunun için de harcaması gereken şey emektir. veya kuşların yavrularını beslemesi için harcaması gereken şey de emektir. insanlar doğası gereği toplu halde yaşar ve bu topluluğun birbirine yardımı emek değişimiyle olabilir. hayvanlardan bir farkımız da budur.

bugün israil için ne yaptın

(bkz: bugün allah için ne yaptın) sorusunun alternatifidir. amerika ve onun ortadoğu kolu israil'in boy boy şirketlerinden bol bol mal ithal ederken, kullanırken, ülkenin topraklarını kiralarken veya satarken, islam için amerika yakınlığını düşünen insanlar çevremizde bulunurken, bu insanlara allah için ne yaptın diye sormadan önce çocuklarımızın geleceği için önce bu soru sorulmalıdır zannımca.

israil'in insanlara neler yaptığını ve toprak satın alma politikasıyla filistini ne hale getirdiğini görmek için televizyona şöyle bir bakmak yeterliyken bu soruyu kendine soranda diğer soruya göre daha büyük bir etki yaratması beklenmelidir ama boş bir bekleyiştir elbet.

yere düşen çocuğun kalkınca anneden dayak yemesi

'yaptığın hatalarda tek büyük suçlunun kendin olduğunun gerçeği' ni öğretmek isteyen annenin davranışıdır. sevdiğin kişi aldatır suçlusu sensindir. dost kazığı yersin suçlusu sensindir. üniversiteyi kazanamassın yine sensindir. karşında memnun olmayanları gördüğün hangi durumda suçlusu bir başkasıdır ki? doğru veya yanlış hayatın bir kuralı gibidir. çoğu zaman suçu başkasında ararız, hayatın acımasızlığına kızarız, durumlara olaylara isyanımızı dillendiririz ama hayat suçlu konumunda daima bizi görür. misal münevver karabulut cinayetinde birçok insanın suçu münevverde de aramasında tesadüfi bir durum yoktur. ''ailesi sahip çıksaymış'' demelerinin de. veya köylerde tecavüze uğrayan kadınların ya kendini asmasını istemeleri ya da tecavüz eden adamla evlendirilmesi de tesadüf değildir. her zaman iyiliği isteyen anne de belki bu kadar teferruatlı düşünmese de o an ''bir daha düşmemen için yaptım diyebilir. çünkü diyordur ki ''her düştüğünde yerden kaldıran ben olamamam, hayatın boyunca düştüğünde itip kakıcaklar. düşmemeyi öğren.''

nerelere bağladın be kardeşim diyebilirsiniz ama bir nevi de doğrudur. çünkü düştüğümüz zaman bizi şımartarak yaramızı saran, gözyaşlarımızı silen, nazımızı çeken kimse olmayacaktır. küçükken öğrenmemiz de bizim dayanıklılığımız olacaktır.

atmosferik düğün metal

http://www.youtube.com/watch?v=-vB8LNvKXB0

sana x in selamı var

(bkz: kadıköyün selami var)

açık saçık kadınları göstermeyen gözlük

açık seçik kadınları kapatmakla aynı mantıkta olan gözlük. şimdi kadınları kapatınca garipsemedik de erkeklerin gözlerini kapatınca mı garipseyeceğiz? olsa bir kişinin bile takmayacağı gözlüktür ama orası da ayrı.

tuvalette öss testi çözmek

(bkz: uyanda balığa gidelim)
(bkz: öss ne lan)
(bkz: bir alışkanlık olarak öss kasmak)

yokluk paradoksu ve tanrının kesinliği

yokluğu hayatı boyunca hiç görmemiş veya bilmemiş insanoğlunun yokluk hakkında yapmaya çalıştığı yorumdur. biz insanlar yokluk deyince aklımıza siyahı getiriveririz hemen. tamamen duyularla algıladığımız dış çevreden fazlasını yaşayamamamız böyle sonuçlara varmamıza sebep olabilir. ama biliyoruz ki duyularımız bizi yanıltır. en basitinden çay bardağındaki kaşığı kırılmış gibi görürüz ama bildiğimiz bir gerçek olduğu için bunu önemsemeyiz. peki ya bilemediğimiz gerçekleri asla bilemiyorsak? sürekli dünyada gördüğümüz şeyleri farklı mekanlarda hayal ederek yokluk kavramının yokluğuna ulaşamayız. çünkü çok basit zekamızla, sadece dünya algımızla hareket ediyoruzdur.

gerçekliğin farklı olduğu bir başka yer ise rüyalardır. orada gördüklerimiz gerçekte yoktur diyebiliriz belki ama bu da doğru değildir. tamamen somut dünyadan alınmış tüm bilgilerin tüm renklerin ve şekillerin karışmasıyla soyut bir gerçeklik yaratır zihnimiz. yani dünyada hiç görmediğimiz bir rengi rüyamızda da göremeyiz.

anlatmak istediğim nokta şu; yokluk kavramı bize ''bakın at başlı kartal yoktur işte yokluk böyle bi şeydir'' demiyor. yokluğu asla algılayamayacağımızı söylüyor. özellikle yokluk deyince siyah bir boşluk hayal edebilen basit zihinlerimizle. ha tanrı kelimesini cümle içinde kurabilmemiz onun varlığına işarettir denebiliyorsa şayet bu tanrı kavramıyla dünya üzerinde karşılaşmamızdandır. yani şu an 100milyon ışık yılı ötedeki yarı insan yarı fil bir yaratık varsa ve ben ''o yoktur'' diyemiyorsam bu onun var olduğu veya yok olduğu anlamına gelmez çünkü dünya üzerinde ona dair hiç bir yorumum, ideam bulunmamaktadır. ama bir ihtiyaç olarak tanrı mutlaka insanda doğan bir varlıktır. nasıl sevgi bir ihtiyaçsa ve doğuyorsa aynı onun gibi. yani bir şeyden bahsedilebiliyor olması bu onun gerçek olduğu anlamına gelmez. insanların o konudaki bahisleri, dünya üzerindeki onu düşünmeye sevk eden olayları ve o kavramı yaratırkenki hisleri gerçektir. tanrı kavramının insanlar arasındaki bahsi gerçektir. veya x'in.

sözlük msnal com reklamı

şu sağda gördüğümüz, sözlüğümüzün son dönemdeki reklamı olan ''istediğin bay/bayanın msn adresini alabilirsin'' sloganıyla hareket eden reklamdaki kızları gözler önüne seren sitedir. kapat butonuna basmassanız şayet bu, yonjada resimlerinin altında binlerce ''chok tatlı cıqmıshsın'', ''selam $heker kız'' tarzı yorumlar bulunabilecek bayan arkadaşlarımızın bakışına maruz kalırsınız.

asıl sorun şudur; bunlar insana 'arkadaş bulma sitesi'nde bulunuyormuş hissi uyandırır, egonuz düşer ve onlara yazılar yazıyormuş hissi uyanır bedeninizde. bunun yanında kenardan köşeden annevari bir insan bakıyorsa bu kızlar kim sorusunu da yöneltebilir sizlere. ne cevap vericez ha biz o zaman? sözlüğe ailemizle gelemiyeceğiz mi artık nedir? bir önlem alınsın yetkililer. artık şuraya da facebook reklamları istiyoruz. misal; (bkz: 3 ayda 7cm büyüme), (bkz: 1 ayda 10kilo) gibi.

uzun metin yazamayan erkek yazar iktidarsızdır

jilet reklamlarıvari bir tespittir. zaten bir işin yapılmasıyla ilgili gaza getirme bazlı hareket ediliyorsa erkeklikten dem vurmak en klasik eylemdir. kızlar arasında bile erkek sözü veren adam gibi davrananlar vardır. şimdi burda da birtakım hareketler olmuş uzun yazanınki uzundur, efendime söyleyim geniş yazanınki kalındır, yok ince uzun yazanın bilmemnedir falan diye; ama gençler hepimizin bildiği bir şey vardır ki önemli olan entrynin uzunluğu değil işlevidir. küçük ama etkili bir entry ise ne mutlu onu yazana değil mi?

(bkz: uzun yazmayan aha böyle olsun lan)

evleninceye kadar seks yapmayan erkek

savunma mekanizmasını çalıştırır ve der ki; ''ben ilk kez evleneceğim kadınla yapmak istiyorum.'' tabi böyle istenebilir, istek meselesidir ancak; erkeklerin hormonu genelde konuşur ve bu hormonlar gerek rüyalar da gerek arzularda görsel olarak şekil de bulur. yani kısacası ''yapmam'' diyen kişinin hormonları aslında öyle dememektedir ve genelde çok fazla seks teklifi de aldığı söylenemez bu arkadaşlarımızın. bunun yanında başkalarını arzular, cinsel hayaller kurarlar ama bu önemli değildir. her nedense başkalarıyla hayal kurmuş ama bir kişiyle kendini paylaşmış birini namuslu, diğerlerini namussuz görebilir, hayat kadını muamelesi yapabilirler. işte bunların hepsi savunma mekanizmasıdır. doğaldır. arzulamak da doğaldır. her şey doğaldır ve mübahtır. yapın.

kedi sevmeyen insan

köpek fanatizmi yapan bir insan olabilir. her yerde kedilerin nankör olduğunu, köpeklerin ise sadık ve dost canlısı olduğunu dillendirir ''ama çook tatlııı'' diye kedi seven bayanlara(bayan insanları daha bi sever kedi) ısrarla bu görüşünü sunabilir ya da sunmayabilir.

bir adım sonrasında köpeklerin cefakar, sadık ve dost canlısı oluşunu, sinsi düşünmeyişini erkeklere; kedilerin nankör, bencil, sahibini tanımaz ve sinsi düşünceleriniyse kadınlara benzeterek köpek severlerin fenomeni olurlar.

tabi tatlı olması da sevilmesini gerektirmez. örneğin hemstrlar da fena sevimsiz değiller aslında ama birçok insan sevmez iğrenir falan.

burcu adındaki tüm kızların güzel olması

(bkz: berke isimli erkeklerin fenerli olması)