bugün

bir adım atarsın gerisi gelmez, hayal kurarsın gerçekleşmez, bir karar verirsin şartlar engel olur. üstelik hatan da yoktur kendince sadece olmasını istersin olmaz. hep aynı şeyleri farklı zamanlarda farklı insanlarla yaşarsın, dünya döner durur ama hakettiğini sana vermez sen de umutsuzluğa kapılırsın tabi kim kapılsın ben mi kapılıyım.
kapılmak istemediğim tek şeydir. çünkü bilirim ne yaşarsam yaşayayım beni ayakta tutan budur, umut etmek..
umutsuzluğa kapılmamak hayatta tek gayen olmuştur ama lanet gelsin ki hayat öyle şeyler çıkarır ki karşına bir bakarsın çoktan kapılmışsın bu rüzgara.
Sınav'dan önce ki ruh halidir.
nefes aldığın sürece yapılmayacak iştir.
gerçekleşmesini umduğun bazı hayata dair gelişmeler vardır ve bunlar bazen umduğun şekilde gitmez. işte o an kişide vücut bulan ruh hali. BU BAZEN BiR GOL OLUR, BAZEN BiR MESAJ OLUR..

(bkz: sabri de orta hazırlığı)
umutsuzluğa kapılmamak lazım yaşadığın sürece mutlaka bir umut vardır.
iyi olur diye düsündügün seyler iyi olmaz ve sen uzunca bir süre iyi olur demissindir, sonra bu olur işte, takmamak akışına bırakmak lazım, insanları önemsememek gerek bazen.
ara sıra insanoğluna gelen garip histir. bir olay olsun, engel, zorluk v. s. anında hazırızdır milletçe bu duyguya.
edit: 2 gündür çaylağım lan.
Son zamanlarda olan durum.
(bkz: get up stand up dont give up the fight)
Açıkçası zerre umudum yok. Umarım yanılıyorumdur.
Asla olmaması gereklidir. umutsuzluk, depresyon belirtisidir.
önce hayattan sıkılırsın, yaptığın işten, okuduğun okuldan, ailen ve arkadaşlarından, kısacası herşeyden sıkılırsın.
"ben neden yaşıyorum ki?" dersin kendi kendine sonra.
Yani "umudum kalmadı" demek, "bu kadar yaşamak yeterli" demektir.
Kişisel görüştür.
genelde sınav zamanı başa gelen durumdur; ama bir süre sonra, aslında ümid edecek hiçbir şey olmadığını görünce sürekli bir durum haline gelir.
kurtulmak için size huzur verecek bir uğraş bulmak, hayatın sahte de olsa güzelliklerini anlatan bir şeyler izleyip dinlemek ve ya okumak gerekebilir.
ya da en kısa yoldan gidin ailenizden çok sevdiğiniz birine sarılın. hemen geçiyor.
Kaybedilişlerden sonra gelen lanet duygu. Bir an önce bitmesi lazım.
Her zaman %50 sansi oldugunu unutan insanlarin düştüğü durum.
Terfi mi istiyorsun? %50 şansın var ya alırsın ya almazsin bu her zaman böyledir. O yüzden o %50 lik umut dilimini kaybetmeyin. %50 küçük bir oran degil.
şu soktuğum dünyasında bir gel gitlik hayat yaşarken bir sürü karmaşıklıkla uğraşma saçmalığını da anlamış değilim.

o yüzden umutsuzluğa kapılmak bile gereksiz geliyor bana, üzülmenin bile bir anlamı yok.
Ben, umutsuzluğa kapılamıyorum. Akıttığım her damla terin, hesabı sorulacak.
Umut isimli sevgilinin yokluğunun getirdiği duyguya kendini bırakmak.
Oluyor bazen. Ama çabuk geçiyor. Çünkü umut fakirin ekmeği. Hani demiş ya düşünür umudunu kaybeden her şeyini kaybedermiş.kaybetmemeye çalışıyorum işte.
rüzgarın sesini duyabiliyor musunuz? o burada, engellemeye çalışsam da bir yolunu bulup bana ulaşıyor. hem de hissedebildiğimden daha çok; sesiyle ve varlığıyla bana kendini gösteriyor, bir işkence yöntemi olarak unutmama engel oluyor. ama kötü olduğunu düşünme. asla düşünme.

-görüşelim mi bu hafta?
+(adam ne yapar ne eder bir şekilde vakit ayırır)
-....
+pekala, sırf kadın istiyor diye.

rüzgarın varlığını ispatlayan kulakların acıların karşısında çaresiz. bağırmak istiyorsun. avazın çıktığı kadar bağırmak.

-neden saklıyorsun kendini?
+kadını üzmek istemiyorum. o mutlu olsun istiyorum.
-peki kadın da adam için istiyor mu bunu?
+kadın başka şeyler ile meşgul, belki farkında bile değil olanların. ama öyle olmasını diliyor.

diliyor. bir çok şeyin olmasını dilediği gibi.

kesilen uyku aralarında içtiğim suyun boğazımdan geçerek yemek borusuna, oradan mideme indiğini duyumsuyorum. kulaklık orada. al. kulağı tak. rüzgarı yok et. hissetmediğin yoktur.

kaçıncı tekil şahısta yaşanıyordu?
kaçıncı tekil şahısta ölünüyordu?

-niçin sesin çıkmıyor?
+keyfim yok. (sanki hiç böyle bir şey mümkün değilmiş gibi gelirdi, öyle bilinirdi.)
-iyi olduğunda haber ver.
+tamam.

kadını temsil eden mum sakin ve durağan. adamı temsil eden mum şiddetle savruluyor. sakin kalmayı beceremediğimi görüyorsun. her şeyin farkındalığı omuzlarıma çöküyor. lanetli atlas oluyorum.

aslında birden fazla kez denedim. o çok güzel geçen özel günlerimizin, hepsinin ardından söylemek istedim olan biteni, durumu vaziyeti… ama hepsinde de bir şeyler oldu, hatta öyle şeyler oldu ki bunlardan bahsetmek çok anlamsız kalacaktı. sanki bir araya gelmememiz için olağanüstü güçler devreye giriyordu. dünya yıkılsa yanındayım diye söz vermiştim, belki de yanında olduğum için, sırf bu yüzden dünyam yıkılıyordu.

bazı şeyleri benim mantığım alıkoyabilirdi. yine de tüm yazdıklarına baktım. bilinçaltına dair çıkarım yapabilmemi sağlayacak sözcüklerin hepsine baktım.

karanlığa gömülmeseydim devam edebilirdim.
belki..

https://www.youtube.com/watch?v=ZpHnzXkk6GE
Aşırı dozda mutsuzluğa neden olur. O yüzden yapmayın!
şu kısacık hayatta umutsuzluğa kapılmakta gereksiz diyebiliyor insan, ki bunu umutsuzluğa kapılmaya çok müsait bir yapıda olarak bende dahi. ne istiyoruz ki şu hayattan, mütavazi şeyler istesek mutlu olacağımızı bile bile aslında. bir de şu var; herkesin maddi manevi olarak, birbirine üstünlük kurma çabasını anlayabiliyorum. çünkü insan, kendinden daha düşük seviyede hayat yaşayan insanları, gördükçe, kendini bir şey sanmayacak şekilde, kendini rahatlatsa bu iyi bir şey sanki.
Bir türlü Dillendirilemeyen Yansıması: Umutlar da tükendi. Meltem rüzgarları hâyâl ederken kasvetli gri fırtınalar esiyor durmaksızın. işte size trajedi. Ele geçen tek gerçeklik; hüzün. Kendi Kendini yine kendi elinle çaresizce savuruyormuş gibi sanki. Melankoli. Kötü. iyi hissettirmeyen karaduygu. Mevsim geçişleri dahi acı bir tat bırakır; uzaklarda Çok Güzel öten bir kuş, önüne düşen yaprak, ansızın gelen iyot kokusu, kış güneşinin huzurlu rengi...