bugün

Yatılı okulun yurdunda, gece yarısı diğer binadaki tuvalete gitmeye korkup, arkadaşını tatlı uykusundan uyandırarak beraber gitmek,
arkadaşının gece tuvaleti gelince onun için uykudan kalkmamak...
suçlu suçlu da uyunmuyordu ama...
Şişeye işeyip küçük komşu kızına içirmeye çalışmak, aynı komşu kızını eve çağırıp kafasında oyuncak araba sürmek ve kızın saçları arabanın tekerine dolanınca saçını kesmek.
güvercin beslerdim çocukken. en kıymetli şeylerimdi. namussuzlar da hep başka bireylerin yuvalarına kaçardı. onlar da geri vermezdi. ben de sabah erkenden uyanıp evden ekmek alma bahanesiyle gidip onların yuvalarından çalarım. bazen de annelerine şikayet ederdim. bu pezevenk benim kuşları çaldı diye. ey gidi günler hey.
babam bayram harçlığını abime de bana da eşit verirdi her zamanda standarttı. bi bayram bayram harçlığını geciktirip öğleden sonra verdi abimi bulamayınca onun harçlığını da vermem için bana verdi ve üstüne üstlük bir de %100 zam yapmış. hemen aklıma şerefsizlik geldi. nasıl olsa %100 lük zam yaptı ben yine abime eski harçlıktan vereyim o da anlamaz diye düşündüm. ama hesap edemediğim babamın benden sonra abimi göreceği ve harçlığın miktarını söylemesiydi resmen ikisi de ağzıma sıçtı. bi daha böyle bi şeye meyletmedim. çok utandım.
Fiziksel farklılıklarla alay etmek çok sık rastlanan şerefsizliklerindendir. Kulaklarını çekip uzatsanız önünü alamazsınız.
kuzenim ile aynı sınıfta ve ilkokul 5. sınıftaydık. tenefüs arasında bahçede dolaşırken yerde o zamanın büyük parası olan 20.000 tl bulmuştuk. okulun etrafında da el arabasıyla turşu ve turşu suyu satan rahmetli turşucu ömer amca "turşu 1.000 liraaa, 2.5000 liraaaa, 5.000 liraaa" diye bağırıyordu şeytan misali. biz de bulduğumuz parayı müdüre teslim etmek yerine şeytana uyup sıçana kadar turşu ve bilimum turşu çeşitlerini yemiştik.
ve ertesi gün öğrendik ki parasını kaybeden sınıf arkadaşımız furkanmış.
haftalık harçlıklarımızı biriktirip 10.000 tl ben, 10.000 tl de kuzenim birleştirip furkana teslim ettik durumu anlatıp.

zaten yediğimiz turşular da 3 ders sonra bizi tuvalette kusar vaziyette bırakmıştı, tüm yediğimiz içtiğimiz şeyleri içimiz dışımıza çıkana kadar tuvalette bırakmıştık, ee allah büyük derler adama.

o günden beri yolda ne zaman para görsem, bulsam miğdem bulanır, kusasım gelir.
cümle akrabayı arayıp şakalamak.
+ iyi günler ptt den arıyorum.
- buyrun ne vardı
+ hatları yağlıyoruz da , telefonun altına tepsi koyarsanız yağlar halıya damlamasın.
- tamam evladım getirdim koydum tepsiyi.
+ hala, teyze , nine benin ben çinekop çinekop.
- allah seni bildiği gibi yapsın.
kitap fuarından 10 tl ye kitap alıp kitabın sayfalarını yırtıp adama şikayet etmek, ardından adama özür diletmek ve bedavadan 32 tl'lik Yüzüklerin Efendisi Kralın Dönüşü kitabını almak.

yağmurlu havada balkondan aşağıya tükürmek bunu yaparsanız güzel olur çünkü kişi vücuduna düşen tükürüğü yağmur sanar.

yanında paran olmayınca gizlice başkısının borç defterine yazdırtmak.
uçurtmamın kuyruğuna jilet takar uçurtma avına çıkardım. tabi tek olmazdım hiç. uçurtmasını kestiğim çocuklar pek cana yakın olmuyordu.
aynayı güneşe tutarak fıstık gibi kızları kızdırmak. Tabiki sonuçta kızların şikayeti ile dayağı yiyen yine ben olurdum.
28 yıllık kankam 7 yaşındayken ağaçtan üzerime işemişti.
çok yapmışımdır bende ama genelde arkdaşlarıma veya misfirliğe gittiğimizde burnumda sümük oldugunu falan hissedersem banyoya falan gitmezdim sinsice yaklaşırdım kanepeye en görünmez yerine bi güzel sürer sonra aynı şekilde uzaklaşırdım.
Bir kere misafirliğe gelen Nazmiye teyzenin terliklerini kesmiştim. Bir daha da gelmedi zaten. Ama neden böyle bir götlük yaptım hala hatırlamıyorum.
tanrılar çıldırmış olmalı filminin bir sahnesinde görmüştüm. yerli amca elindeki ince sopanın ucuna bir avuç çamuru eliyle yapıştırıp, fırlatıyordu. çamur bir hayli uzağa gidiyordu. bu sahneyi uygulamaya karar verdik. silahı gördüğümüz şekilde hazırladıktan sonra bütün gücümüzle fırlattık karşı apartmanın pencerelerine. gerçektende işe yarıyordu. bildiğin manda pisliği gibi duvara yapışıyordu çamurlar. hatta dairelerin pencerelerine bile yapıştırdık topak topak çamurları. tabi sonra arazi olduk *
çoğu çocuğun eline geçmiştir tüf tüf borusu. ben de bu işin kitabını yazan bir çocuk olarak o yıllarda neler yapmadım neler. pusuya yatıp, kırmızı ışıkta bekleyen arabaların içerisine gönderiyorduk külahı. bir oldu iki oldu derken, fordçu bir amca geldi durdu ışıklarda. cam da sonuna kadar açık yanında birisi oturuyor. biz de yolcu tarafına mevzilendik. nişanı aldık ve fırlattık külahı. büyük bir hızla giden külah yolcu amcanın gırtlağına çarptı ve düştü. ama sadece çarpıp düşmedi. akabinde bir haykırma sesi ve okkalı bir küfür de işitildi. bunu duyan bizler ayaklarımızı popolarımıza vura vura tam gaz kaçtık. hızımızı aşağı mahallenin sokak aralarında aldık. tüf tüf maceralarımız sadece bunla da sınırlı değildi tabii ki. dedim ya bu işin kitabını yazan ben, tasarımda bir nebze ileri giderek külah ucuna toplu iğne yapıştırarak kullanmışlığım da oldu. çok sağlıklı bir tasarım değildi. zira benim sağlığımı tehlikeye sokması gibi bir durum söz konusu idi. *
ilkokulda sınıfda soyadı kaygısız olan bir arkadaşın ev telefonunu her akşam arayarak o dönem meşhur olan kaygısızlar dizisinin şarkısını söyleyip oğlunuz okulda kumar oynuyor deyip kapatmak.

(çocuk sırf bu yüzden annesinden yediği dayağı gelip bize anlattığında, bizde vay kim yapar bu şerefsizliği diye yorum yapmıştık)
yan komşunun kızına kıl olurdum acayip. derste saçlarına sakız atmıştım. o gün bugündür konuşmaz benimle.
Eskiden cd'cilerde cd takası olurdu. Bende ne kadar cd poşeti varsa içini alakasız bozuk cdlerle doldururdum. Tabi oyun resimlerinide koyardım. O şekilde cd takası yapıp çevrede ne kadar cdci varsa sikmiştim.

Arkadaşımla beraber etraftaki salyangoz,solucan,kertenkele falan ne varsa kendi tabirimizle canice "avlıyorduk". Öldürdükten sonra hayvanı incelerdik birde.

Arkadaşlarımla büyük bir arazi yakmıştık evlere sıçrayacaktı yangın.

Büyük mağazalardan oyuncak satın alıp oynayıp oynayıp bozduktan sonra kusurunu kapatıp iade ederdim. Bu pek tutmuyordu adam anladığında bayağı korkmuştum.

Boncuklu tabanca savaşları yapardık, diğer mahalle ile. Yakından sıktığında morartıyordu, acısıda malum. Normalde yakından sıkmak yasakken ben bir yerden gizlice onları vururdum. Havada sıcak millet şort giyiyor tabi bende bacaklara sıkıp sıkıp kaçardım.
Perdeyi ve halıları kesmek. Bazen hobi olarak üstümü başımı da kesiyordum.

Kim bilir kaç para verdiler ben gidip kesiyorum. iyi ki beni kesmediler.

Bir defasında da salatanın içine düşmüştüm hiç unutmam. Babam annemi zor tutmuştu filan.
ayakkabımı kumla dolduran canberk adlı çocukluk arkadaşıma olan intikamımdır. sonuç ikimize de patladı. daha 10-11 yaşlarımızda, 12 yaşındaki kızı sıkıştırmaktan davaya verilmek üzereydik. hay lanet.
sokak kedileri kuyruğundan kusturana kadar çevirip duvara afiş etmek. (bkz: ne acayip çocuktum)
uyuyan uzun saçlı abinin saçına sakız yapıştırmak.
bir kış akşamı evimizin balkonundan sokakta geçen 2 kız çocuğunun üstüne bir kova su dökmüştüm. çocukların çığlıkları hala kulaklarımdadır.
- Çok küçükken arabanın benzin deposuna işemiştim. (Araba çalışmıştı)
- Elektrik şalterlerini indirirdim.
- Ev zillerinin hepsine basıp kaçardım.
bütün arkadaşlar bakkala gidilir çikolata şeker yumiyum artık ne varsa bitane alınır.herkes hapur hupur yok ederken sen mamanı en sona bırakıp yalaya yalaya ballandıra ballandıra yersin çok adice.