bugün

savaşlar, doğal afetler gibi olağan dışı koşullarda ortaya çıkan, göç edenlerin iradelerini etkisiz kılan, çeşitli kuvvetlerin etkilemesi ve/veya zorlaması sonucu oluşan göç.
(bkz: alıp başımı gidiyorum uzak diyarlara)
bence göçün zorunsuz olanı yoktur ya neyse şimdi , nakliyat firmaları desen kamyon tut kendin sür kendin getir götür daha iyi.ne bilim ama şartlar ağırmış o zamanlar nerdee böyle firmalar deilmi efendim sel olurmuş,afet olurmuş köşe bucak kaçılırmış.Zorunluymuş o zamanki göçler,şimdiki göçler sorunlu
(bkz: tehcir)
1989 da bulgaristan'da türklerin yaşamış olduğu durumdur. türkçe bile konuşmak yasaklanmışken onların tek çaresi türkiye'ye gelmek olmuştur.
1989 zorunlu göçü ile Bulgaristan dan Türkiye ye gelen soydaşlarımıza Türk halkı ve devletimiz büyük özveriyle yardımcı olmuştur. O günlerde devletimizin girişimleri sonucunda Dünya Bankasından alınan krediyle Türkiye nin çeşitli yerlerinde yaklaşık 25 bin konut yaptırılmıştır. Bu konutlardan yararlanmak üzere, 44 bin soydaşımız belli bir peşinat bedeli ödeyerek müracaatta bulunmuşlardır. Yaklaşık 19 bin müracaata konut tahsis edilememiş Bunlardan 6 bini yatırdıkları peşinatları o günlerde geri almış, 2500 üne de kurdukları kooperatifler üzerinden arsa tahsisi yapılmıştır. Geri kalan 11 bin aile ise ödedikleri peşinatları geri alamamışlardır.

Balkan'da kafkas'ta ezilmiş direnmiş

Bin yıl geçmiş sırtından da eğilmemiş.

Vurulmuş hainin hançeri bağrına

Ölse de ulaşmış özgürlük baharına.

Göç etmiş zamansız zemheri ayında.

Öç istemiş amansız azrail diyarında.

Türk demişler bozkırın demir pençesine

Ve ırklar diz çökmüş ışıktan çehresine.. *
1989 da bulgaristan ın türklere uyguladığı göç yöntemidir.

dünya sessiz kaldı. gerçi yönetim falan değişti bg. de lakin olan oldu.

dünya devletleri bg. ye hiç yaptırım uygulamadı.
çok çok yakın örnekleri varken insanların çok uzaklardan örnekler verdiği konu.

90 lı yıllarda terör örgütü pkkya yardım ve yataklık ettikleri gerekçesiyle milyonlarca kürt, köyleri yakılıp yıkıldıktan sonra büyükşehirlere göçe zorlanmıştır.akabinde büyükşehirlerde yaşayan beyaz türkler "nerden geldi bu kürdolar, siktirsin gitsin dağlarına köylerine" şeklinde çok haklı!! ve kibar!! sitemlerde bulunmuştur, o kürtleri köyünden, toprağından, kültüründen koparıp, hiç bilmedikleri ve tanımadıkları bir coğrafyada, kültürel karmaşıklığa sürükleyen devletlerine.

sanırım sorunu kendimizden uzaklaştırıp başkalarına bok atınca yaptığımız rezillikleri ortadan kaldırmış olduk sanıyoruz.
"zorunlu göç" kavramı ülkemiz coğrafyasında "yerinden edilmişler","yerinden olmuşlar" kavramlarıyla resmi kurumlarca ifade edilmektedir. bunun kendisi bile birleşmiş milletler türkiye temsilciliği ile dışişleri bakanlığı yetkilileri arasında geçtiğimiz yıllarda sorun olmuştu.

karın ağrımız olduğu için, bu konularda resmi kurumlar çifte standart uygulamaya devam ediyorlar. türkiye'de göç-der adında bir kuruluş var. bu zorunlu göçlerle ilgili hayli önemli araştırmalar ve çalışmalar yapmıştır. geçtiğimiz yıl, biri uluslararası olmak üzere 5 resmi kuruluşun zorunlu göç'le ilgili araştırma yaptırdıkları ve bu kapsamda zorunlu göç mağduru yaklaşık 5000 aile ile görüşmeler yapıldığı konusunda bilgiler mevcut. ama henüz kamuoyuna açıklanmış ya da yayımlanmış bir rapor yok.

özellikle doğu ve güneydoğu illerinden, köy ve mezralarından merkezlere ve metropollere yapılan göçler azımsanmayacak sayıdadır. bu göçlerin temel sebebleri arasında köy boşltmalar ve çatışmaların karşı karşıya bıraktığı zorunlu durumlar başrol oynamaktadır. bu göç esnasında tecavüze uğramış, işkenceden geçirilmiş onbinlerce insan var. bu bizim gerçekliğimiz ve ayıbımız. elbetteki "belene kamplarını" ve bulgaristan komünist partisinin asimilasyoncu politikalarını onaylamıyorum ve gerekli tepkileri bkp özür dileyene kadar da verdim, fakat asıl sorun burada kendi gerçekliğimizi perdeleyen yaklaşımlarla meseleye bakmamızda gizli. aziz nesin,"bulgaristan'da türkler, türkiye'de kürtler" derken acı gerçeği gözümüze sokmaya çalışmıştı. ama ne kötüdür ki, gözü çabuk boyanan bir toplum belleğine sahibiz. yaşananları bize nasıl gösteriliyorsa öylece, olduğu gibi sorgulamadan kabul hanesine yazıyoruz.

zorunlu göç, türkiyenin kanayan bir yarasıdır. arkasından getirdiği sosyal, kültürel ve ekonomik açmazları ve sıkıntıları hiç tartışmadan, sadece onbinlerce insanın mağduriyetini düşündüğümüzde bile ağır bir insanlık dramıyla karşılaşmaktayız. ve bu ülkede yaşayan her bir birey, bu dramdan bir nebzede olsa sorumludur, suçludur, vebal altındadır.
(bkz: ermenilerin zorunlu göçü 1915 1917)
türkiye topraklarında huzur içinde yaşamak yerine bölücü faaliyetlerini sürdürmeye kararlı etnik grupların başlarına gelmesi olası hadisedir.
ermenilerden örnek alın, ağrı dağı bile hayallerini süslüyor.
insanın hayatını alt üst eden olay. önce köyümüzden çıkardılar, sonra kentimizden. en sonunda istanbul'a sığındık. bahçemiz, okulumuz, hayvanlarımız hepsi köyde kaldı. dostlarımızı, ailemizi hepsini geride bıraktık. nenemin mezarı da orda kaldı. bir biz kalamadık.